-3-

260 23 4
                                    

Arkadaşlar her gün yeni bölüm ekliyorum ama sizde kısa da olsa bir iki yorum yaparsanız çok mutlu olurum hem belki bi günde iki bölüm bile gelir :D

Hamburgerimi elime alıp yemeye başladım. Tiffany, Elena, Cassie ve Valentina'yla yemekhanede oturmuş öğle yemeklerimizi yiyorduk. Tiffany ve Cassie tarih dersinde olanları Elena ve Valentina'ya anlatıyordular. Ne harika ama! Birazdan gelicek olan soru bombardımanına kendimi hazırladım. Patateslerim bitmek üzereyken beklediğim bombardıman geldi. Hazırlandım demiştim değil mi? Bu kadarı için hazır olmadığım kesindi!

"Mr. Waldorf'u daha önceden tanıyor musun?"

"Adını nereden biliyordu?"

"Özellikle neden bitek sana soru sordu ki?"

"Ve neden Mr. Waldorf sınıfa girdiğinde donup kaldın zaten ismini söylediğimde de yüzün düşmüştü!"

"Ayrıca derste seni kırk kere dürtüklememize rağmen dönüp bakmadın bile!"

"Hem neden zil çalar çalmaz sınıftan fırladın ki?"

PEKALA. BEN. ŞİMDİ. NASIL. CEVAP. VERECEĞİM?!

Uzunca bir süre hiçbir şey demeyince kızlar tam ağızlarını açıp yeniden konuşmaya başlayacaklardı ki elimi 'durun' anlamında kaldırıp konuşmaya başladım.

"Tamam! Sakin olun! Öncelikle o ada sahip başka birini tanıdığım için suratım düştü. Yani kim tanıdığı birinin öğretmeni olmasını ister ki?"

diye sorup onaylamalarını bekledim. Beni takmayıp hala meraklı gözlerle baktıklarını görünce gözlerimi devirip devam ettim.

"Ve...hmm... Evet... Mr. Waldorf'u tanıyorum. Yani buna tanımak denirse tabii. Önceden bir barda görmüştüm onu." dedim. Sence yutarlar mıydılar iç ses? İç sesim bu soruyu cevaplamaya tenezzül bile etmeyip alaycı bir şekilde güldü. Hıh!

"Emma? Ordan bakınca salak gibi mi gözüküyoruz?" sorusu Valentina'dan gelince bir an kalıp ardından hemen başımı sağa sola salladım.

"O zaman bize olayı tamamen anlatmaya ne dersin?"

"Ama zaten fazla bir şey olmadı ki! Barda yanımdaki sandalyeye oturunca biraz konuştuk. Birbirimizin adını öğrendik..."

"Veeee...?"

"VEsi yok. Sonradan zaten ben eve döndüm." Peki bu nasıl yalan iç ses?

"Yani bu kadar? Başka hiçbir şey olmadı? HİÇBİR ŞEY?" Bu soru tabi ki de Cassie'den gelmişti. Gecelerin kızı Cassie'den.

Kafamı hayır anlamında sallayınca durup bir an düşündüler. Sonra dönüp bana baktılar ve yüzümü incelediler. Yüzümden bir şey belli olmuyordu değil mi?

En sonunda inanmış olacaklar ki yemeklerine döndüler. Sonra Elena aklına bir şey gelmiş gibi kafasını aniden kaldırınca içimden söylenmeye başladım 'Hala bitmedi miiii?'

"Eh. Madem bişey olmadı o zaman niye Mr. Waldorf özellikle sana -Bir tek sana- bir şey sormuş ki?" Güzel soru Elena! Hemen omuzlarımı bilmem dercesine silktim.

"Ne biliyim ben? Onu da Mr. Waldorf'a sorun artık meraklı arkadaşlarım." Bu söylediğim üzerine hepsi kafalarını kaldırıp gözlerini kısarak bana baktılar. Ben ise ağzımın fermuarını çekip atıyormuş gibi yapıp sırıttım.

Öğleden sonraki dersler çekilmiyordu ama neyseki Elena'yla aynı sınıfta olduğumuz 2 ders, Valentina'yle ise 1 ortak dersimiz vardı. Elena'yla beraber matematik sınıfına gidiyorduk. E tabi, bir yandan da konuşuyorduk. Sınıfa girdiğimizde duyduğum ıslıkla suratıma alaycı bir gülümseme yayıldı. Luke. Yer kalmadığı için solundaki sıraya Elena'yla arkalı önlü geçtik. Ve o sırada aklıma kafa dağıtmak için bir fikir geldi.

"Elena? Bu akşam her zamanki bara gidelim mi kızlarla?" Evet, bu kasabada kafa dağıtma olanakları biraz sınırlıydı. Elena sırıtarak arkasına döndü ve

"Olur tabii ki! Bende birinin bunu sormasını bekliyordum." O sırada Luke'un sesiyle sağıma döndüm.

"Eh, bu akşam bizde arkadaşlarla bara gidicektik. Madem sizde gidiyorsunuz, beraber gidelim?" Elena'ya bakınca hafifçe kafa salladığını gördüm.

"Tabii olur. Kaçta?"

"23.00'de barda buluşalım." diyince ikimizde kafamızı sallayıp dersi dinlemek için önümüze döndük.

Okul çıkışına kadar beklemeden gece için hepsine mesaj atmıştım. Valentina ve Cassie gelemiyordu. Valentina neden belirtmemişti ama Cassie alaycı yorumuyla açıkça nedenini söylemişti. Evet, Cassie aramızdaki en deli dolu olandı. Çılgın fikirler hep ondan çıkardı ve genelde de 2/3 haftada bir başka biriyle yatardı. O açıdan da deli doluydu yani.

Arabama binmiş radyoya doğru eğilmiş, açmaya çalışıyordum. En sonunda aradığım frekansı bulunca kafamı kaldırdım ve arabamın önünden geçen Tony'i gördüm. Ne şans ama! Gözlerimi kısmış ona bakarken, bakışlarımı üstünde hissetmiş olacakki kafasını sola çevirdi ve beni gördü. Hafifçe gülümseyerek yoluna devam etti. Hah! Ne harika(!) tepki o öyle!

Elena, Tiffany ve Luke'un grubuyla buluşma saati gelmişti ve ben şu anda üstümdeki süper mini ve arkasındaki sırt dekoltesiyle öne çıkan siyah elbisem, siyah topuklu ayakkabılarımla kafe/bara giriyordum. Jeremy'nin de çalıştığı yere. Jeremy, sabah mekanı açar, akşam ise barında çalışırdı. Mekanı açtıktan sonra gittiği okulu kasabanın diğer okuluydu. İçeri girer girmez her zaman oturduğumuz yere doğru ilerledim ve o sırada bana sırıtarak el sallayan bir Elena gördüm. Yanında da Tiffany tabii. Hmm... Luke ve grubu daha gelmemişti demekki. Normalde erkeklerin önce gelmesi gerekmez miydi?

Kızların yanına oturdum ve konuşmaya başladık. Kapıdan giren Luke'u görünce elimi 'Burdayız.' dercesine sallayıp gülümsedim. Hemen yanındaki 2 arkadaşıyla gelip koltuklara oturdular.

"Eee kızlar ne içersiniz?" diyince bir garson çağırdık. Gelen garsonu görünce gülümsedim. Jeremy'de beni ve kızları görünce gülümsedi ama gözleri masanın sol tarafına kayınca gülümsemesi soldu. Ben kaşlarımı çatmış bundan ne anlam çıkarmam gerektiğini düşünürken gelen sesle kafamı Luke'a çevirdim.

"Ne içersin, Emy?" Emy? Luke bana hiç Emy demezdi ki.

"Viski." diyip gülümsedim. Kızlara doğru baktığımda Elena'nın Black'e baktığını gördüm. Blake? Hani şu sarışın mavi gözlü Blake? Kızlarla sadece takılan Blake? Hafifçe Elena'yı dürtüp kaşlarımı kaldırdım. O da omuz silkti.

Önüme döndüğümde Jer'in çoktan gitmiş olduğunu gördüm. Kafamı Luke'a çevirdiğimde ise bana baktığını gördüm. Yavaşça kalktım ve kızlara tuvalete gittiğimi söyleyerek ilerledim. Tuvalete girdiğinde yüzüme hafifçe su çarptım ve suyla bozulmayan makyaj malzemeleri kullandığım için şükrettim. Yanaklarımı hafifçe tokatladım ve buraya eğlenmeye geldiğimi kendime hatırlatıp tuvaletten çıktım.

Oturduğumuz yere geldiğimde içkilerin gelmiş olduğunu görüp hafifçe sevinçle el çırptım ve bardağı alıp kafama diktim. Sonuna gelmek üzereyken bi elin bardağı tutup aşağı çektiğini hissettim. Bu kişinin Luke olduğunu anlayınca ne ara yanıma oturduğunu düşünmeye başladım.

"Biraz yavaş, Emma. Yoksa hemen sarhoş olacaksın ve seni taşımak zorunda kalacağım." Hemen sarhoş olmak? Ben mi?

"Sağol ama benim bünyem sağlamdır. Öyle 2-3 bardak viskiyle sarhoş olmam ben." diyince tek kaşını kaldırıp alayla güldü bende elindeki bardağımı alıp bu sefer bitene kadar kafama diktim. Boğazıma gelen ani acıyla bir an suratımı buruştursam da hemen kendimi topladım ve dönüp Luke'a sırıtarak baktım.

"Pekala." diyip bir bardak daha viski söyledi. Bardağı elime alıp Elena'yı da çekiştirerek -çocuğa hala mı bakıyordu o- dans pistine doğru ilerledim. Tam kalabalığa karışıcakken Luke'un tanıdık ıslığını duydum ve gülerek viskiden 1/2 yudum daha aldım. Gece daha yeni başlıyordu değil mi?

Kahraman Kim?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin