-14-

139 19 8
                                    

"NE? ŞAKA YAPIYORSUN!" diye bağırıp cevap beklemeden Jeremy'nin resmen üstüne atlayarak sarıldım.

"Hey! Sakin ol, Emy." derken sırıttığını sesinden anlayabiliyordum.

"Tamam." Diyip geri çekildim.

"Ee ne zaman geçiş yapıyorsun?" diye heyecanla sorunca kısa bir kahkaha attı.

"Bilemiyorum daha kesin değil. Eğer kasabanın bu tarafında bir ev bulabilirsem kısa zamanda ama eğer bulamazsam uzun sürecek."

"Hmm... Yardıma ihtiyacın var mı?"

"Şu an da yok."

"Yardımcı olabileceğim bir şey olursa hemen arayabilirsin. Benim için hiç sorun olmaz." Gülümseyerek kafasını salladı.

"Ben seni daha fazla tutmayayım." diyince de 'önemi yok' anlamında başımı sallasam da teneffüsün bitmesine az kaldığını biliyordum. Bu yüzden hızlıca Jeremy'e sarılıp

"Sonra görüşürüz o zaman." dedim. Gülümsedi ve ben uzaklaşırken el salladı. Hızlıca kafeteryaya doğru ilerlerken sağ tarafımda, tarih sınıfımdan bir öğrenciyle konuşan Tony'i farkettim. Kaşlarını çatmış arkama doğru bakıyordu. Herhalde öğrencinin bir sorunu var diyerekten ilerlemeye devam ettim.

➰➰➰

Bütün gün gerilmekten kaslarım ağrıyordu bu yüzden araba sürmek için fazla halsizdim. Son bir kaç dersin teneffüsü hariç neredeyse her teneffüs Tony'i koridorda görmüştüm ve tabi o da beni görmüştü. Onu her görüşümde napacağımı bilemez bir halde duraksıyordum ama neyseki son 2 teneffüste onu hiç görmemiştim.

Biraz olsun rahatladığımı düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.

Luke'la sabahki 'tebessümler' den sonra bir iki kere kafeterya da karşılaşmıştık. Bir iki kere de koridorda. İlk başlarda onu gördüğümde gülümsemeyi düşünsemde -hatta ilk seferinde gülümsesemde- sonrasında tebessüm etmeye bile girişmemiştim, girişememiştim. Bunun nedeni soğuk tavırlarıydı. Geçtiğimiz günlerdeki Luke'tan eser yoktu. Okula ilk geldiğimdeki durumumuza dönsek bile olurdu. Zaten ne ara yakınlaşıp da kötü olmuştuk bilmiyordum ama onu tanımak isterdim. Yani sadece barda geçirdiğimiz zaman olsa bile orada çok iyi vakit geçirmiştim ve bu Luke'un sayesindeydi. Eğlenceli biriydi o ve şimdi gülümseyen ya da ıslık çalan ya da o bilmiş ama komik tavırlarından bambaşka bir tavır görüyordum. Ve bu tavrı hiç sevmemiştim.

Arabamın içinde oturmuş düşüncelerimle boğuşurken arabanın önünden geçip de cama tıklatan Cassie'yi anca camı kıracakmış gibi tıklatmasından sonra farkedebildim.

Hızlıca camı açtım.

"Dalmışsın yine." Cevap vermemi beklemeden devam etti.

"Herneyse. Hazır seni görmüşken nolur nolmaz sorayım dedim."

"Neyi?"

"Sabırsız." Diye mırıldandıktan sonra devam etti. "Bu akşamki 'tanışma yemeğine' Aiden'ı da getirebilir miyim?" Tanışma derken gözlerini devirmişti.

"Ne? Yoksa siz beraber falan mısınız?"

"Sanırım. Yani ikimizde öyle vıcık vıcık bi ilişki istemiyoruz zaten ve Aiden'da yakışıklı bi çocuk. Neden olmasın? Hem zaten daha Aiden'a sormadım yemek olayını. Belki de sormam. Sonuçta ne alaka, dimi?" Hiçbir şey demeden başımı onaylarcasına salladım.

"Ama eğer öyle bi durum olursa gelebilir tabii. Hem bakarsın Braden'la -senin aksine- anlaşırlar ve arkadaş olurlar."

"Ha. Ha. Ha. İstemez canım." diyince omuz silkmekle yetindim. Braden'la bir türlü anlaşamamışlardı. Eh, bu biraz canımı sıkıyordu tabii ama yapabileceğimde bir şey yoktu. Cassie bu tarz konularda pek taviz veren bi insan değildi.

Kahraman Kim?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin