DENİZ
Gıpta ederek baktığım çok insan olmuştu hayatımda. Belki de en doğru kelime kıskançlıktır. Babam hayattayken her şey harika gibiydi. Evet, harika değildi harika gibiydi. Aramızda hep bir mesafe vardı ama o gidince mesafeler uzadı ve karanlık bir çukurda üzerime babamın ölü toprağa atıldı. Yaz kış soğuk duvarları olan bir evdi bizim evimiz annem kendini çalışmaya ablam kendini vurdumduymazlığa verdi bende fark etmeden onlar gibi olup çıktım. Ve ben biraz önce arkadaşlarımdan hep kıskanarak dinlediğim o anne kız konuşmalarından birini yapmıştım garipsemem normal değil miydi?.
Çok çok uzun zamandır sesinin öyle şakadığını duymamıştım annemin resmen bir bülbül gibiydi. Buna sevinmeliydim ama sevinemiyordum için için endişe dolanıyordu kalbimin karmaşık koridorlarına. Zehirli bir sarmaşık gibi dolandı cümleler dudaklarımda aklım gidip gelirken kendimi bu kez sakinleştiremediğimi fark ettim ve hadi yap şunu deyip ablamı aradım. ''efendim deniz kızı'' telefonu kulağımdan uzağa tutup sanki baktım. Karşımdan gelen ses ablamın sesiydi tamam ama her zaman ne var işim deniz sonra konuşalım ne istiyorsun be diye telefonu açan ve çoğu zaman açmayan kız şimdi telefonu açıp efendim deniz kızı diyordu. Allah'ım aklımı koru ne olur ya nedir bu karmaşa rüyada mıyım? Diyerek yine kendimi çimdikledim ama rüya değildi.
''Deniz orda mısın ablacım?'' abacım mı? Tamam sakinim herşey yolun da doğal davran.
''buradayım abla'' dedim ama sesim çoktan çatallaşmaya başlamıştı. Hayır ya ağlamanın sırası değil şimdi dedim kendime ve dişlerimi daha çok bastırdım birbirine.
''iyi misin güzelim?'' dediğinde dişlerimi sıksamda yaşlar çoktan akmıştı kirpiklerimden.
''biz neden böyle olduk abla neden dışarda özenerek baktığım kız kardeşler gibi olmadık ben senin ayakkabını giydim diye kavga etmedik oturup hoşlandığımız çocukları konuşamadık annemi çekiştirmedik neden birbirimizin açığını kapatmadık'' dedim bir solukta dolmuştum ve şimdi taşma zamanıydı. Ablamın birşeyler söylemesini bekledim ama birkaç dakika ikimizde sessiz kaldık.
''deniz bir şey mi oldu söyle bana hadi güzelim sorun ne ''
''sorun biziz abla sorun ailemiz yaşadıklarımız babamın gidişi bizim uzaklağımız'' ''mesafeler sorun değil ki istersen geleyim yanına yada sen gel buraya ''
''anlamıyorsun abla anlamıyorsun, neyse kapatmalıyım kapı çalıyor'' diye yalan söyledim ve onun tek kelime etmesine izin vermeden telefonu kapatıp her zaman yaptığım gibi yatağa girip büzüştüm ve yorganı kafama kadar çekip herşeyimi alıp götürsün diye kendimi gözü yaşlı bir uykuya bıraktım.
Gri rengin ortası yoktur hiç, tıpkı siyah gibi. Ama siyah gibi asil değildir, hep puslu bir havası vardır gri rengin ve bana hep yağmur bulutlarını anımsatır.
Şimdi karşımda ki çocuk kalabalığında gözlerime çarpan tek renk griydi. Neden hepsi aynı renk giyinmişlerdi ki anlamıyordum, burda ne işim vardı ne zaman gelmiştim buraya hatırlamıyordum. Hatırlamadığım bir diğer şeyse sol serçe parmağımda ki kırmızı ipti.
''hey sen topumuzu atsana'' diyen sesle kendime geldiğimde karşımdaki kız topluluğuna baktım. Futbol mu oynuyorlardı? İlginç. Ayaklarımın dibinde duran topu elime aldım yumuşaktı ve ben bu yumuşaklığı hissediyordum. Demek ki rüyada değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR MUHAFIZI
Fantasybir kaza neyi değiştirir, bilir misiniz? aslında her şeyi, hayatı gelmişi geçmişi tüm zamanı, bir kız, geleceğini kuracağı adama mı aşık olur yoksa geçmişindeki unuttuğu adama zaten aşık mıdır?