*Beni bıraktığında, arabanın hareket halinde olmasını umursamadan kapı koluna yapışıp açmayı dendim. Hareket halindeki arabadan atlayıp yerde yuvarlanmama engel olan şey şoförün açıp kapatabildiği kilitlerdi. Alnımı cama yaslayıp çaresizce ağlamaya başladığımda Godric hala sinirini atamamış ve arkamdan yaslanıp saçlarımı sıkıca kavramıştı.
"Tyler'ın okula gitmesini istiyor musun?"
Arkamdan, kulağıma fısıldar bir tonda ama öfkeyle tıslamıştı. Yüzünü görmüyor olmam şu anki durumumda şükrettiğim tek şeydi.
"Cevap ver Polly!" diye bağırdı aniden.
Telaşla başımı salladım.
"Onu ömrünün sonuna kadar hapse artırabilirim. Bu benim bir günümü alır. Sadece bir gün Polly. Yarın sabah bir uyanmışsın ki polisler kapına gelmiş, Tyler'ı kelepçeliyorlar."
Bu düşünce bile beni ürpertmişti. Gözyaşlarıma engel olamıyordum.
"Sen... Davayı düşürdün..." dedim hıçkırıklarımın arasında.
Kulağımın arkasında alayla güldü.
"Trafik kazasından ömür boyu hapis yatmazdı. Ben, başka bir suç işlemesine sebep olacak şeyler yapabilecek güçteyim. Güven bana."
Cevap veremedim. Nutkum tutulmuştu. Onu, bu kadar tanıyamamış olmama hayret ediyordum. Nasıl böyle aptal olabildim.
"Bunu neden yapıyorsun?" diye haykırdım umutsuzca.
Nefesini ensemde hissettim. Burnunu saçlarımın arasında gezdirip boynuma eğildi ve ellerini belimden karnıma dolayarak beni kendine çekti.
"Bu kez benim olanı ona kaptırmaya niyetim yok."
Harry ile aralarında ne geçti bilmiyorum ama Godric'in bu kadar ileri gitmesine sebep olan şey ona olan nefretiydi.
"Bir daha asla sevdiğim şeyleri elimden almasına izin vermeyeceğim! Asla!"
Sesindeki kararlılık beni çaresizliğe sürüklüyordu. Buna ne kadar devam etmeyi düşünüyordu? Hayatımın sonuna kadar böyle yaşayamam.
"Emirlerime uyarsan dünyanın en mutlu kadını olursun. Eğer bana itaat etmezsen... İşte o zaman en büyük acıları yaşarsın."
Elleri gevşediğinde kendime mesafe açıp düz oturdum ve sırtımı koltuğa yasladım. O da yanımda oturmuş beni izliyordu. Başımı ona çevirmiyordum. Şu an en son istediğim şey, onunla göz göze gelmekti.
"Tamam... Lütfen, Tyler'a zarar verme."
Sesim, teslim oluşumla titremişti. Gözyaşlarımı silerken yenileri, akmak için bekliyordu.
"İşte benim sevgilim." diye mırıldandı sessizce.
Yaklaştı ve kollarını omuzlarımdan dolayıp bana sıkıca sarıldı. Taş kesilmiş gibi onun dokunuşlarına karşılık vermiyordum.
"Şimdi eve gitmek istiyorum." dedim korkarak.
Benden ayrılıp saniyelik bir sürede dudaklarını benimkinin üstüne bastırdıktan sonra geri çekildi.
"Polly'nin evine Alfred." diye seslendi şoföre.
*
Evde telaşla volta atıyor haykırarak ağlıyordum. Bir çözüm yolu arıyor ama hiçbir şey bulamıyordum. Öylece teslim olmak... Ne isterse yapmak, çok aşağılayıcıydı. Kendimi böyle bir çukurun içine nasıl sürükledim? Böyle bir belaya nasıl bulaştım? Belki de polisten yardım istemeliydim? Ama onun polisten daha güçlü olduğunu düşünmeye başladım. Kimseden yardım isteyemiyor kimseye bunu anlatamıyordum.
Sonra birden aklıma Harry geldi. O, mükemmel değildi. Ama bunu anlatabileceğim tek kişiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THUNDER
Fanfiction"Ben... Seni tanımak istiyorum." "Neden?" dedim hızla. Bakışları benimkilere sabitlendi. Yeşilleri derinleşmişti. "İlgimi çekiyorsun. Uzak durmak istemiyorum. Sebebini ben de bilmiyorum. Ama sanki... Sende bana ait olan bir şey varmış gibi hissediyo...