"Weeest! Yemek hazır. Gel hadi ." dedi bir kadın sesi evin içinden.
"Muhteşem West yoldaaa!" dedi 5 yaşında gibi görünen bir çocuk. Kimdi bu çocuk? Ben neredeyim? Kendine West demişti, acaba bu çocuk ben miyim? Ama ben böyle bir anı hatırlamıyorum.
Çocuk oynadığı bahçeyi tek bir koşuşla geçerek bahçeye açılan kapıdan son sürat içeri daldı. Koridoru hızla geçip mutfağa girdi. Az kalsın ona seslenen kadına çarpıyordu.
"Yavaş oğlum!" dedi kadın çocuğu elleriyle durdururken.
"Muhteşem West geldi. Neye ihtiyacınız vardı güzel bayan?" dedi küçük çocuk elleriyle sırtındaki masa örtüsünden pelerini düzeltirken.
Tam o sırada bulundukları evin kapısına vurulmaya başladı. Kadın ön camdan dışarıya baktı ve gülümsedi.
"Benim için kapıyı açabilir misiniz Lordum? " dedi kadın sırıtarak. Ardından düz beyaz elbisesini iki yandan çektirerek selam verdi.
Küçük çocuk hemen kapıya koştu. Birkaç sıçrayıştan sonra kendine göre yüksekte kalan kapı koluna uzandı ve kapıyı açtı.
Karşısına yapılı bir adam çıktı. Adamın üzerinde sade kırmızı bir gömlek ve deri bir pantolon vardı. Sırtındaki kaliteli ipek pelerin görünüşünü güzel bir şekilde tamamlıyordu.
"Özledim seni kızıl kuş." dedi adam.
Çocuğun başını okşadı ve sarılmak için yere eğildi. Sarılmalarına ramak kala her şey durdu. Sanki Dünya dönmeyi bırakmıştı ve zaman durmuştu. Sonra göz alabildiğince her yer karanlığa gömüldü...
Bu sefer zindana benzeyen taştan bir çukurdaydım. Duvardaki meşaleler sönmüştü. Karanlığın ortasında kalın zincirler ile yere bağlanmış biri duruyordu. Çırılçıplaktı ve heryeri yaralıydı. Yukarıdan bir şişe sarı bir sıvı atıldı ve şişe adamın kafasında kırıldı. Birkaç saniye içinde adamın tüm vücuduna yayılan sıvı tüm yaralarını kapatmaya ve üzerindeki kanları temizlemeye başladı. Adam rahatlamış görünüyordu, ta ki tekrar kırbaçlanmaya başlanana dek. Vücudunda tekrardan derin kesikler oluşmaya başlamıştı. Şimdi kanla kaplı suratına acı dolu bir ifade oturmuştu.
Yavaşça ağzını kıpırdattı. Elbetteki acı yüzünden titriyor da olabilirdi ama ben bir şey söylediğine o kadar emindim ki ne dediğini duyabilmek için rüyamda ona yaklaştım. Aramızda bir karış mesafe kalana kadar yaklaştım. Bir anda kafasını kaldırdı ve adamın o yara bere dolu suratıyla yüz yüze geldim. İrkilip birkaç adım geriye attım. Adam tam bir şey söylemek üzereydi ki almında dehşet bir acı hissettim ve rüyamdan uyandım.
~~~~
Etrafıma baktım ve nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Burası benim odam değildi. Üzerinde yattığım yatak ise kesinlikle benim değildi.
Hem bu sorulara cevap arayarak hem de alnımdaki acının kaynağını arayarak yatakta doğruldum. Acıyı geçirmeyi umarak elimle alnımı ovuşturdum. Az önce gördüğüm rüya, gizemli adamla beraber aklımdan silinmeye başlarken odanın ortasında elindeki tavayı bana doğrultmuş ve altında başka bir şey giymediği belli olan gecelikli bir kız durduğunu fark ettim.
Kız korku ve kızgınlık karışımı bir ses tonuyla soru yağmuruna tuttu beni
"S-sende kimsin? Arkadaşımın yatağında ne yapıyorsun? Seni tanıyor muyum? Alice 'le çıkıyor musunuz? Beraber mi uyudunuz? Yoksa siz şey mi yapıyordu-"
"Sakin olur musun lütfen? Ahh başım. Bir dakika bekle-" dedim ve kuşkuyla sordum;
" Sen o tavayla bana mı vurdun !?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Walsha Akademisi: Gölge İblisi
FantasyHala anlamıyorsun değil mi? Seni öldürmek istesem şuan şu saniye öldürebilirim ve getirdiğin o kılıcın da sana hiçbir faydası olmaz. Ben neyim biliyor musun West? Binlerce yıl boyunca insanlar bana birsürü isim taktı. Gölge, iblis, diábolus, lucifer...