"Memnun oldum. Ben de Tyler."
Tyler'ın sesiyle Harry'den ayrıldım. Bir an neden bahsettiğini anlayamamış anlayınca da gülmeye başlamıştım. Harry'nin de neşesi yerine geldi.
"Seninle bu şekilde tanışmak çok güzel Tyler. Ben de memnun oldum."
Yanımıza geldi ve elini Harry'e uzattı. Tokalaşmak için tuttuğunda onu sertçe kendine çekti.
"Eğer sen de diğeri gibi manyak çıkarsan, yemin ediyorum seni öldürürüm."
Bunu, yüzündeki gülümsemeyi silmeden söylemiş olması ortamda gerginlik oluşmasına izin vermemişti.
"Seninle çok iyi anlaşacağız Tyler." dedi Harry tıpkı onun gibi gülümseyerek.
Ellerimi birbirine vurup dikkati kendime çektim.
"O halde okul masraflarını Harry'nin üstlenmiş olması senin için sorun olmayacaktır Ty."
Onun yüzündeki gülümseme silinirken Harry'ninki daha da genişledi.
"Sikerler öyle işi." diye tısladı.
Kaşlarımı çatıp kınarcasına baktım.
"Tyler Gibbs..."
"Bak Polly, bu adama aşık olmanı zor kaldırıyorum bir de onun kölesi olmayı kabul edeceğimi mi düşünüyorsun?"
Harry yüzünü buruşturup kollarını iki yana açtı. En az onun kadar şaşkındım.
"Bunun kölelikle ne ilgisi var? Sana yardımcı olmaya çalışıyorum. Güzel bir geleceğin olsun diye..."
"Sen bana yardım etme. Ben en son sana yardım ettiğimde neredeyse hapse giriyordum...Senin gibi insanlar öyle şeylerden anlamaz. Bir daha ne ben sana, ne de sen bana yardım etme!"
"Aman Tanrım Tyler!" diye çıkıştım.
Yaklaşıp yanağıma hızlı bir öpücük bıraktı.
"Anladığım kadarıyla onunla gideceksin. Ben seni sonra ararım." dedi ve yanımızdan geçip evden çıktı.
Harry'i asla sevemeyecekti sanırım. Bu içime korku saldı. Onların iyi olmalarını, birarada olup ikisine de yakın olmayı çok istiyordum.
"Üzülme. Alışacaktır. İyi bir başlangıç yaptığımızı düşünüyorum. Keşke okul mevzusunu hemen açmasaydık ama önemli değil. Bunu da kabullenecek."
Uzun bir zaman sonra ilk kez olumlu bakmıştı. Bu benim içimi rahatlattı.
"Geç oldu. Gidelim mi?" dediğinde başımla onayladım.
Binadan çıktığımızda Harry'nin korumaları şemsiyeleri açıp yanımıza geldi ve arabaya kadar yürürken ıslanmamıza engel oldular. Onlara boşuna şemsiye adamlar demiyorum. Ne zaman yağmur damlası düşse nereden bulduklarını bilmediğim şemsiyelerle beliriveriyorlar. Bu, Harry hayatıma girdikten sonra tanıdığım tüm zenginlerin sahip olduğu bir şey. Başta alışması tuhaf ama sonraları güzel bir his haline geliyor.
Harry'nin kiraladığı yeni evine gitmiştik. Gözlerden uzak ve sessiz bir yerdi. Şehrin dışında kalıyordu. Oldukça boş ve kırsal bir arazideydi. Burayı dikkat çekmemek için tutmuştu. Gördüğüm en güzel yer diyebilirim. Bayılmıştım. Dışarıdan bakıldığında öyle gösterişli, sarayı andıran evlerden birine benzemiyordu. Harry'nin ve Godric'in yan yana olan diğer evleri gibi değildi. Daha çok bir yuvayı andırıyordu. İçi de tıpkı dışı gibi sıcacıktı. Kahverengi parkeleri ve ahşap kirişlerle süslü bir tavanı vardı. Açık renk duvarlara karşın sonbahar renklerinde mobilyalarla karakter kazanmış, kesinlikle Harry'nin tarzına uzak ama benim tarzıma oldukça yakın bir evdi. Üç katlıydı. Üst katta yatak odaları vardı. Harry bana göstereceği son bir yer daha olduğunu söyleyerek alt kata indirdi. Spor odası ve çamaşır odası dışında başka bir oda daha vardı. Kapısı çeliktendi ve çok ağırdı. içeriye girebilmek için epey fazla kilit açmamız gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THUNDER
Fanfiction"Ben... Seni tanımak istiyorum." "Neden?" dedim hızla. Bakışları benimkilere sabitlendi. Yeşilleri derinleşmişti. "İlgimi çekiyorsun. Uzak durmak istemiyorum. Sebebini ben de bilmiyorum. Ama sanki... Sende bana ait olan bir şey varmış gibi hissediyo...