Harry bakışlarını bir saniyeliğine bana çevirmiş ve rolünü bozmadan Godric'e gülümsemişti."Eski günlerdeki gibi."
Godric onun söylediklerinin tek bir kelimesine bile herhangi bir sempati duymadığını belli ederek yüzünü buruşturdu ve bir adım geriye çekildi.
"Seninle eski günlerdeki gibi olmamız imkansız. Ama evimden ve hayatımdan siktir olup gidebilirsin! Seninle bir savaş içinde değilim. Şayet savaş karşılıklı olur. Sen bana karşılık verebilecek güce sahip değilsin Harry Styles."
Harry gerilmiş yüz ifadesiyle öylece onu izliyordu. Godric bunu önemsemeden yanıma geldi ve kolunu omzuma dolayıp Harry'e sorarcasına baktı.
"Ne bekliyorsun? Git."
Harry'e, içimdeki korkuyu öyle bir yansıtmış olmalıydım ki gözlerini benden ayıramıyordu. En az benim kadar endişeliydi.
"Özür dilerim..."
Bunu ondan daha önce bir kez duymuştum. Ancak Godric ilk kez duyuyormuş gibi şaşkındı.
"Hatalıydım. Beni affetmen için elimden gelen her şeyi yapmaya hazırım. Yeter ki..." dedi ve gözlerini sıkıca kapattı.
Bir süre sessizce bekledikten sonra nefesini bırakıp göz kapaklarını araladı.
"Eskisi gibi olalım. Polly ve senin arandaki herhangi bir şey beni ilgilendirmiyor. Ben sadece seninle aramı düzeltmek istiyorum dostum."
Tanrım, lütfen inansın.
"Daha birkaç gün öncesine kadar sevgilimi benden almaya çalışıyordun?" dedi Godric bunu ağzından tükürür gibi.
Az önce saniyelik süre boyunca yumuşamış ama şimdi yine oldukça sinirlenmişti.
"Alınma Polly Gibbs ama bu sadece... Bilirsin tek gecelik bir şeydi. Ama bir daha asla sana ait olan bir şeye bakmam Ric. Artık bunu aşalım."
Bakışlarımı ürkekçe Godric'e kaldırdım. Omzuma attığı kolu göğsüme doğru sarkarken elini yumruk yaptığını görebiliyordum.
"Bunları Polly'nin yanında konuşmayalım."
Yaptığı şeyden haberim olduğunu bilmiyordu. Bunu ne zaman hatırlasam tüylerim diken diken oluyordu ve ne yazık ki duyduğumdan beri aklımdan çıkmıyordu. İçimden bir ürperti geçerken onun kolunun altında titredim. Başını eğip bana baktı.
"Üşüdün mü bebeğim?"
Harry'e baktım. Merakla bizi izliyordu.
"Evet, biraz." diye geçiştirdim.
Godric beni daha çok kendine çekti ve elini omzumda yukarı aşağı sürterek beni ısıtırken Harry'e döndü.
"Bunu daha sonra konuşuruz. Şimdi gitsen iyi olur."
Harry başını salladı ve bana son bir bakış atıp arkasını döndü. Ayakları gitmek istemiyor gibi yavaş yürüyordu. Onun çıkmasını beklemeden Godric de beni yönlendirerek merdivenlere yürüdü. Yatak odasına girdiğimizde dehşete kapılmış bir halde bana telefon hakkında sorular yağdırmasını bekliyordum. Ama o, öyle yapmadı. Pencerenin önünde durup Harry'nin bahçeye çıkışını izledi. Ben de yanına gittiğimde dışarı bakmama izin vermeden beni tutup geriye doğru sürükleyerek yatağın ucuna oturmamı sağladı. Bakmama izin vermemesinin sebebi muhtemelen Harry'nin bahçesine bir geçit olduğunu bilmemi istemiyor olmasıydı. Ama ben bunu da biliyordum.
"Onunla ne konuştun?"
Karşımda durmuş bana doğru eğilerek tam gözlerimin içine bakıyordu. Mavilerindeki anlam veremediğim ifade beni geriyordu. Bakışlarımı indirip kucağımda birbirine doladığım parmaklarıma baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THUNDER
Fanfiction"Ben... Seni tanımak istiyorum." "Neden?" dedim hızla. Bakışları benimkilere sabitlendi. Yeşilleri derinleşmişti. "İlgimi çekiyorsun. Uzak durmak istemiyorum. Sebebini ben de bilmiyorum. Ama sanki... Sende bana ait olan bir şey varmış gibi hissediyo...