*"Hayatını kurtaran birine vermen gereken karşılık bu muydu?"
Bu soruyu bekliyormuş gibi gözlerini sıkıca yumdu ve başını sağa sola salladı.
"Bazı konularda kararları ben veremiyorum. Elimde olmayan şeyler var."
Özel hayatına giriyordu. Sustu ve biraz düşündü. Merakla devamını getirmesini beklerken elimdeki fincanı masaya koydum.
Metal çay kaşığıyla ellerimi oyalarken ona düşünmesi için fırsat verdim."En azından şikayetçi olmamayı teklif ettim ancak o zaman da suçlu gibi kenara çekilmenin basın tarafından çok fazla kurcalanacağını söylediler."
Ona bakmıyordum. Bu, öfkelenmeme sebep olabilirdi.
"Son kararı her zaman onlar verir."
Boğazımdaki yumruyu yutkunarak yok etmeye çalıştım.
"Yani.. " dedim çatallaşan sesimi düzeltmek için boğazımı temizlemeden önce.
"Sen bana yardımcı olamayacaksın. Gerçeği bildiğin halde kardeşimin tüm İngiltere tarafından bir trafik canavarı damgası yemesi umrunda değil. Davada karşımızdaki kişi Harry Styles ve ailesi ahlak kurallarına dair hiçbir şey bilmedikleri için televizyona çıkıp oğullarının hayatını tehlikeye atan genci hapse attıracaklarını söyleyip duruyorlar. Bu senin için herhangi bir şey ifade ediyor mu?"
Ağlamaya başlamamın tek sebebi Tyler. Benim en değerlim. Tek ailem.
"Hayır... Yardım edeceğim. Sana söz veriyorum Polly."
Gözyaşlarımı hızlıca silip bir kez daha kalkıp gitmeye yeltendim.
"Haftaya mahkeme var. Umalım da o zamana kadar verdiğin sözü unutma. Bu sırada içtiğin alkollerin yada kafanı güzel yapan her ne boksa... İşte onun etkisiyle hafıza problemi yaşarsan diye söyleyeyim; senden ve ailenden iğreniyorum."
Montumu üstüme geçirip koşar adımlarla kafeden çıktım.
"Dur! Polly..."
Yağmur, ben dışarı çıkar çıkmaz beni iç çamaşırlarıma kadar ıslatmaya yetecek güçte yoğundu. Harry'nin iki koruması hala dikildikleri yerde duruyorlardı. Ben çıkınca peşimden gelmelerine fırsat vermeden yola atlayıp bulduğum ilk taksiye bindim.
*
"Yine geç kaldın."
Kapıda beni sorgulayan Tyler'ın yanından geçip odama gittim. Peşimden gelip kapının girişinde durdu.
"Polly?"
"Bana... Hesap sorup durmayı kes! Lanet olası 22 yaşındayım!" diye bağırdım tüm sinirimi ondan çıkararak.
Mavi gözleri şaşkınlık ve öfke karışımı bir ifadeyle bana bakıyordu.
"Benden büyük olman, bir yere gittiğinde bana haber vermene engel değil. Seni merak etmek en doğal hakkım."
"Benden daha ne istiyorsun? Bütün hayatımı sana adadım. Annem seni bana emanet edip gitti! Daha 14 yaşındaydım ve sana bakıyordum! Hayatımın sonuna kadar her şeyi senin için yaşayacağım. Kendi hayatım yok! İki gün eve geç geldiğim için üzgünüm Bay Tyler Gibbs! Ama sizin siktiğim aptallıklarınızı temizlemeye çalışmakla meşguldüm!"
Kaşları çatıldı.
"Yıllardır içinde biriktirmişsin." dedi ve arkasını dönüp gitti.
O çıkar çıkmaz odanın kapısını sertçe kapatıp kendimi yatağa attım. Ben sadece onun için uğraşıyordum. O, mutlu olsun diye. O, hayatını yaşayabilsin diye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THUNDER
Fanfiction"Ben... Seni tanımak istiyorum." "Neden?" dedim hızla. Bakışları benimkilere sabitlendi. Yeşilleri derinleşmişti. "İlgimi çekiyorsun. Uzak durmak istemiyorum. Sebebini ben de bilmiyorum. Ama sanki... Sende bana ait olan bir şey varmış gibi hissediyo...