Düzenlemeler, bazı kısımları tekrar yazmalar derken anca bitirdim ama Pazartesi'ye yetiştim. Ne olursa olsun Pazartesiler bizim gençler, son ana kadar buradan ayrılmayın. Keyifle okursunuz umarım.
Ve lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin. Hepsi çok mutlu ediyor beni. Seviliyorsunuz çok çok çok. ♥
5
'Ne demek içeri girmez misiniz, Hera Koçoğlu? İyice kendini kaybettin.' Diyen iç sesim, içeri girip girmemek konusunda kararsız Çağlar Ataman ve kaynayan su ısıtıcısının sesi eşliğinde geçen saniyelerden sonra 10 numaranın adımı eşliğinde garip süreç son buldu.
Daha bir garip sürece ise o an girmiş bulunduk. "Ayakkabılarımı çıkarayım, değil mi?"
"E tabi, ama size verebilecek bir terliğim yok." Aramızda geçen sohbetin sadeliği ve evimden içeri giriyor oluşu hakkında ne hissettiğimi bilmiyordum. İçeri girerken ekledi.
"Rahatsız ediyorum bu saatte ama birkaç sorum var. Bu önemli bir mesele. İki hafta önceki başlangıç maçında sepetin kenarına çökmüş hareketsizce duran sendin." Bu bir soru değildi ama cevap isteyen ifadesi epey yoğundu.
"Çağlar Bey," diye başladım söze. Şiddet görmediğimi bir şekilde anlatmamın gerekliliği bir yana morluklarımı bu kadar önemsemesini istemiyordum. Daha fazla bilgi alabilmek için yanında çalışmaya başlamamış mıydım? Daha fazla görüş daha fazla morluk demekken zamanla ondan saklamak daha zor olacaktı. "Şiddet görmüyorum."
"Kollarında morluk hiç eksik olmuyor. O gün ayak bileğinde bile vardı. Çözüm olduğunu söylemeye geldim."
Nedensizce sıcacık olan içim kafamdaki hanesine bir artı olarak yansıdı. Onun hakkında iyi konuşulmasının altının dolu olduğunu iyice anladım.
Çocuklarla ilgilenip bağış maçları düzenleyen duyarlı 10 numara beni düşünüyor ve gecenin bu saatinde yerinde duramayacak kadar rahatsız görünüyordu.
"Çok düşüncelisiniz." Dedim hafifçe gülümseyerek. "Ama gerçekten düşündüğünüz gibi bir durumun içinde değilim. Bir hastalığım var diyelim."
Söyleyebileceğim tek neden buydu. Şimdiye kadarki en sağlam yalanım... Tabi hiç kimse Ataman gibi düşünceli bir şekilde yaklaşmamıştı orası ayrı.
"Hastalık mı? Sürekli morarmalarla mı uğraşıyorsun?" Üçlü koltuğumun geniş bir kısmını kaplayan adamı kapının kenarına yaslanıp izlemeyi tercih ettim. Ellerim göğsümde birleşmiş, bir nevi karşımdaki görüntüyü sorguluyordum sakince.
Derken her şey değişmeye başladı. Daha ne olduğunu anlamadan ortam tekrar basketbol sahasına dönüştü ama bu sefer biraz daha farklıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çemberin Altında | Kitap
Teen FictionÖğrendiğim şeylerden biri daha, hiçbir şey sonsuza kadar iyi ya da sonsuza kadar kötü devam etmez. * Görüşüm sadece saniyeler sürse de aynı on numara gibi nefes nefese kalmıştım. O çoktan maçına geri dönüp tüm yeteneklerini konuşturmaya devam ediyo...