''Aç gözlerini lütfen iyi misin'' diyen sesi kulaklarım duyuyordu ama hissizleşen bedenim tüm duymalarımın körelmesine neden oluyordu.
''Buradayım lütfen aç gözlerini deniz lütfen'' korkuyordum ama şairane sese itaat etmek zorunda gibi hissediyordum kendimi.
Zorlayarak açtım gözlerimi yaşıyor muydum evet nefes alabiliyordum ama gözlerim etrafı seçemiyordu alacakaranlık bir hava vardı etrafımızda. Tuhaf kokular vardı burnumda ve inanılmaz bir sessizlik. Başımı kaldıramıyordum olduğum yerden etrafıma dikkatle baktığımda onun kucağında olduğumu anladım.
Ellerimden destek alarak kalkmaya yeltendim parmaklarıma değen çamur soğuk ve ıslaktı bunları hissettiğime göre demek ki hayattaydım. Ağzımdaki bu tat da neyin nesiydi çok acımtıraktı. Peki ya burnuma gelen bu yanık kokusu. Başımı çevirmeye çalıştım ama acı dayanılmazdı ağzımdaki tat gittikçe yoğunlaşıyordu. Herkes nerdeydi yaşıyorlar mıydı
''korkma bak buradayım gitmemiz gerek kalkmayı dene ne olur nerdeyse patlayacak'' gözlerimi çevirdiğimde korkunç manzarayla karşılaştım etrafa saçılan tekerlekler kıvılcımlar çıkan hurdaya dönmüş bir otobüs ve sessizlik.
''yardım, yardım etmeliyiz'' dedim zorla oysa ağzımı bile açmaya zorlanırken kime nasıl yardım edecektim ortalık neden bu kadar sessizdi. Sanki ölüm sessizliği vardı etrafta.
''kimseye yardım edemeyiz artık gitmeliyiz patlayacak'' dedi neden kimseye yardım edemiyorduk neden benim başımda beklemek yerine birilerin daha kurtarmayı denemiyordu.
Bu sessizlik ölüm gibiydi.
''gitmeliyiz'' dedi beni çamurlu yerden kucağına aldığında. Başımı çeviremiyordum bacaklarımdaki ve boynumdaki acı felaketti hayatımda böyle bir acıyla kendimden geçmemiştim.
Vücudum karıncalanıyor ellerim ayaklarım buz kesmişti tenimden geçip giden ürperti içime işlediğinde titrediğimi fark ettim. Sert esen Karadeniz rüzgârı da çabasıydı. Hem bu kadar korkmuş hem de bu kadar güvende hissetmemiştim kendimi. Onun kucağında kaç adım ilerledim bilmiyorum ama büyük bir alev topu zifiri karanlığı gürültüyle aydınlığa çevirdiği an etrafımıza düşen yanmış teneke parçalarından korunmak için yine kendini bana siper etmişti.
Kimdi bu adam neden beni korumak için bu kadar çabalıyordu biz nereye gidiyorduk bu karanlıkta kalbim neden onun kalp atışını hissedince rahatlamış ve sükûnet bulmuştu. korkudan altıma etmem gerekirken bu sakinliğimi neye borçluydum. Ve onun kollarındayken bu uykuda nerden gelip yerleşmişti gözlerime. Kendimi uyumamak için sıkı tutmaya çalışsam da bacaklarımdaki ve boynumdaki o dayanılmaz acı göz kapaklarıma kadar gelip yerleşmiş beni kendine esir etmişti...
Kolumdaki karıncalanma hissiyle açtım gözlerimi, kendime gelmeye çalışıyordum ama acı daha doğrusu acılarım buna izin vermiyordu. kolumdaki karıncalanmanın nedeni üzerine yatmaktan olduğunu sanmıştım ama hayır içerdeki loş ışıkla bile olsa yerdeki kanı görebiliyordum. Gözlerim benimle amansız bir savaşa girmişlerdi ben onları açmak için uğraşıyordum onlarda henüz görmemin zamanı değil diye tehtitler savuruyordular bana. Son gördüğüm çıplak bir erkek vucudu ve sol kaburga kemiklerinde ki garip bir yazıydı ve nerde gördüğümü bir daha hatırlamayacak kadar beynim uyuşmuştu. Gözlerimle girdiğim savaşa kaybettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR MUHAFIZI
Fantasybir kaza neyi değiştirir, bilir misiniz? aslında her şeyi, hayatı gelmişi geçmişi tüm zamanı, bir kız, geleceğini kuracağı adama mı aşık olur yoksa geçmişindeki unuttuğu adama zaten aşık mıdır?