Hapishaneden Kaçış

189 14 17
                                    

"Seni efsunlayacağız Ayaz. Parşomendeki bilgileri sana aktararak bütün büyüleri bilmeni sağlayacağız. Şimdi odalarınıza gidin ve tüm eşyalarınızı toplayın haftaya Dünya'ya gidiyorsunuz." 

***

Sabah ders derdini hiç düşünmeden uyandım çünkü bugün gelip beni Büyücüler Konseyi'ne götürecekleri için müdür derslere girmek zorunda olmadığımı söyledi. Arkadaşlarımda beni yalnız bırakmamak adına gitmemişlerdi ve şuan odamızda yemek yiyoruz. "Bir şey diyeceğim benim aklımda hala bazı sorular var." dedi Mert. Bunu Cansu'nun sormasını beklerdim açıkçası ama şuan duyularını kaybetmişcesine sadece yemek yiyordu. Mert'e "Ne gibi?" diye sordum. "Mesela Dünya'da nasıl bir düzenimiz olacak? Evimiz nerede? En önemlisi vampirler ve kurt adamları nasıl yeneceğiz?". Bu sefer şaşırtıcı bir şekilde Cansu konuştu "Ev düzenini müdüre sorabiliriz. Vampir ve kurt adamları nasıl yenebileceğimizi ben biliyorum."

"Öyle mi? Nasıl peki?" diye şaşkınca sordu Mert. Şuan aynı hep soru sorup da hepsinin cevabını bekleyen çocuklar gibi duruyordu. Cansu "Aslında vampirler ve kurt adamları yenmenin basit yolları da var. İstersek bu yolları istersek bize göre daha basit bir şekilde güçlerimizi kullanarak onları yenebiliriz. Hepimizde yakıcı ve yok edici güçler bulunmakta. Ama ne yazık ki Mert hariç. Mert'in gücü yoluyla verdiği acı çok kuvvetli ama bu onları yenmek için yeterli değil. Aslında yer yüzünde büyücüleri bilen bazı kişiler olduğunu duymuştum bu yüzden her zaman basit olmayacaktır."

"Of ya. Bende kendimi güçlü sanırdım." dedi Mert ve somurtarak yemeğine geri döndü. Onun yanındaki Cemre onun omzunu tuttu ve kulağına bir şeyler fısıldadı. Mert'in zihnini okumaya çalıştım ama aynı güç ondada var bu yüzden engelledi. Cemre'nin zihnini okumaya çalıştım o da gücüyle engelledi. Gerçekten zihin okumaya arşı ideal çift denebilir. Bu güç çatışmasını Defne'nin öksürüğü bozdu. Poyraz'da "Cemre Mert ne var sizin aranızda?" diye sordu. Poyraz yüzünden Mert'in yüzünde oluşan Cemre sayesindeki gülücük yok olup yerini utanca bıraktı.(Anlamadıysanız söyliyim Mert somurtuyordu Cemre ona bir şeyler söyledi sonra Poyraz soruyu sorunca utandı :)). Cemre kekeleyerek cevap verdi "N-e b-birşey  y-yok a-ramızda.". Mert'in kaşları çatılmaya başlayınca bir şey olmasın diye bende kaşlarımı çatarak Poyraz'a baktım. O da fazla uzatmadı ve sustu.

***

Yemeğimizi bitirdikten sonra müdür Erol aracılığıyla bizi odasına çağırdı (YN: Hatırlatayım dedim Erol Ayaz'ı okula getiren ve odasını gösteren şoför.). Odaya gittiğimizde ilk olarak Müdür konuştu "Ayaz birazdan Büyücü Polisler seni almaya gelecek. Şimdi Ayaz senin gözlerin Dünya'da sizi kesinlikle ele verir."

"Büyü yoluyla gizlemenin bir yolu yok mu?" diye sordum.

"Ne yazık ki yok ama biliyorsun bu Briphoenix'in damgasıdır. Bu damga güç sahibinden her alınıp geri verildiğinde yerini değiştirir bu senin güçlerinin ilk alınışı olacağına göre ikinci evrede sırtında bir anka kuşu dövmesi olacak."

"Pekala. Size birkaç sorumuz olacak." diye yanıt verdim. Mert en çok merak eden olduğu için direk sordu.

"Evimiz nerede ve nasıl bir düzende yaşayacağız?"

"Eviniz okulunuzun bir arka semtinde iki katlı bir villa. Londra'da yaşayacağınızı zaten biliyorsunuz. Oda düzenini aranızda ayarlarsınız. Ha bu arada Londra demişken orada isimler bizimkinden daha farklı. Sizler için özel olarak nüfus cüzdanı da yaptırdım. Zaten dilleri bizimkiyle aynı zaten. Büyücüler Dünya'Dan göç etmişler ama yinede dillerini değiştirmemişler.". Müdür son üç cümleyi söylerken masasının yan tarafındaki çekmeceden altı tane kağıt çıkardı ve sırasıyla bizlere verdi. "Bunlar sizlerin orada kullanacağınız nüfus cüzdanları. Sakın cebinizden çıkartmayın.". Benim oradaki ismim Jackson. Ne kadar ilginç bir isim. (Arkadaşlar ben yabancı isimler kullanmak zorunda kaldım. Hikayenin gidişatının böyle olacağını hiç düşünmedim. Yinede hikayeyi yazarken gerçek isimlerini kullanacağım haberiniz olsun.). Müdürün telefonu çaldı. Açtı ve konuştu. Telefonu kapattıktan sonra "Ayaz seni bekliyorlar. Çocuklar siz dersinize gidin lütfen." dedi. Kalp atışlarım korkudan mıdır heyecandan mıdır bilmem hızlanmaya başladı. Müdürle beraber bahçeye çıktık. Çıktığımızda iki kadın üç erkek uçağa benzeyen araçlarıyla bahçede duruyordu. Beni görünce sakince yaklaşmaya başladılar. Yan yana erkek kız erkek kız erkek sıralamasıyla bize doğru yaklaştılar. Ortadaki adamın elinde elmasa benzeyen şeffaf bir cisimden yapılmış bir kutu duruyordu. Müdür bana "Korkma." dedi. Onların yanına gittim. Kutuyu tutan adam bana "Kutuya dokunman gerekiyor." dedi. Hiç tereddüt etmeden dokundum. Bir an nefesim kesilecek gibi oldu sonra hemen geçti. Adam "Bu kadar elini çekebilirsin." dedi. Düşündüğümden daha kolay olmuştu aslında. Adam ellerime beyaz bir kelepçe taktı ve araca girmemi söyledi. Dediğini yaptım ve araca bindim.

*** (Şimdi anlatma gereği duymadım burada. İşte Ayaz'ı bir hücreye koyuyorlar ama daha o hani büyük suçluların kaldığı yer var ya oraya gitmedi. Şimdi aradan 4 gün geçti Ayaz'ı kaçıracaklar. Yazar anlatışına geçtim.)

Müdür,Cansu,Cemre,Mert,Poyraz ve Defne okuldan çıkıp karakola gittiler. Gittiklerinde Müdür Ayaz'ın işlemleri için geldiğini ve çocuklarında onun arkadaşı olduğunu söyledi. Defne ile Ayaz'ı görüştürmek için izin aldı. Polislerden birisi Defne'yi alıp Ayaz'ın bulunduğu yere götürdü ve Ayaz ile Defne konuşmaya başladılar. O sırada müdür Ayaz'ın işlemlerini halleden kadından gizli bir şekilde Poyraz'a ve Cansu'ya göz kırptı. Cansu gördüğü ilk görevliye tuvaletin yerini sordu. Adam söyleyince de tuvalete gitti. Cansu girdikten sonra Poyraz alabildiği en derin nefesi alıp sonra birden üfleyince etrafta güçlü bir rüzgar esmeye başladı. Kağıtlar ve dosyalar uçuşmaya insanlar kaçışmaya başladı. Cansu bağırışlardan zamanın geldiğini anlayıp herkesten gizli elektrik odasına girdi. Kabloların olduğu yeri görüp oraya gitti. Gücünü kullanırken gözlerinin yeşili maviye döndü ve kablolar dondu. Cansu odadaki kapıdan hızla çıkıp arabaya doğru ilerlemeye başladı. Elektrikler kesildi ama kağıtlar uçuşmaya devam ediyordu. Elektrik kesintisiyle beraber hiçbir şey görünmüyordu. Cemre ve Mert , Ayaz ile Defne'nin yanına gittiler sessizce. Nede olsa kimse onları göremezdi. Mert gücüyle adamın zihnine girip onu bayılttı. Adam yere yığılınca pantolonuna takılı anahtarları alıp Ayaz'ın hücresini açtılar. O sırada Defne duvarı kıracak ve dışarı çıkacaklardı ki bayılan adam geri ayıldı ama Cemre kalkanını oluşturup büyülttü ve adamın yere kafasını vurup tekrar bayılmasına sebep oldu. Dördü birden dışarı çıkıp Cansu'nun gittiği arabaya doğru ilerlemeye başladılar. Oluşan kargaşada müdürle ilgilenen kadın oradan kalkıp herkesi sakinleştirmeye çalışmıştı. Fırsattan istifade müdür kadının oturduğu masada bulunan kutuyu da alıp dışarıya çıkıp arabaya ilerledi. Poyraz fırtınayı durdurduğunda elektrikler hala kesikti. Gizlice elektrik odasına gitti ve oradaki kapıdan çıkıp arabaya ilerledi. Herkes arabaya bindi. Çocuklar Ayaz'ın gerçek gözlerin ilk defa görmüşlerdi. Ayaz kutuyu müdürden alıp elini kutunun üstüne koyunca kutunun içindeki mavi taş kutudan çıktı. Işığa dönüşüp Ayaz'ın göğsünden içeri girdi...

Sonunda bölüp attım arkadaşlar. Aslında daha önceden bölüm atmıştım ama yanlış yayımlanmış bende depresyona girdim ve baya bir bölüm atmadım :D Kusura bakmayın , özür dilerim. Yine de yorum ve votelerinizi bekliyorum. Görüşmek  üzere...

Özel OkulumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin