İlk Gün

285 15 3
                                    

Kan ter içinde yatağımda doğruldum. Eğer gerçekten bu yaşadıklarım doğruysa daha dikkatli yaşamam gerek. Telefonumdan saate baktım. Çoktan 10 olmuştu. Ne yapacağım ben şimdi okulun ilk gününden geç kaldım 'Affedersiniz ruhsal diyalogtaydımda uyanamadım' mı? Hiç sanmam. Hemen kalkıp dün aldıklarımdan giyindim. Gerekebilir diye içi boş olan çantamı aldım ayakkabımı ve hırkamı giydim sonrada anahtarımı alıp çıktım.

  Dışarı çıktığımda siyah bir araba evin önünde duruyordu. Bende yaklaşıp içine bakınca uyuyan Erol'u gördüm. Camı tıklatıp onu uyandırdım o da koltuğu işaret etti. Bende kapıyı açtım ve ön koltuğa oturdum. "Sonunda geldin. Günaydın." dedi bende "Kusura bakma ama neden gelemediğimi söylesem sende inanmazdın. Bu arada sana da günaydın." diye karşılık verdim. Cevap vermedi ve  yolda gitmeye başladık. Arabanın yanındaki aynada kendimi görünce ister istemez yüzüm asıldı. Gözlerim gerçekten beni bir ucube gibi gösteriyor. Bu düşüncelerden sıyrılmamı sağlayan şey arabanın durması oldu.Okula gelmiştik.

Okul çok güzel ve büyüktü. Eski bir köşkün okula dönüştürülmüş haliydi. Dışarıda kimse yoktu sanırım herkes derste. Erol'un arkasından yürürken nereye gittiğimizi sormadım çünkü biliyorum. Müdürün odasına gidiyoruz. Büyük kapılı bir odanın önüne geldiğimizde Erol durdu ve kapıyı tıklattı. 'Gir' komutunu duyunca içeri girdik. Müdür olduğunu düşündüğüm kişi bana elini uzatıp "Merhaba Ayaz ben okul müdürü Çağatay. Tanıştığımıza memnun oldum."    "Merhaba efendim. Bende öyle.". Sonrasında okul müdürü bana okulu anlattı kuralları falan. Ha birde bir sonraki derse katılabileceğimi söyledi. Sonrada Erol'la odadan çıktık. Erol'a "Nereye gidiyoruz?" diye sordum "Kütüphaneye gideceğiz sana kitabını vereceğim. Sonrada odana götürürüm zaten oda arkadaşın sana yapman gerekenleri söyler."  cevap vermedim ve onu takip ettim. Demek bir oda arkadaşım olacak. Tek kalmak saha iyi olabilirdi. Kütüphaneye geldiğimizde Erol bana sadece bir kitap verdi ama baya kalın bir kitaptı 3000 sayda rahat vardır. Sonrada beni 3. kattaki odama çıkardı ve gitti. Çantamı yere fırlattım kitabı da masaya koydum. Tam yatağa uzanacaktım ki birden çalan zilin sesiyle irkildim ve ayağa kalktım. Bir kaç dakika sonra odaya benim boylarımda siyah saçlı yeşil gözlü bir çocuk girdi. Beni görünce dondu kaldı. Yanına gidip onu omuzlarından sarstım. Birden derin nefes aldı ve sessizce sordu " Sen Briphoenix misin?"   "Evet."  dediğim gibi bağırmaya başladı  " AMAN ALLAH'IM! BRİPHOENİX İLE AYNI ODADA KALIYORUMM!" dediği gibi herkes odamızın etrafından doluşmaya başladı. Herkes arasında fısırdaşıyordu ama o kadar çok kişi vardı ki hiç bir şey anlayamıyordum. Bende elimi kaldırdım ve "Merhaba." deyip gülümsedim. Birden çocuğu içeri sokup kapıyı kapattım. "Ne yapıyorsun sen."    "Ne var ya sen kendi ününü bilmiyor musun? Benden sevinmememi bekleme."  "Adın ne senin?"    "Mert. Senin söylemene gerek yok zaten biliyorum , Ayaz"   "Ne? Nereden biliyorsun?"   "Sanırım hiç televizyon izlemiyorsun bütün dünya seni konuşuyor Ayaz. Bütün dünyadaki en güçlü kişi sensin."    " Ya madem böyle niye herkesi buraya topluyorsun ilk günden beni sinir ediyorsun."    " Özür dilerim. Sana saçma gelebilir ama beni öldürmeyeceksin değil mi?"    "Ne ben birini öldürmem."    "Hah iyi çünkü benim gücüm seninkine kıyasla daha düşük seviyede beni çok kolay öldürebilirsin"  dedi ve yüzüne zoraki bir gülümseme yerleştirdi. Bende cevap vermedim. Zil çalınca bana "Derse gelecek misin ?" diye sordu ben "Evet" dedim ve Erol'un verdiği kitabı çantama koydum. Mert ile birlikte sınıfa giderken aklıma hangi sınıfta olduğumu bilmedim geldi. Müdür nasıl oldu da bunu söylemedi. Mert'e söyleyip müdürün odasına gidip sınıfımı öğrendim. Müdür bana dersimin büyü stratejisi olduğunu ve derse öğretmenle beraber girmem gerektiğini söyledi. Sonra bana birini tarif etti ve onu bulmamı söyledi. Bende öğretmenler odasına gidip dediği kişiyi aramaya başladım ve buldum. Ona "Affedersiniz hocam ben yeni öğrenciyim de sizde büyü stratejisi öğretmenisiniz sanırım. Müdür bana derse sizinle girmemi söyledi."   "Tamam şimdi bende sınıfa gidiyordum sen Ayaz'sın değil mi? Beni takip et."  "Tamam hocam"dedim ve ilerlemeye başladı bende arkasından yürüdüm. Bir sınıfa girdik ve konuşan öğrenciler öğretmen girince birden sustu. Hoca bana dönüp "Evet çocuklar sınıfa yeni biri katıldı. Bize kendini tanıtır mısın Ayaz"   kafamı tamam anlamına salladım ve konuşmaya başladım "Merhaba ben Ayaz Parlak bu okula yeni katıld-" lafımı bitiremedim ve kafama kağıttan yapılmış bir top yedim ve biri bana "Ucube!" diye bağırdı. O kişiyi gözümle aramaya başladım ve buldum bana bakım kıs kıs gülüyordu hocada "Kim yaptı bunu?" diye sordu ve sınıftan ses çıkmadı istesem söyleyebilirdim ama bu beni korkak gibi gösterirdi ve ona cezasını kendim verecektim. "Sorun değil hocam." diye geçiştirdim "Neyse sen Mert'in yanına geç" dedi ve bir çocuğu gösterdi birden ona bakınca oda arkadaşım olduğunu fark ettim ve yanına gittim. Sonra bana laf atan çocuğa baktım o da bana bakıyordu ve ilk gün ki gibi aklıma bir büyü geldi ve bende kullandım ne olabilirdi ki azımdan sessizce bir laf çıktı "ensynaísthisi" sonrada gözlerimin parlamaya başladığını anladım ve kimse görmeden kapadım açtığımda parlaması geçmişti. O çocuğa baktım ve üzerinde içinden söyle o duyar yazıyordu. Bende konuşmaya başladım "Bana en son ucube diyen kişi bir buçuk hafta felç kaldı. Hocaya seni söylemedim çünkü cezanı sana kendim vereceğim." bunları derken çocukta korkuyla bana bakıyordu "Bu da ne böyle." diye geçiriyordu aklından sanırım hala ne olduğunu anlamış değildi bende daha korksun diye "Bende daha ne marifetler var." dedim ve çocuk birden hocaya "Lavaboya gidebilir miyim hocam?" diye sordu , hoca izin verdi ve çocuk koşa koşa sınıftan çıktı. Sonrada yanımda oturan Mert bana bir kağıt uzattı. Kağıtta 'En başından beri seni izliyordum. Ne yaptın ona?' bende kağıda 'Sadece biraz korkuttum' yazdım ve uzattım kağıdı aldı okudu ve bir şey yazmaya başladı. Yazdıktan sonra bana verdi ve okudum 'Şuan senin yerinde olmak isterdim.' 'Neden?' 'Etrafına baksana bir.' etrafa baktım ve bana tuhaf tuhaf bakan kızları gördüm. Kafamı sıraya geri çevirdim ve kağıda yazmaya başladım 'Neden bana öyle bakıyorlar?' ' Dediğim gibi şuan dünyanın en güçlü insanısın. Kızlarda sana ilgi duymaya başladı. Tipsiz de değilsin.' sınıfta tekrar göz gezdirdim hala bana bakıyorlardı ama bir tanesi bakmıyordu. Sarı saçlı bir kız kağıda 'En öndeki sarı saçlı kim?' yazdım 'Okulun en popüler kızıdır eğer ona ilgi duyuyorsan sana bir haberim var bizim yan odamızda arkadaşıyla kalıyor ve o arkadaşı benim en iyi arkadaşlarımdan biridir.' 'Hm... Tamam'. Vakit nasıl geçti anlamadım , zil çaldı. Anladığım kadarıyla son dersti çünkü herkes çantalarını alıp odasına çıkmaya başladı. Bende Mert ile beraber gidiyordum. Odaya girdik ve Mert bana "Bir kaç arkadaş çağıracağım masa oyunları falan oynarız." "Tamam çok acele etme banyoya gireceğim." "Tamam." dedi ve gitti. Bende banyoya girdim. Suyu açtım ve küvete girdim. Bir kaç dakika banyoda durduktan sonra çıktım ve belime bir havlu sardım. Dışarı çıkınca bana sinir olmuş gibi bakan bir kız gördüm ve yanında da bir kız. Sinir olmuş olan kız o sarı saçlı kızdı diğeriyse çığlık atıp gözlerini kapadı ve "Üstüne bir şeyler giyinsene ya." dedi utançla bende "Affedersin bu kadar çabuk geleceğinizi bilmiyordum." dedim ve bana sinirli sinirli bakan kıza dönüp konuşmaya devam ettim. "Hayret sen nasıl oldu da utanmıyorsun. Bu kızların genel tepkisi değil midir?" bana sen malsın galiba bakışı attı ve "Farkındaysan çıplak olan sensin. Utanması gerekende sensin"...


Evet arkadaşlar 1146 kelimelik bir bölüm oldu umarım beğenmişsinizdir. Yorum ve votelerinizi bekliyorum. Son sahnedeki olay tüm aşk kitaplarında olan bir şey işte erkek belinde havluyla çıkar kız onu görür falan ama olsun bence güzel bir bölümdü.Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.

Özel OkulumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin