-1-

352 31 9
                                    

Şimdiden 6 VOTE! Çok teşekkür ederim! Çok mutlu oldum.

Ve arkadaşlar bu bölümde olaylar yeni yeni gelişeceği için biraz sıkıcı gelebilir. Giriş bölümünde de olanlar hakkında ufak bi bilgilendirme gibi oldu ama sonraki bölümlerde olaylar iyice gelişecek. Umarım beğenirsiniz :D

Okula gitme zamanı gelmişti. Yataktan kalkıp banyoya gittim. Aynaya baktım ve her sabah olduğu gibi vampirliğimden kaynaklanan hafif soluk yüzümü gördüm. Yeşil gözlerim ve kuzguni siyahlıktaki uzun saçlarımla birleşen bembeyaz tenim, beni arkadaşlarımdan biraz da olsa farklı kılıyordu. Yüzümü yıkayıp odama geçtim. Kış tatili dönüşü olduğu için arkadaşlarımı özlemiştim. Giyeceğim kıyafetleri seçerken arkadaşlarımı düşündüm. Normalde taşındığım yerlerde bu kadar fazla yakın arkadaşım olmazdı ama bu kasabanın insanları sıcakkanlı ve eğlenceliydi.

Dolabımın derinliklerinden çıkardığım kadife siyah pantolonu ve kırmızı kazağımı üzerime geçirdim. Hafif makyajımı da yaptıktan sonra çantamı alıp evden çıktım. Siyah arabamı okula doğru sürmeye başladım.

Okula vardığımda ilk iş olarak kızları aramaya koyuldum ama çok uğraşmam gerekmemişti. Hepsi dolabımın önünde beni bekliyordu. Grubumuz 5 kişiydi. Bal rengi gözleriyle ve kahverengi saçlarıyla Tiffany, mavi-yeşil gözleriyle ve sarı saçlarıyla Valentina, yeşil gözleriyle ve kırmızı saçlarıyla Cassie, mavi gözleriyle ve sarı saçlarıyla Elena. Onlara baktığımda içimin ısındığını hissediyordum. Hepsine ayrı ayrı sarıldım. Evet, sarılırken boğazlarına yakın durmamaya çalışıyordum. Evet, eğer çok uzun süre boğazlarına yakın durursam onları ısırabilirdim.

Birbirimizden ayrılıp sınıflara dağıldık. Sınıftan içeriye adım attığım gibi Luke ıslık çalmaya başladı. Okulumuzun altın çocuğu Luke. Alaycı bir gülümsemeyle Luke'a baktım. Neredeyse okula geldiğimden beri bu böyleydi. Luke bana ıslık çalar, iltifat eder bende ona alaycı bir şekilde gülümserdim.

Cassie ve Tiffany'le sıramıza geçtik. Bugün yeni bir tarih öğretmeni gelecekti. Ben, yaşlı mı? Genç mi? Yakışıklı mı? Klasik çekilmez öğretmen tipli mi? Diye düşünürken bir öğretmen içeri girdi ve:

"Yeni öğretmeniniz buraya uzak bir yerden geliyor. O yüzden bugün derse yetişemedi. Yarın yeni öğretmeninizle tanışırsınız." diyince hemen arkama dönüp Cassie ve Tiffany'le konuşmaya başladım.

"Bu akşam her zamanki bara gidiyoruz. Sende gelsene?"

Kısa bir an düşündüm. Gitmek istiyordum ama bu akşam ormana gitmem gerekiyordu. Beslenmeye.

"Bu günlük bensiz gidin."

➰➰➰

Ormanın girişinde duruyordum. Eğer şanslıysam belki ormanın derinliklerinde bir ceylan bulabilirdim. Yavaşça ormana doğru ilerledim ama ormana girdikten beş dakika sonra gelen koku yerimde donup kalmama neden oldu. Şok içindeydim. Anlık duraksamadan sonra beynim hızla çalışmaya başladı. Burnuma gelen koku insan kanı kokusuydu.

Bunun ne demek olduğunu bilmiyordum.

İyimserliğim, düşüncelerim arasından bir anda öne çıkarak 'Belki ormandaki biri kaza yapmıştır.' dedi ama beynim çoktan çalışmayı bırakıp yerini iç güdülerime bırakmıştı. Kokunun geldiği tarafa doğru yöneldim ve ilerlemeye başladım. Şu anda içimde büyük bir savaş vardı. Her adımda koku şiddetleniyordu ve bu beni korkutuyordu.

Kendime bu konuda güvenim olmadığını biliyordum. Aradan yıllar geçmesine rağmen tattığım o insanları, kanlarını unutamıyordum. Ve eğer bir kere daha tadına bakarsam bu alışkanlığı bırakamayacağımı da biliyordum.

Son bir savaştan sonra kendimi olduğum yerde durdurabildim. Kendime düşünme şansı vermeden ters yöne dönüp son hızla koşmaya başladım. Aklımdan son saniyede olsa gördüğüm insan gitmiyordu o anda. Koşuşumu biraz daha hızlandırdım ve artık kokunun gelmediğinden emin olunca koşmayı bıraktım.

Yavaş adımlarla ilerlerken o insanı bir vampirin ısırdığı yani kasabada bir başka vampirin olduğu kafama dank etti. Bir taşa yaslanmış baygın yatan insanın görüntüsü aklımdan gitmiyordu. Kafamı düşünceleri silkelemek istercesine hızla sağa sola sallamaya başladım. O sırada aldığım hayvan kanı kokusuyla kafamı sallamayı durdurdum. Hadi ama! Şaka falan mıydı bu?! Birisi -büyük ihtimalle bir vampir- aç olup ormana geldiğim geceyi bulmuş, hayvan/insan ayırt etmeden boğazlarını parçalamış ve ortada mı bırakmıştı? Hangi vampir bu kadar salak olabilirdi ki diye düşünürken aklıma gelen doğruluğunu reddettiğim bir fikirle sarsıldım.

Yoksa... yoksa biri benimle oyun falan mı oynuyordu?! Sonra durdum ve kendime güldüm. Kim benimle oyun oynardıki? Hem bu kasabadaki hiç kimse vampir olduğumu bilmiyordu! Aptal düşüncelerime tekrar gülerek hızla hayvan kanı kokusuna doğru ilerledim ve hayvanı gördüm. Düşünmeyi bırakıp dişlerimi hayvanın zaten açık olan boğazına geçirdim.

➰➰➰

Eve geldiğimde tamamen doymuştum ve yarın arkadaşlarımın üzerine atlamam gibi bir tehlike kalmamıştı. Hemen duş alıp pijamalarımı üstüme geçirdim ardından neredeyse her gece yaptığım gibi kitabımı elime alıp okumaya başladım.

➰➰➰

Okul saatinden 1/2 saat önce kalkıp üstüme eşofmanlarımı geçirdim. Okula gitmeden önce koşarak kafa dağıtmak iyi olacaktı hele ki dünki gariplikten sonra. Gece, düşünüp paranoya yaptığıma kendimi ikna etmiştim. Bu yüzden şu anda pek de umursamıyordum.

İnsan hızıyla koşabildiğim kadar hızlı koşarken kafelerin, evlerin önlerinden geçiyordum. Şimdiden nefes nefese kalmıştım ama iyi geliyordu nedense böyle koşmak. Kulaklığımdan gelen Enrique Iglesias'ın Heart Attack şarkısıyla gaza gelip bir tur daha atmaya karar verdim. O sırada kızlarla sürekli gittiğimiz kafe/bardaki Jeremy dikkatimi çekti. Kulağında onun da kulaklık vardı ve bardakları yerleştirirken hafiften kalçalarını sağa sola sallıyordu. Gülerek kafeye yöneldim ve içeri girdim. Jeremy geldiğimi görmemişti, yanına doğru ilerleyerek omzuna hafifçe dokundum. Biran da hafifçe sıçradı ve hemen arkasını döndü. Beni gördüğünde kaşları havalandı ve gözleri hafifçe irileşti. Hemen kulaklığını çıkardı.

''Hey! Beni korkuttun.''

''Üzgünüm. İçeri girdiğimi duymadın bende haber veriyim dedim.'' diyerek gülümsedim. Jeremyle arkadaştık ama açıkçası çok hoş biriydi.

''Ah, peki. İstediğin bir şey var mı?'' dedi gülümseyerek.

''Hmm... 2 tane çikolatalı donut alabilir miyim?'' Başını sallıyıp siparişimi hazırladı. Arada kafeye uğrayıp spor sonrası evde yemek için bir şeyler aldığımdan Jer donutları paketliyip verdi.

''Teşekkür ederim, Jer.'' Parasını ödedim ve kafeden dışarı el sallayarak çıktım.

➰➰➰

Tarih sınıfında sıramda oturmuş, Tiffany ve Cassie'yle konuşuyordum. Okula zil çalmadan 1/2 dk önce geldiğimden yeni tarih hocasını görememiştim ama kızlar görmüştü ve şu an susmak bilmiyordular.

''Kesinlikle çok yakışıklı ve üstüne giydiği gömlekten bile kaslarını görebilirsin.'' diyen Tiffany ellini hafifçe yüzüne doğru sallıyordu.

''Pekala. Peki bu gömleğinden bile kasları belli olan öğretmenimizin adı ne acaba?'' diye sırıtarak sordum.

''Söylentiler doğruysa adı Tony imiş.'' Suratımdaki sırıtma donup kalınca kızlar bana merak ve endişeyle karışık baktılar. O gelmişti aklıma. Birlikte evlilik hayalleri kurduğumuz Tony.

Kızlara yok bişey demek üzere ağzımı açmıştım ki Cassie öne doğru eğilip kaşlarını aşağı yukarı garip bir şekilde oynatırken

''İşte kasları gömleğinden bile belli olan yeni tarih öğretmenimiz geldi.'' Dedi.

Arkamı döndüm ve gördüğüm kişinin hayal ürünüm olması için içimden yalvardım. O idi. İlk aşkım, evlilik hayalleri kurduğum, beni sevdiği için beni bir vampire -kahrolasıca bir vampire- dönüştüren, 126 yıldır görmediğim Tony'di.

Kahraman Kim?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin