Yalan

27 2 4
                                    

İthaf: gri_gercekler

Başıma doğrulu silaha kaçak bir bakış attıktan sonra gözlerimi koyu yeşil gözlere diktim, gözlerindeki alay o kadar barizdi ki... Beni öldürmeyecekti, beni tanıdığına bile emin değildim. Sabahın ilk ışıkları yarım saate doğacaktı ama hava henüz karanlık ve buğuluydu. Koyu yeşil gözlerdeki alaya rağmen inatla gözlerinin en derinlerine inmeye çalıştım, kim olduğunu bilmiyordum ama umurumda da değildi.

"Bu iş artık fazla sıkıcı olmaya başladı, son bir dilek hakkın var ucube."

Parmağı tetiğe daha fazla kaydı ve silahın emniyetini çekti.

"Öldürmeyen, adam değil."

Hayır, hayır. Canıma susamamıştım, tam aksine psikolojisi zayıf biriyle oynuyordum. Evet korkuyordum ama kim cesurdu ki? Kimin yeterince özgüveni vardı ki? Kimse cesur veya fazla özgüvenli değildi. Sadece öyleymiş gibi yapardı insanlar, hayatı küçük çocuklar gibi evcilik sanıyorlardı. Bu yüzden gözlerinde daha da derine indim, bu adamın istediği şeye indim. Öfke veya nefret yoktu, bu da kendisi için tutmadığı anlamına gelirdi bu silahı. Başkası için tutuyorsa, kim için tutuyordu? Bunu öğrenmenin tek bir yolu vardı, psikolojisiyle oynamak.

"Ne oldu? Tetiği çekemedin? Dur ben söyleyeyim ne olduğunu, seni gönderen adam zarar vermemeni, sadece korkutmanı söyledi değil mi? Sadece çok zor bir durumda zarar verebilirsin bana, ama öldürücü bir zarar değil, değil mi?"

Koyu yeşil gözlerde yeni bir duygu belirdi, şaşkınlık.

"A-ama sen bunu nasıl bilebilirsin?"

Bu sefer gözlerinde alay beliren taraf da dudağının tek tarafı bükülen taraf da bendim. Kolay bir savunma mekanizması vardı, ve onu alt etmiştim. Şimdi saldırma zamanıydı, psikolojisini yerle bir edebilirdim.

"Ne o? Kekeledin, oysa tam zıttı olmalıydı değil mi?"

Kendime düşünmek için kısa bir zaman tanıdım, bunu kim yapabilirdi? Zamanımı artırmak adına yavaşça elimi namluya uzattım ve kendimden uzaklaştırıp koyu yeşil gözleri duvar ile baş başa bıraktım.

"Seni kim tuttu?"

Hızla son zamanlarda başımın belaya girdiği insanları taradım, lunapark? Ah hayır, o adam bu kadar cesur olamazdı. Hızlı bir taramanın ardından beynimde cam kırılma sesi ve ardından büyük bağırışların sesi yankılandı.

"Cevdet?"

Söylediğim isimle yeşil gözler telaşla bana döndü, tam isabet. Bu o adamın işiydi, geçen ay beni barda sıkıştıran ve ardından bir güzel dayak yiyen adam. Baran onun çok tehlikeli bir mafya babası olduğunu söylemişti ve bana boş yere sıkıştırmayacağının ardında bir sebep yatacağını da eklemişti. Bir ay boyunca neredeyse hiçbir yere gitmeme izin vermemiş yeri geldiğinde o bende, ben onda kalmıştım. Bir ay sonunda ise bana bir zarar verilemeyeceğine emin olmuş, yumuşamıştı.

"S-senin bunu bilmene i-imkan yok, Cevdet abi bir ay boyunca şüphe çekmemek için sadece takip etmemi söylemişti. Senin ise ruhun duymamıştı, imkanı yoktu."

Sesli bir kahkaha döktüm dudaklarımdan, sahte ama tehlikeli bir gülüştü. İşte şimdi kalelerinden birini yıkmıştım, sırada ikincisi vardı.

"Cevdet sadece bununla kalmadı değil mi? Sadece takip ettirmedi, her hareketimi sorgulattı ve araştırdı. Sana bu yüzden zor durumda kalmadığın sürece yaralanmamamı söyledi, en ufak bir yaralanmanın beni öldürebileceğini biliyordu. Beni öldürmek istemiyordu, sadece bir kedinin fareyle oynaması gibi benimle oynamak istedi."

Virane MelekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin