Hayat gerçekten sürprizlerle dolu...
Özellikle yeni kararlar almak için uzun uzun düşünmeye başladığınız zamanlarda ve bu zamanların sonunda nihayet bir karar almayı başardığınızda sürprizlerle daha çok karşılaşıyorsunuz.
Her ne kadar farklı süreçlerden geçmiş ve çoğunuzun elinde yeni parlamaya fırsat bulabilmiş olsa da Çemberin Altında, 10 Ağustos 2016'da çıktığım bir yolculuktu. Hayatımın her türlü halini gördü bu hikaye.
Benimle birlikte büyüdü, gülerken de benimleydi ağlarken de. Kazandığım tüm değerlerle birlikte en büyük kayıplarımda yine benimleydi. Şimdi düşündüğümde belki de beni bırakmasına izin vermedim, geriye dönüp bakıyorum da sıkı sıkı sarılmışım sanırım. Şu an 28 yaşında hikayeyle tekrardan buluştuğumda ne kadar tamamlanmış hissettiğimi anlatamam size.
Bu yüzden araya ne kadar zaman girerse girsin aynı coşkuyla karşıladınız beni. Ve hatta ilk okunduğu zamana göre daha çok sevildi, daha çok kişinin kalbine dokunabildiği için minnettarım.
Size resmen ÇEMBERİN ALTINDA 3'ün, üçüncü kitabın haberini vermeye geldiğime inanamıyorum. Aslında bunu instagram hesabımda epey duyurdum. Bir süredir üzerinde konuştuğumuz bir konuydu ama buraya gelmem biraz zaman aldı farkındayım. Bu süreçte ben hep bana ve kararlarıma güvenmenizi rica ettim. Kimi öyle mutlu oldu ki günlerce bundan başka bir şey konuşmadık, kimi üçüncü kitabı istemedi, kimi çok heyecanlandı kimi ise evli mutlu çocuklu klişesiyle bitireceğimi düşünüp beni hiç tanımadığını belli etti. :) Fakat sizler, benim bunu yapmayacağımı çok iyi bilirsiniz. Özellikle bugün, instagram hesabımda üçüncü kitaptan bir alıntı paylaştım.
Bu alıntıyla birlikte şüphesi olanların bile, evet bu kitap gerçekten gelmeliymiş Gamze abla, haklıymışsın dedikleri bir noktaya geldik ve bu tabii ki mutluluk verici bir nokta. Alıntıyı aşağıda sizinle de paylaşacağım ama ondan önce büyük bir mutlulukla söyleyebilirim ki Çağlar Ataman ve Hera Koçoğlu tekrar bizimle!
Eski bir arkadaşımı ziyarete gelmiş gibiyim. Yer yer anılardan konuşup birbirimize, 'Neler neler geldi başımıza ama hepsini atlattık. Hiçbir zaman atlatamayacağımızı bildiklerimiz de kalbimizin daimi misafirleri olarak kaldılar.' diyecekmişiz gibi... Benimle tekrar buluştuğunuz için teşekkür ederim.
Alıntı için ise keyifli okumalar dilerim, kalp kalp kalp hem de sarı olanından...
** ** **
Akademinin girişinde bir fotoğraf asılı. Adamın üzerinde siyah gömlek, kadının elbisesi bordo kadife.
Sabahın ilk ışıkları ve sonbaharın hafif seher yeli akademinin kapısından içeri doğru süzülürken antrenmanı henüz biten Çağlar'ı bekliyordum. Dudaklarımdaki sakin gülümseme önünde durduğum duvardaki tablonun yansımasıydı.
"Bu fotoğrafa ne zaman bakarsan aynı şimdi söylediğim gibi sesim canlanacak zihninde." demişti bana o an. Her baktığımda kulaklarımda çınlayan sesi ne kadar haklı olduğunu gösterse de küçücük çocukların fotoğrafımızla alay ettikleri anları daha komik buluyordum.
"Neden gülüyorsun?" diye sorduğunda ona döndüm. Antrenmanı yeni bittiği için hareketlerine yansıyan bir dinginlik vardı. Bacağını zorlamamaya çalıştığını biliyordum ama yine de yorgun görünse de yüzündeki tatlı ifadeyi korumayı başarıyordu. Son maçının üzerine yüklediği gerginlikle bu kadar güzel başa çıkıyor olmasından dolayı gurur doluydum.
"Geçen gün çocuklardan birinin fotoğrafa bakıp seninle alay ettiğini hatırladım."
"Sorma... Deli ediyorlar beni." derken iyice yanıma yaklaştı, kolunu belime sarıp beni iyice kendine çektiğinde başımı göğsüne yasladım.
"Hadi eve gidelim, 10 Numara."
Evimize gitmek niyetiyle çıktığımız akademinin önünde karşılaştığımız görüntü bir an için duraksamamıza neden oldu. Çağlar'ın kolundan çıkıp bir adım öne attım ve neler olduğunu anlamaya çalışırken çocuklardan biri olduğu yerde kıpırdandı.
"Çocuklar... Bu saatte burada ne işiniz var? İyi misiniz?" diye sordu Çağlar fakat karşıdan herhangi bir cevap alamadık.
Karşımızda yüzlerindeki ifadesizlikle birbirlerinin elinden tutan iki tane çocuk vardı. İkisi de pek iyi durumda değil gibi görünüyordu ve sabahın ilk ışıklarında burada yalnız başına olmaları daha da endişelenmeme neden oluyordu. Kimse var mı diye etrafa bakınabildiğim kadar bakındım ama çocuklar dışında kimse yok gibi görünüyordu. Çocukların üzerindekilerinin inceliğini fark ettiğimizde onları içeri almak için harekete geçecektik ki küçük olan, en fazla altı yaşında olduğunu tahmin ettiğim çocukla göz göze geldik.
Göz göze geldiğimiz an oldu ne olduysa. İlk önce avuçlarım karıncalandı ve ardından zihnimin içinde çakan şimşeğin etkisi tüm vücuduma keskin bir sızı olarak yansıdı. Aynısının küçüğe de olduğunu gördüğümde ikimiz de şaşkınlıkla birbirimize bakakaldık.
"Çağlar..." diye mırıldandım gözlerimi çocuktan ayırmadan. Az önce hissettiğim acı ve sarsıntının yanı sıra derin bir şaşkınlık içerisindeydim. "Söylemek üzere olduklarımı duyduğunda hayatımızda yeni bir döneme gireceğimizi hissediyorum." dediğimde nihayet dönüp Çağlar'a bakabildim. Bakışlarındaki merak öyle yoğundu ki...
"Sanırım az önce bu ufaklık geleceğimi görmeye çalıştı. Hem de çok güçlü bir şekilde..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çemberin Altında | Kitap
Ficção AdolescenteÖğrendiğim şeylerden biri daha, hiçbir şey sonsuza kadar iyi ya da sonsuza kadar kötü devam etmez. * Görüşüm sadece saniyeler sürse de aynı on numara gibi nefes nefese kalmıştım. O çoktan maçına geri dönüp tüm yeteneklerini konuşturmaya devam ediyo...