-11-

159 15 5
                                    

İyi okumalar :D

Bir şeyi atlamıştım tabii. Önemli bir şeyi. Tony'nin nerede kaldığını bilmediğim gibi bir gerçeği. Arabaya binip hareket ettikten yaklaşık 7 dakika sonra bunu farketmiştim ve ani bir frenle arabayı durdurmuştum. Mantık yürütmem gerekiyordu. Beslenmek açısından ormana yakın olduğunu düşünüyordum. Ya da gizlenmek açısından. Bir yerden başlamalıyım diyerek arabamı ormanı çevreleyen evlere doğru sürmeye başladım.

Saatin çok geç olmasına rağmen bir kaç evin ışığı yanıyordu. Arabadan inip ışığı açık olan evlere doğru iyice yaklaştım. Posta kutularında isim falan yazıyor gibi görünmüyordu. Biraz daha yaklaşırsam hırsız sanılacağımı düşündüğüm için olduğum yerden pencerelere doğru bakındım. O sırada bir pencerenin önünden geçen hızlı bir gölgeyi farkettim. İnsan olamayacak kadar hızlı gözüküyordu. Hah! Bir de bana dikkatsiz derdi! Hızlı adımlarla o eve doğru ilerlemeye başladım. Kapının önüne geldiğimde tereddütle elimi kapı ziline götürdüm.

Evet, buraya çok kararlı gelmiştim ama şu anda bu konuşmayı yapmaya hazır mıydın emin olamıyordum. Bu tedirginlik, konuşmanın gideceği yönü bilemememden kaynaklanıyordu. Eve gidip kafamı toplayıp geri gelmem gerektiğini düşünmeye başlıyordum. Ya da daha az şeyin üst üste geldiği nir geceyi. Tam bir adım geri atıp arkamı döneceğim sırada kapı açıldı.

"Emma?" Lanet olsun! Sesli falan mı düşünmüştüm de kapının önünde biri olduğunu farketmişti?! Yoksa çok mu ses çıkarmıştım? Düşüncelere tekrardan boğulmuşken kulaklarımda ikinci kez adımın yankılanmasıyla kendime geldim.

"Efendim?" Bu ne harika bir cevap böyle(!)

"Burada ne arıyorsun?" Son bir kez derin bir nefes alıp 'madem öyle konuşalım' havasına büründüm ve dikleştim.

"Ben... konuşmaya gelmiştim." Kaşları şaşkınlıkla havaya kalktı.

"Benimle mi?" gibi saçma bir cümle kurdu. Sonra cümlenin saçmalığını anlamış olacak ki hiçbir şey dememiş gibi devam etti.

"Tabii. Ne konuşucaktık?"

"Şey... İçeri girebilir miyim? Kapı önünde konuşulabilecek bişey değil." dedim sesimdeki imayla. Kapıyı açıp hafifçe kenara çekildi. Kapıdan geçerken kolumun, göğsüne sürtmesiyle hafifçe ürperdim.

"Bir şey içer misin?" diyince kafamı 'hayır' anlamında salladım. O da gelip koltukta yanıma oturdu.

"Sen evimi nereden biliyorsun?" diyince ona dönüp gerçeği söyledim.

"Tahmin yürüttüp orman kenarındaki evlere baktım. Işığı açık olan sayılı ev vardı zaten. Hangi ev olmasıysa senin dikkatsizliğinden kaynaklanıyor." diyince kaşlarını çattı.

"Ne dikkatsizliği yapmışım?" dedi kendinin bir dikkatsizlik yapması imkansızmış gibi.

"Evin içinde, pencerenin kenarından geçerken gölgenin belli olmayacağını düşündün herhalde. Hem de çok hızlı hareket ederken." derken 'çok' a vurgu yapmıştım. Tony, önce kaşlarını çok hafifçe çattı sonra da omuz silkti. Umursamaz görünmeye çalışıyordu ama ben onu tanıyordum. Ayağa kalkıpmutfak olduğunu düşündüğüm yere gitti. Bir kaç dakika sonra elinde iki kahve fincanıyla geri geldi. Fincanın içine bakınca sütsüz nescafemi gördüm. Kahve sevdiğim gibiydi. Tony'e hafifçe gülümsedim. Ne? Tony'e mi? Gülümsedim mi? Ben buraya 'neden?' diye sormaya gelmiştim ve ona gülümsüyordum. Aptal ben.

"Bir şey istemediğimi söylemiştim." diyince kaşlarını çattı.

"Olsun. Kahveye hayır diyemezsin sen. Özellikle sütsüz nescafeye." diyip hafifçe gülümsedi. Elimdeki bardağı ortadaki sehpanın üstüne koydum. İçmeyecektim. Son bir kere sehpadaki kokusu burnuma gelen kahveye baktıktan sonra Tony'e döndüm. Bana alayla bakıyordu.

Kahraman Kim?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin