Çemberin Altında - 1

51.7K 2.6K 675
                                    




1

Moraran bileklerimin dışarıdan görülmesinden çok kendimden gizlemek adına badimin uçlarını avuçlarımda sıkıca tutuyordum. İç sesim bunun iyi olmadığını sürekli tekrar ederken moralim her saniye düşüyor, yürüdüğüm otoparkta nereye gideceğimi bilmiyordum.

"İlk önce sakinleş..." dedim kendime derin derin nefesler alırken. "Böyle panik yapman hiçbir şeye yaramayacak, bir kere olan oldu. Karışmazsın olur biter." Üst üste içime çektiğim on nefes sakinleşmeme büyük ölçüde yardım etti ve nihayet aklımı kullanabilmeyi başardım. Telefonumu ve anahtarımı kontrol ettikten sonra yaptığım salaklıklardan biri çarptı yüzüme. Gizem'le geldiğim için çantamı almamıştım, dolayısıyla cüzdanım olmadan taksiye nasıl binebileceğimi bilmiyordum. Hafifçe ağrıyan bileklerimi çok fazla zorlamamaya dikkat ederek telefonumu cebimden çıkardım ve aşk sarhoşu arkadaşımı ararken üzgündüm. Kız beni aradığına bin pişman olacaktı.

"Hera?" diyerek, capcanlı sesiyle yanıtladı çağrımı.

"Biliyorum şu an aklın başka yerde ama cüzdanımı evde unutmuşum. Yanında varsa biraz paraya ihtiyacım var." Derin bir nefes aldığında çoktan pişman olduğunu düşünüyordum ama Gizem beni yine şaşırttı.

"Seninle ne yapacağım ben? Elimden geldiğince aramızdaki mesafeyi kapatmaya çalışıyorum ama bir türlü yanaşmıyorsun. Bunu böyle değil, çantamın nerede olduğunu sormalı ve para alacağını söylemeliydin. Ama inanıyorum ki başaracağım bir gün..." İsyankar cümleleri ve tatlı ses tonu dudaklarıma geniş bir gülümseme olarak yansıdı. Genel olarak ona karşı davranışlarımın biraz daha iyi olabileceğini biliyordum ama elimden ne gelirdi? Bir kere nasıl biri olduğumu öğrenirse, onun hakkında henüz bir şey görmediğime nasıl inandırabilirdim onu? Benim yanımda nasıl rahat davranmasını beklerdim? Annem ve babam bile seneler sonra rahat olamadıklarını dile getirmişken bunu Gizem'den nasıl beklerdim?

"Hey..." diye mırıldandım."Çantan nerede? Biraz para alacağım." Duyulmaya değer kahkahası son bulduktan sonra bana çantasını nerede bulacağımı söyledi.

Söylediğine göre burası özel bir otoparktı ve buradaki asansörü kullandığımda direkt olarak soyunma odalarına ve görevliler için ayrılmış dolaplara ulaşabilirdim. Daha fazla aksiyon yaşanmaması adına adımlarımı hızlandırdım ve asansöre bindikten sonra hangi kata çıkmam gerektiği herhangi bir fikrim olmadığını anlamış oldum. Telefonumu bir daha elime alsam da cebime geri sokarken söylenmeden edemedim. Kızı bir kere daha rahatsız etmek gibi bir niyetim yoktu.

Şöyle bir düşündüm. "Şu an -1'de olduğuma göre..." derken parmaklarım 0'dan sonraki iki düğmenin arasında gidip geliyordu. "Sporcular bu katta olsa, görevliler olsa olsa ikinci kattadır. Kimse ayak altında fazladan birilerini istemez." Böylelikle saniyeler sonra ikinci kattaydım. Koridora hakim olan beyaz renk rahatsız hissetmeme neden olsa da takılmamaya çalıştım. Her ne olursa olsun, esas amacıma odaklandığımda hayat benim için daha iyi gidiyordu. Upuzun bir koridoru geçtikten sonra açık mavi tonundaki kapılar göründü.

"Fizyoterapi kabinleri değil, temizlik odası değil.... Hah!" diye seslendim kendi kendime. "Görevli kabinleri." Yavaş ve yorgun adımlarla koridorun sonundaki odaya doğru yürürken daha öndeki kapılardan biri açıldı.

"Koç sana bu maç için kendini zorlamamanı söylemişti. O ne biçim yuvarlanıştı oğlum ya, Allah'tan sakatlanmadın. Seyircilerin kucağına uçsaydın görürdüm ben seni." Birkaç adım gerileyip döndüğüm koridorun duvarına yaslandım.

"Seyircilerle iç içe olmak iyidir." Ardından gelen gülüşler duvara daha çok sinmemi sağladı. Bileklerimdeki morlukların kendini hissettiren sızısı yoğunlaşırken saklanacak bir yer aradım ama ilerideki asansör dışında gizlenebileceğim bir yer yoktu. Hemen çaprazımdaki büyük temizlik arabasının arkasına çöküp kafamı dizlerime yasladım. Yüzümün yanlarına doğru dökülen saçlarımın yüzümü tamamen kapatması iyiydi.

Çemberin Altında | KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin