Kelimelerle anlatılmayacak şeyler vardır. Sözcükler bazen ne kadar doğru yerde kullanılsa da asla gerçek hisleri açığa çıkarmaz. Ve bazen susarak yaşamak susarak sevmek en güzelidir. Bazen dil acıtır kanatır ve insan dayak yese öyle canını yakmayacak sözler söyler. Zamanlı yada zamansız olsun dil söylese de kalp anlamadıktan sonra dil yoruluncaya kadar konuşsa da fark etmez. İşte ben susarak seviyorum deniz'i.
Aslında sevgi denemez bu hisse hiç bir dil anlatamaz hiçbir kelime tarif edemez içimdeki hisleri anlatmaya. O yüzdendir deniz'i sessiz suskun çaresiz sevişim. Çaresi yoktur bu yaranın. Yarayı açanın bile haberi yokken bu yaradan ne beklerim ki küçücük kızdan. Beni sevmesini mi ?
gel sana ihtiyacım var ver bana sırrı ama ayırma gözlerini gözlerimden kaçırma bakışlarını düşmesin şüphe göz bebeklerine acımasın canın kırılmasın kalbin üzümlesin titremesin dudakların dolmasın gözlerin. Eyy bir bakışına ruhumu teslim edeceğim kadın sessiz çığlığın sağır etti kulaklarımı.
Attığın bakış cennetin gül bahçesini serdi ayaklarıma. Atan kalbin binlerce kez anlattı aşkı bana da ne yapayım elimden ne gelir goncam kıyabilir miyim seni dalından koparmaya.
''ali'e kızdığın zamanları hatırlıyor musun dostum'' ''sen... burda yanımdasın'' dedim sesin geldiği yöne baktığım da kimsecikleri göremedi insan gözlerim.
''çünkü sen ali'e kızarken kendin düştün insanlık derdine dostum o yüzdendir beni görememen''
Duha (1 kuşluk vakti ve kuran-ı kerim'in 93 ayeti) benim kadim dostum. Cennet kapısının sol yanının bekçisi sonsuzluğa beraber yemin ettiğim dostum. Haklıydı ali'e kızıyordum Zeynep yüzünden insanlaşmasına ölmüş çürümüş olmasına rağmen insan mış gibi sevmesine insan mış gibi zeynep'i sahiplenmesine herşeyi tehlikeye atıp ona her şeyi anlatmasına çok kızıyordum yada ve belki de kıskanıyordum. Onu koşulsuz seven güvenen bir kadını vardı ondan mutlusu yoktu dünyada da ahrette de. Ve şimdi kızdığım hataları yüzünden cezalandırdığım komutamda ki asker gibi insanca bir kızı seviyorum ne hadsiz biri olup çıkmıştım ben böyle. Asla cüret edemeyeceklerime cüret etmeye kalkışıyordum ve yüzyıllar önce bile yapmadığım şeyi yapıp hayal kuruyordum.
''ne zaman gedin'' dedim. Duha'yı görmesem de varlığının yoğunluğunu hissedebiliyordum.
''çok olmadı seni izliyordum ve ne kadar doğru bir karar verdiğimi de anlamış oldum'' yemininden bahsediyordu.
Duha insan değildi hiçbir zaman olmamıştı cennet kapısının bekçiliği için yaratılmıştı. Ben bu göreve onun yanında olma şerefine hükümdarımın lütufu sayesinde erişmiştim. Ama duha benden çok çok kıdemli olduğu için askerlerimin üzerinde kullandığım güçlerimi oda benim için kullanabilirdi. Ettiği yemin ve benden aldığı gücüm bunun kanıtıydı. Deniz'in aklını okuma yeteneğim benden sırra ulaşılana kadar alınmıştı. Belki de böylesi benim için daha hayırlı olacaktı.
''bu insan kadınları anlamıyorum dostum ne yaparsanız yapın hayatlarını alt üstte etseniz kalplerindeki hisleri silemiyoruz. Zeynep'de olan şey şimdi de deniz de yaşandı. Dünya erkekleri haklı galiba bu kadınları anlamak zor'' dedi ve sallanan sandalyeye oturdu. Zeynep'in evinde oturduğum sandelye'nin aynısını da deniz'le ikimiz için yaptığım eve de almıştım. Ve galiba duha'nın da hoşuna gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR MUHAFIZI
Fantasybir kaza neyi değiştirir, bilir misiniz? aslında her şeyi, hayatı gelmişi geçmişi tüm zamanı, bir kız, geleceğini kuracağı adama mı aşık olur yoksa geçmişindeki unuttuğu adama zaten aşık mıdır?