-Ne çok acı var diye tekrarladı mırıldanarak.
Ve devam etti.
-O gün bana yaşamayı beceremediğini söylemiştin. Bu yüzden sana bu kitabı verdim. Bu kitabın içindeki sır ilk satırda verilmiş tırtıl. Yaşamanın sırrı o ilk satırda. Acı... Kelimesinde.
Bir sessizlik. Genzimi yakan bir sükût hali. Yaşamanın adı mıydı acı? Neydi acıyı iliklerimize kadar hissettiren şey? Yanımda oturan adamı kaçamak bir bakışla süzdüğümde ellerini birbirine kenetleyerek, karşısına, boşluğa ya da uzaklara bakıyordu. Göz kapaklarını sürekli kırpıştırarak gözyaşlarını engellemeye çalışıyordu. Önüme döndüm sonra derin bir iç çektim.
Sessizliği bozan yine o oldu. Elindeki kitabı uzatarak:
-Bugün senden olsun dedi.
Elindeki kitabı alıp kafamı hafifçe salladım. Kenarı kıvrılmış olan sayfayı açıp okumaya başladım.
"Sen kimsin?" diye sordu Tırtıl.
İnsana konuşmayı sürdürme isteği veren bir başlangıç tümcesi sayılmazdı bu.
Alice utana sıkıla, "Şey, ben, ben de şu anda pek bilmiyorum efendim," dedi. "Bu sabah yataktan kalktığımda kim olduğumu biliyordum ama o zamandan bu yana o kadar çok değiştim ki."
"O da ne demek?" dedi Tırtıl sertçe. "Söylediğini açıkla bakalım!"
"Açıklayamayacağım efendim," dedi Alice. "Ben kendim değilim ki kendi dediğimi açıklayabileyim, anlıyorsunuz ya!"
Lewis Carroll - " Alice in Wonderland "
İşaretlenmiş kısım bundan ibaretti.
Kitap elimde, öylece kalmıştım. Kendimle bir dönemeçte koşan iki çocuğun çarpıştığı gibi karşılaşmışım da hangisinin ben olduğunu anlayamadığım o göz açıp kapayıncaya kadar olan sürede toplanıp, yürümeye mecbur bırakılmışçasına yorgun, kendimden bihaberim.
-Hangimiz bu hengâmenin altından sağ çıkacak Süheyl? Bin bir zorlukla, nedametle anladım ki dünyada her şeyi bulmak kolay, kendini bulmak zormuş. Çok zormuş.
-Çok şey anlatmak istedin, kimsenin seni dinlemeyeceğini fark edip sustun. Yürümek istedin, Bir bekleyenin olmadığını hatırlayıp geri döndün. Kimse bilmedi, ben bildim Tırtıl. Kalbini örseleyen acıdan haberdarım.
-Onlardan mısın sende? Dedim aniden.
-Kimlerden? Dedi kaşlarını hafifçe çatıp, kafasını geriye doğru iterek.
-Gözlerini kaçırarak konuşanlardan, hani o kırıldığını bile söylemeyenlerden.
İnce bir çizgi şeklini aldı dudakları.
-Sanırım dedi.
-Memnun oldum o zaman. Ben de onlardanım dedim gözlerinin içine bakıp tebessüm ederek.
-Sana bir şey söyleyeyim mi? Bizi çok üzerler Tırtıl.
Dişlerimi göstererek gülerken ''evet'' der gibi yumdum gözlerimi. O da güldü. Hayata gıcıklık olsun diye ikimiz birden güldük. Kahkahalarla değil, çehremizle, gözlerimizde ki acıyla...
Ayağa kalktı. Ellerini siyah kapüşonunun ceplerine koyarak:
-Hadi, üşüteceksin.
Vakit hayli gecikmişti. Burnum kızarmıştı. Üşüyünce burnum kızarırdı ilk. Beyaz hırkama sıkıca sarılarak kalktım yerimden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🐛 Tırtılın Hikâyesi 🦋 | TAMAMLANDI |
ChickLitGünün birinde , kaybolan oyuncağını ararken acıyla tanışmış minik Tırtıl'ın hikâyesi..