Bu Bir Son Mu?

1.3K 130 174
                                        

Şu anda biz bize kaldık... Açıkçası.. Durum hiç te iç açıcı değil. En azından demin gitmeden creepylerden biri yardım etseydi...

Will tek bir parmak şıklatmasıyla beni tekrar normal bir şekilde oturur hale getirdi.. Ohh şükür.. Yüzümde oluşan memnuniyet tebessümünü fark etmemiştim. Will'in sesiyle gözlerimi açıp tekrar şimdiki zaman dönebildim.

"Hey! Ne diye sırıtıyorsun öyle"

Açıkçası Bill bile şaşkınca bakmıştı yüzüme.

" Hiç, hiiiiiiiğğçç-"

İçimden kıkırdadım ve kurtulabilmek için çevreme göz gezdirdim. Heeeyy.. Tabiki burada öylece çırpınıp pis şeytana yalvar yakar ağlamayacağım. Etrafta işe yarar bir şetler aradım. Bir halat, avizenin kopmaya yakın ipi veya bir yerlerde bir şeyleri harekete geçirecek bir düğme... Her ne olursa değerlendireceğim.....

AHA! Gerçekten de tam düşündüğüm şeyler. Gözlerimi gezdirip ince hesaplamalarla ayar yaptım... İşte şimdi harekete geçme sırası..

Will bana 'bu ne ayak' cinsinden bir bakış attıktan sonra yüzüne sinir bozucu bir sırıtma yerleştirdi ve kardeşine döndü. Ona tehditkar konuşmalarını döktü.

" Şimdi sana gelelim benim biricik ağabeyciğim~ Hadi bir anlaşma yapalım ha¿~ Sen seversin~.."

Oha lan bu çok sinir bozucu bir kardeş. Yemin ediyorum burnuna solucan şeker sokmaya çalışan kardeşimi daha çok sevdim şimdi. Sahi.. Beni merak ediyor mudur acaba....

Mabel

Dipper ı merak ediyor muyum acaba?...... - yoo

Eminim bir yerlerde kendine eğlence bulm-

Dalga geçiyorum. Gerçekten merak etmeye başladım... Ne kadar saçma ve anlaşılmaz bulsam da Ford amcanın laboratuvarına girip ne olduğunu bilmediğim bir şeyleri aramaya başladım. Paytak etrafta gezinirken küre gibi bir şeye çarptı ve ben daha ne olduğunu anlamadan duvarda açılan delik gibi kapımsı bir yerden geçerken buldum kendimi. Gerisi karanlık...

Dipper

"O halde... Dediğim gibi.. Sen bana güçlerinin tamamını vereceksin, ben de o yıkık kasabaya dokunmayacağım. Özellikle de o çok değer verdiğin minik velede~"

Onlar konuşadursun, ben onları dinlemiyordum bile. Will, sarışına yaklaştığında bunu fırsat bilip yerimde küçük zıplamalar ile sandalyeyi sürterek, ağırlığımı verdiğim yönde, yani geriye doğru kaydım.

Yerdeki salonun yapısından dolayı olan çıkıntı daha fazla gitmemi engelliyordu. Ulaşmakmistediğim perdenin açma koluna ulaşabilmek için ise birazcık daha yaklaşmam şarttı. Kendimi olanca gücümle arkaya fırlattım.. Tutmak üzereyim.. Hadi koçum! Kim tutar seni!...

...

AĞZIMLA YAKALADIM!! Ve açmak istediğim yöne doğru... Yani... Düşüş pozisyonu... Çenemin üzerine ağzımdaki çek-çek ile yapıştım. Ben ağzım dolu olduğundan boğukça inlerken çıkarttığım onca gürültü ile iki şeytanın bakışlarını üzerime çekerken Will söylenmeye başladı.

"Bir rahat yerinde duramaz mısın be çocuk!!"

Perde açılırken son kısma geldiğinde yan tarafındaki duvar rafına hafifçe çarpmıştı. Raftaki ağzı açık doritos paketi hafif büküldü ve içinden tam dört... Şimdi beş doritos - sırf üçgen diye will onları heykel gibi koydu sanırım- yere düşüşe geçti. Perdenin ağzımda kalan sapını bıraktığımda, ters yöne sallandı ve vantilatörün düğmesine dokundu. Yere düşmek üzere olan doritoslar, vantilatörün etkisiyle biraz uzaktaki tenis topu atma makinesini çalıştırdı. - Onun orada ne işi var amk - makineden iki tane top attı. Biri döner pencereden doşarı çıkarak pencerenin ağzını yarım bıraktı ve içeri rüzgarın girmesini sağlarken diğer top rüzgarın etkisiyle salonun bir ucundaki hafif sağa döndürdüğü aynaya çarparak avizenin yarısı çürümüş ipine sertçe sürterek kopmasını sağladı.

-BILLDIPP-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin