Takım Oyunu

222 14 22
                                    

Arkadaşlar konuşmaları daha farklı yazmaya başladım eski hali daha hoşunuza gidiyorsa yazın öyle devam ediyim.


"HAZIRLAN KANKA OKULCA KAMPA GIDIYORUZ!!"  

"Harbiden mi?"

"Aynen."

"Niye ki?"

"Müdür bu olaydan sonra herkesin kafasının dağılmasını istiyormuş."

"Ne zaman gideceğiz ve ne kadar kalacağız?"

"20 dakika sonra yola çıkacağız ve 2 hafta kalacağız. Bu yüzden hemen hazırlan yoksa gelemeyeceksin.". Dolabımın yanına gidip çantamı hazırlayacaktım ki kalbime giren ağrıyla yere yığıldım. Yığılır yığılmaz acıdan dolayı sesli ama kısa süreliğine bağırdım "AH!". Mert yanıma gelip tedirgince "Ayaz iyi misin? Ne oldu?" diye sorular sormaya başladı. "Tamam Mert bir şeyim yok . Cansu bana Briphoenix'in vücuduma girdiğini (Burayı nasıl daha temiz anlatabilirim bilemedim. İçime girdi diyemezdim herhalde yani. Neyse siz benim demek istediğim şeyi anladınız. Yani umarım anlamışsınızdır.)  söyledi. Sanırım bu da yan etkisi oluyor."

"Emin misin? İstersen çantanı ben hazırlarım."

"Hayır Mert! İyiyim dedim.". İster istemez sesimi biraz yükselttim. O an aklıma gelen şeyle ayağa fırladım ve Mert'e "Mert yada hazırlasan çok iyi olur önemli bir işim var. Kütüphaneye gitmem gerek. İnan bana Mert bu çok önemli bir konu. Çanta konusunda sana güveniyorum." dedim Mert'e. Bunları söylerken omuzlarını sıktım. Odadan çıkıp koşa koşa kütüphaneye gittim. Kapının önüne gelince her ihtimale karşı kimse var mı diye kontrol ettim. Herkes çantasıyla dışarıya çıkıyor , buraya pek dikkat edeceklerini sanmıyorum. Kapı kolunu çevirirken kitli olmamasını diledim. Değil. İçeriye girip yavaşça kapıyı arkamdan kapattım. Geçen gün öğretmenle parşomeni aldığımız yere gittim. Parşomeni alıp doğru mu diye kontrol ettim. Doğru olduğunu anlayınca parşomeni saklayarak koşa koşa odaya gittim. Gittiğimde Mert çantaları hazırlamış başlarında dikiliyordu. Onunla dalga geçmek adına "Mert , boşuna bekleme çantalar seninle konuşmayacak." dedim ve sırıttım. Mert cevap veremeden müdürün anonsu başladı "Çocuklar! Eğer hala kampa gelmek isteyen varsa 5 dakika içinde bahçeye insin.". Mert ile çantalarımızı alıp koşa koşa bahçeye gittik. Cansu ile Cemre'yi görünce onların yanına geçtik. Üçüncü kattan nasıl beş dakikada aşağı indik anlamadım. Müdür "Taşıyıcılar ışınlanma işlemini başlatın." dedi. Sonra birkaç  adam etrafımıza ilginç bir tozdan daire çizdi. Adamlardan biri önüme gelince ona sessizce sordum "Bu kum da ne?"

"İrb tozu."

"İrb tozu ne?"

Adam sormama sinirlenmiş olduğu söylediğinden belliydi. "Eğer bu toz tanelerinden birkaçı ağzına girerse dişlerin ve tırnakların dökülmeye başlar en sonunda da su gibi eriyip toprağa karışırsın. Bu yüzden çeneni kapasan iyi edersin.". Adam ne kadar sinirli olsa da ciddi olduğu belliydi. Bu yüzden sustum. Tozu döktükten sonra yine aynı adamlar tozdan yaptıkları dairenin üstüne dizildiler. Bir kaç söz söylediler. Birden gözüm karardı ve vücudum karıncalanmaya başladı. Gözlerimi kapatıp açtığımda diğer herkesle beraber ormanın ortasındaydım. Müdür "Herkes çadırlarını kurup ikişerli bir şekilde kullansın. Saat geç oldu dinlenin , yarın ne olacağını biliyorsunuz , bilmiyorsanız da arkadaşlarınızdan öğrenin." dedi. Herkesin oda arkadaşıyla kalacağı bariz bir gerçek bence. Tabii sevgili olanlar da var. Mert'e "Gel çadırı kuralım." dedim. Mert "Kusura bakma kanka (Ne ara kankalı konuşmaya başladılar sormayın.d) biz Cemre ile beraber kalacağız. Yani şuan sanırım sevgilimsi bir şeyiz yani." deyince şok oldum.

Özel OkulumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin