Sersem bir şekilde kafeteryaya girdim. İçeriden güzel kokular geliyordu. Burnumu kullanarak yemeğin nerede olduğunu bulmaya çalıştım çünkü kafeterya çok büyüktü.
Uzun bir koridordaydım. Ardı ardına birsürü kapı vardı. Bazılarında özel yemek salonu, bazılarındaysa malzeme odası yazıyordu. Koridorun sonunda büyük bir kapı vardı. Kapıyı ittirip açınca karşıma devasa bir yemekhane çıktı. Ardı ardına sıralanmış birsürü uzun masa ve bu masaların başlarında birliklerin amblemleri vardı. Birkaç masa ise birliği olmayanlara ayrılmıştı.
Masaların arasında gezinerek birliğimin olduğu yeri bulamaya çalışıyıyordum ki arayışım az önce yanından geçtiğim masada oturan birisi tarafından kesildi.
"Duydum ki Light Candles akademideki ezik walshaları birliklerine davet ediyormuş." dedi Venn. Onu gördüğümü fark edince bana bakarak devam etti
"Ancak sen onların seviyesinin bile altındasın West. Yoksa seni kimse birliğine kabul etmiyor diye sana acıdılar mı?" kıkırdayarak.
Nedense şimdiden onu öldürecek kadar nefret ettiğimi hissediyordum.
"Aslında senin gibi bir eziği ancak Light Candles 'ın kabul edeceğini tahmin etmeliydim. Sonuçta akademideki güçlü birliklere katılamayacak kadar işe yaramazsın." dedi. Ardından kafasıyla oturduğu masanın önündeki birlik amblemini göstererek.
Kafamı çevirip Venn 'in birliğinin amblemine baktım. Amblemleri çirkin bir yaratık suratıydı. Yaratığın suratında boydan boya bir yara vardı. Altında da Wounded Face of Ogre (Dev 'in yaralı yüzü) yazıyordu.
"Aaa şu işe bak sen. Venn, seni gördüğüme çok sevindim. Ne yazık ki birliğine katılamayacağım. Çoktan bir birliğe kaydoldum." dedim kinayeli bir şekilde.
"İstesen sanki katılabileceksin de. Neyse ben seni oyalamayım. Gurk tavukların masası şu tarafta." dedi ve eliyle biraz ilerideki bir masayı gösterdi. O tarafa baktığımda Light Candles 'ın oturduğu masayı fark ettim.
Neden Light Candles 'a gurk tavuk dediğini anlamasamda;
"Umarım tekrar görüşmeyiz Venn." dedim ve yürümeye başladım ve birkaç adım attıktan sonra arkamı döndüm.
"Ha bu arada, kendinle gurur duyuyor olmalısın." dedim sırıtarak.
"Ne demeye çalışıyorsun Anderson?" dedi alaycı bir tavırla.
"Seni birliğinin kapak yüzü yapmışlar." dedim logolarındaki çirkin dev suratını göstererek. Yan masalardan konuşmamıza şahit olan birkaç kişinin kıkırdadığını duydum. Venn 'e karşı olan zaferimin keyfini çıkara çıkara yavaşça oradan uzaklaştım. Yürürken sırtımda öfkeden köpüren Venn 'in bakışlarını hissedebiliyordum ama umursamadım.
Biraz ilerledikten sonra kendi birliğimin masasını buldum. Masada yaklaşık 20 kişi oturuyordu. Oraya doğru ilerlerken tüm gözlerin bana döndüğünü hissediyordum. Özellikle masanın sonuna doğru oturan, gözleri kafasının üstünden anten gibi uzanan çocuğun bakışları beni çok rahatsız ediyordu.
"Evet değerli birlik üyelerim, bu en yeni üyemiz West Anderson. Bundan sonra o da ailemizin bir parçası." dedi masanın başından birisi. Dönüp baktığımda bunun Gerald olduğunu farkettim. Buraya nasıl benden önce gelmişti. Hem eğer daha kolay bir yol varsa neden beni de o yoldan getirmemişti. Işınlanmayı sevmemiştim. Hala başım dönüyordu.
"Duyduğuma göre bir elementalmiş." dedi masada oturanlardan biri.
"Doğru duymuşsun Jason o bir ateş elementali." dedi Gerald.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Walsha Akademisi: Gölge İblisi
FantasíaHala anlamıyorsun değil mi? Seni öldürmek istesem şuan şu saniye öldürebilirim ve getirdiğin o kılıcın da sana hiçbir faydası olmaz. Ben neyim biliyor musun West? Binlerce yıl boyunca insanlar bana birsürü isim taktı. Gölge, iblis, diábolus, lucifer...