Tam beş gün sonra ilk kez ayaklarım betona basıyordu. Trabzon, biraz geç kaldım ama sonunda geldim. Üzülme kısacık bir ayrılığımız daha olacak sonra dört sene boyunca ayrılmayacağız. Yağmur buralara özeldi galiba inanılmayacak derece hala yağıyordu. Yattığım hasta yatağının penceresi mükemmel bir doğa harikasına bakıyordu. Kapı açıldığında hasta odamı ilaç kokusu değil yağmur ve çam kokusu doldurunca bakmama gerek kalmadan kimin geldiğini anlamıştım. Yanıma gelip bal rengi gözleriyle bana baktığında içimde dışarıdakinden daha şiddetli bir fırtına koptu.
''iyi misin?'' sesi ne kadar yumuşak ve içtendi.
''neden sürekli iyi olup olmadığımla ilgileniyorsun'' dedim çünkü garipti sürekli deniz iyi misin uyu biraz dinlen sakin ol demesi aklımı karıştırıyordu.
''sadece iyiyim demen yeterliydi'' dedi camda fırtınanın izleri gözlerimde onun izleri ayrılık yaklaşıyordu. Doktor yarın sabah çıkabileceğimi söylediğinde hem sevinmiş hem üzülmüştüm. Annemlere bir türlü ulaşamıyordum cep telefonları kapalı ev telefonu cevap vermiyordu. Songül teyzenin telefonunu bilmediğim için ona da ulaşamıyordum.
Ne kadar ekimden ayrılmak zor gelse de yaralarımı ailemle dindirmek istiyordum. Her gece yüzünü görmediğim ama elimi sıkıca tutan birini görüyorum rüyamda ve tabi kazada cayır, cayır yanan otobüsü de. Beni korkutması gereken ateş sanki parmak uçlarımdaydı ve ben onları tıpkı birer mum gibi söndürüyordum. Saçmaydı ama rüyamdaki yangının aynısı içimde de vardı. Sabah kalktığımda onu koltukta uyurken buldum saatler mi vardı yoksa dakikalar mı ayrılığımıza. Titreme sakin ol dedim kendime öylece sessizce onu seyrettim kıpırdamadım bile gözlerimi dahi kırpmadım.
''hazır mısınız deniz hanım'' diyen hemşire kapıyı bile vurmadan odaya dalınca ve ekimi uyandırınca onu öldürebilirdim.
Toz toprak ve kan olan kıyafetlerimin yerini ekimin aldığı yeni kıyafetlere bıraktım. Bir otobüs yolculuğunu daha kaldıramayacağın için uçak bileti aldım sana yarım saate dalaman havalimanında olursun demişti ekim ben neden yaptın bunu dediğimde. Ben ne kadar içimde bağıran sese sağır olmak istesem de o ses neden diye bağırıyor içime şüphe kırıntıları bırakıyordu. Bir dolu prosedürü hallettikten sonra karakola gidip ifade verdim.
Aklımdan çıkmayan rüyalarımı kâbusa çeviren kazada hiç kimse sağ kurtulamamıştı. Aileler genç yaşlı çoluk çocuk tam kırk bir kişi ölmüştü bazıları uçurumdan yuvarlanırken bazıları da yanarak can vermişlerdi. Şükrediyordum yaşadığıma anneme kavuştuğumda ilk diyeceği şeyin hemen mevlit okutalım olacağını biliyordum. Bütün işlerimizi hallettiğimizde polis aracıyla havalimanına geldik göğüs kafesim dar geliyordu kalbime çıkıp kurtulmak istiyordu yada onunla gitmek. beynim imkansız olduğunu anlatmaya çalışsa da kalbim pek dinlemiyordu. Her elimi tuttuğunda titremem bir öncekine bakış daha da artıyordu.
''yine karşılaşacağız'' dedi çekingen duruyordu ama ben durmayacaktım birden sarıldım ona. Önce tereddüt etti ama sonra kollarıyla öyle sıkı sardı ki beni ayrılamadım ayrılmakta istemedim. Uçağa binmemi söyleyen anonsa kadar sarıldık birbirimize.
''teşekkür ederim her şey için'' dedim gözlerim dolu, dolu.
''teşekkür ederim her şey için'' dedi bal rengi gözleriyle ilk kez gördüğüm gülümsemesiyle. İlk kez uçağa binecektim ama atlattığım kazayı düşününce korkacak bir şey olmadığına ikna ettim kendimi ama tam bir saat on iki dakikayı tek, tek saydım.
Ekimden ayrılışımın acısını Annemin beni görünce yüzünün halini mutluluğunu düşünerek geçirmeye çalıştım. Akyaka'ya geldiğimde sanki daha önce hiç gelmemişimde ilk defa geliyormuşçasına coşku ve özlem vardı içimde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR MUHAFIZI
Fantasybir kaza neyi değiştirir, bilir misiniz? aslında her şeyi, hayatı gelmişi geçmişi tüm zamanı, bir kız, geleceğini kuracağı adama mı aşık olur yoksa geçmişindeki unuttuğu adama zaten aşık mıdır?