3. KATİL

6.2K 482 287
                                    

Şahsenem-Göz yaşlarım anlatır 🎶

-Zerda-

Saatlerdir Aysun'la bakışıyorduk...Tabii ki kötü kötü... Aysun'un küçümser bakışları evin duvarlarında gezintideydi. Ne sanmıştı ki...Biz tarla süren, fıstık toplayan çiftçilikle geçinen bir aileydik. Kendisi ise konaklarda büyüyen, okula şoförlerle gidip gelen biriydi. Aysun'la aynı lisedeydik. Abim her gün okul çıkışına beni almaya gelirdi meğerse amaci ben değil Aysun'u görebilmekmiş.

Okuldayken bakışları hep üzerimde gezinirdi Aysun'un. Tarlaya gidip çalıştığımı herkese anlatırdı pişkin pişkin. Ben utanılacak bir şey yapmıyordum ki. Çalışmanın neyi yanlış? Ben bu dünyaya böyle doğduysam suç bende miydi?

Liseyi köyde değil Adana'da, Adana'nın ileri gelenlerinin çocuklarıyla birlikte okumuştum. Ben ve ailem fakirdi ama bu fakirlik zekama engel değildi. Yabancı dile yatkınlığım vardı ve dil sınıfında okumuştum. Üniversiteyi kazansam da öğretmen olma hayallerime ramak kala ulaşamamıştım.

Ve... Bir aşka düşmüştüm kendimi bilmeden, haddimi aşarak.
Çocukluğumdan beri köyümüzün yakışıklısı, kumral saçlı, yeşil gözlü, çapkın bakışlı Alihan'a aşıktım. Ben ortaokulu bitirdiğimde o üniversite ikiye geçmişti. Hep ona imrenirdim. Onun gururlu başına, herkesten farklı oluşuna...

Ayda bir İstanbul'dan gelirdi ve muhakkak bizim evin önünden geçerdi.
Geleceğini günler öncesinden öğrenir nöbet tutardım pencerede. Ve ben de onun gibi olacağım da bu köydekilere benzemeyeceğim dedim. Ben kendimi tarlada soğan veya fıstık toplarken değil; kültürlü, sanattan, edebiyattan konuşan insanların arasında hayal ederdim. Ama babam ve abilerim onlar gibi olayım diye ellerinden geleni yaptılar.

Sessizliğimize devam ederken babam hayallerimi yırtarcasına bahçeden seslendi.

"Zerda kak gız darlaya gidiyok, sana da gün doğdu sandın herhal. Traktörde bekliyom seni!"

Ayağımı sürüye sürüye çıktım salondan, Aysun'un delici bakışlarına aldırmadan. Üstüme bir penye bluz altıma da çiçekli şalvarımı çektim, başıma da yazmamı bağladım. İşte benim günlük kombinim.

Tarlaya vardığımızda babam, ben ve birkaç çalışan vardı. Adana'nın sıcağında kaçınılmaz bir şekilde kızarmıştım. Bir zaman sonra ot dövmeye daha fazla gücüm kalmamıştı, zaten dağılmak üzereydik. Naylona, traktörün arkasına, atlayıp rüzgarı hissederek eve döndüm.

Kirden arınmak adına güzel bir banyo yapayım dedim ama içine ettiler, alacaklı gibi banyo kapısına vuruyordu bizim insan dışı varlıklar. Kurulanıp iç çamaşırlarımı, şile bezi krem rengi yazlık elbisemi giyip çıktım dışarı.

Abim olasıca İbrahim hemen ıslak saçlarıma yapışıp küfürleri savurmaya başlamıştı bile. Neymiş? 10 dakika fazla durmuşum içeride. O bana, ben ona karşılık verirken dayak yiyen yine ben oldum hem de bu sefer Aysun'un karşısında (!)

Yazmamı da alıp attım kendimi dışarı. Kurtulmak uzaklaşmak istercesine yürüdüm, yürüdüm... Bahçenin dışına çıktığımı hiç fark etmemiştim. Ayak yalın geri dönerken birden araba kesti önümü. İçinden 25-30 yaşlarında bir adam indi, bana doğru yaklaşması hedefin ben olduğumu gösteriyordu galiba.

Kolumdan tutup beni zorla arabaya sokmaya çalıştı. Ne olduğunu anlamamıştım bile. Ben direndikçe kolumu daha da sıkıyordu hayvan herif. Beni arabaya tıktığında çığlık atmak aklıma yeni gelmişti. Fakat o soğuk namluyu alnımın ortasında hissetmiştim.

"Sakın saçma sapan bir şey yapayım deme dağıtırım beynini."

.............

-İLHAN-

ZerdAli Çiçeği | KİTAP OLDUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin