Bölüm 21

1.3K 65 14
                                    


*

Godric'in şaşkın bakışları yerini yavaşça öfkeye bıraktı.

"Bunu öğrendiğime göre artık benden de kurtulman gerekecek." diye mırıldandım gözlerimi onunkilerden ayırmadan.

Kendimi ölüme hazırlamıştım. Hayatım boyunca onun yanında; boynuma doladığı, şantajlarından oluşan prangalarıyla yaşayamazdım. Bu şekilde yaşamaktansa ölmeyi tercih ederdim. Harry'e bu konuda fazlasıyla güveniyordum. Eğer Godric beni öldürürse Harry onu hapse tıkıp kardeşimi kurtarabilirdi.

İçinde tüylerimi ürperten korkunç bir öfke barındıran mavilerini bana dikip yüzüme eğildi.

"Ama bana canlı lazımsın Polly. Ölüm senin için bir seçenek olamaz. Bunu unut. Ben yaşadığım sürece sen de benimle birlikte yaşayacaksın."

O, konuşurken dişlerimi öyle sıkmıştım ki hissettiğim sızlamayla çenemi gevşettim.

"O halde ben kendimi öldürürüm. Seninle yaşamaktansa kendimi öldürmeyi tercih ederim!"

Bağırmaya başladım. Ona numara yapıp içime attığım her şeyi şimdi kusuyordum.

"Senden nefret ediyorum! Dokunuşlarından tiksiniyorum! Bakışlarından iğreniyorum! Sen, insanları parayla satın alabileceğini sanan ama karakteri beş para etmeyen mide bulandırıcı bir yaratıksın! Ben Harry'e aşığım..."

Elini ağzıma kapatıp beni sustururken diğer eli başımın arkasına uzanmış saçımı sertçe çekiyordu. Kızgın olduğu kadar kırgındı. Daha önce kendisine açık sözlü davranan pek insan olmamıştı sanırım.

"Sana gerçekten aşığım. Başkalarının aksine senin canını yakmak bana zevk vermiyor. Ama bugün zevk alacağım. Biraz daha kırıcı konuşursan yarın da devam ederim. Hala aynı hatayı yaparsan sonraki gün de devam ederim. Sonra bir bakmışsın korkunç bir paradoksun içindesin."

Ellerini üstümden çektiğinde evinin bahçesine girmiştik. Araba durdu ve şoför inip ilk Godric'in kapısını açtı. O indiğinde gözlerimdeki yaşları silip birazdan yaşayacaklarım için korkuyla titreyen bedenimi zapt etmeye çalıştım. Godric benim oturduğum tarafın kapısını açıp hiç beklemeden tutup çekti ve dışarı çıkardı. Kolumdan sürükleyerek eve sokarken ağlamıyor yada yalvarmıyordum. Bunların bir faydası olmayacaktı. Bu yüzden boş yere onun egolarını tatmin etmeyecektim.
Evden içeri girerken beni kapıdan içeriye neredeyse fırlatmıştı. Ani tepkisi karşısında dengemi kaybedip yere düştüğümde durdum ve derin bir nefes aldım. Bakışlarımı yerdeki kaliteli siyah fayanslara dikmiş elimde olmadan sadece fayansları düşünmeye başlamıştım. İnsan neden evinin girişinin yerlerine adının baş harfini yazdırırdı ki? Kemik rengi fayansların ortasında kocaman bir GH harfleri yazan siyah fayanslar döşenmişti. Kendisiyle ilgili olan her şeyi seviyordu. Düşüncelerimin başka yere kayması çok uzun sürmemişti ki parmaklarını saçlarıma dolayıp beni yerden kaldırdı. Üst kata çıkan merdivenleri tırmanırken her ne kadar canım yanıyor olsa da ses çıkarmadım. Dudaklarımın arasından en ufak bir inilti bile kaçmasına izin vermeyecektim. Yatak odasına girip beni bıraktığında bir an için iki mantıklı insan gibi konuşmaya karar verdiğini bile düşünmüştüm. Sonra ceketini çıkardığını gördüm. Ve siyah gömleğinin düğmelerini teker teker çözüyordu. Beni döverken en rahat haliyle olmak istiyordu sanırım. Gömleğini de çıkarıp attığında içindeki siyah atletiyle kaldı.

"Hadi bana yalvar Polly. Canını yakmamam için bana yalvar."

Yanıma yaklaştı ve ellerini omuzlarıma bastırıp dizlerimin üstüne çökmemi sağladı.

"Yalvar!" diye bağırdı büyük bir öfkeyle.

Başımı kaldırıp ona baktım. Beni gözlerinde en küçümseyen ifadesiyle izliyordu. Bir kez daha saçlarımdan çekip canımı yaktıktan sonra yeniden bağırdı.

THUNDERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin