"Saçını neden topladın?" Baekhyun'un başının üzerinden palmiye şeklinde toplanmış saçına gülmüştü Chanyeol. Hem şirin hem de komik duruyordu.
"Seni daha iyi izlemek için anneme toplattırdım hyung." Minik elleri ile toplu saçını düzeltir gibi yaptı ve elini havaya kaldırarak bağırdı. "HADİ GİDİP ONLARI YENELİM!"
Chanyeol önüne geçerek yürümeye başlayan küçüğe gülümsüyordu, nasıl bir şey olurdu acaba büyüyünce Baekhyun?
"Ben koşacağım hyung." Arkasını dönerek belirttikten sonra kaldırımdan koşmaya başladı. O kadar da hızlı değildi, hem adımları da küçüktü. Yani koşuyor olması Chanyeol için sorun teşkil etmemişti. Biraz hızlı yürürse onu gözünün önünden kaçırmazdı. Baekhyun sırtında 'BYUN' yazan kırmızı bir formayla ve toplu saçıyla araba sürüyormuş gibi koşarken biraz daha ilerlemiş fakat aniden duraksayarak korkuyla geriye koşmaya başlamıştı. Ağzını açmış tüm sesiyle "HYUNG" diye bağırıyordu.
"Ne oldu?" Kollarını, gelen şeyin hızını alamayarak kendine çarpacağını bildiğinden açmış ve hem onun için hem de kendisi için bir denge durumu oluşturmuştu. Tam da tahmin ettiği gibi Baekhyun ona çarparcasına vararak, minik göğsünün hızla inip kalkışını hiçe sayıp konuştu. "Köpek var orada!" Eliyle belli belirsiz uzaklığı işaret ettiğinde, Chanyeol ara sokakta köpek olabileceğini düşünerek onun elinden tutmuştu. Güven vermek istercesine yanağını okşadı. "Yanımda yürü o halde."
Baekhyun hyungunun yanında gerçekten güvende hissederek gözlerini büyütmüştü. O köpeklerden korkmuyor muydu? Vay be, hyungu ne havalıydı.
"Hyung?" Chanyeol maçın yapılacağı saha görüş alanlarına girmişken kendine seslenen küçüğe baktı. Devamını bekliyor olsa da, tuvaletim var tarzı bir şey duymak istemiyordu. "Sen çok fimakalısın."
"Fiyaka?" Kulağa daha olası gelen kelime ile Baekhyun güldü ve bağırdı. "Evet fiyaka!" Elini gözünün önünde sallayarak kendisiyle dalga geçercesine gülerken itiraf etmişti. "Hep bir şeyleri yanlış söylüyorum, sonra annem gülüyor."
Gülen tek kişi annesi değildi ne yazık ki, Chanyeol klavyenin başında çok kahkaha atmıştı. Küçükle konuşmak onu genelde güldürüyor ve mutlu ediyordu. Gerçi geçen sefer biraz kırılmıştı ama Baekhyun'un pek de ciddi olmadığını biliyordu.
"İşte geldik." Büyük sahanın kapısından küçüğü sokarak önünden yürütmeye başladı. Baekhyun ilk defa geldiği basketbol sahasını hevesle incelerken, ortamdaki en küçük şey olduğunun farkındaydı. Buradaki herkes Yeol hyungu gibi büyük ve havalı duruyordu ama en yalışıklısı tabii ki de hyunguydu. Onun siyah yumuşak saçları, kocaman parlak gözleri, çilek renginde dudakları vardı. Hyungu gibi birini görmüyordu. Ama bir de kızlar vardı, onlar oturmak için olan yerlerde durmuş konuşuyorlar ya da sahanın içini izliyorlardı. Baekhyun bir kaçının kendisine baktığını farkettiğinde Chanyeol'ün arkasına sokulmaya çalışmıştı.
"Kardeşin olduğunu bilmiyordum, adı ne?" Baekhyun'un nereden geldiğini bilmediği kızlardan birtanesi, kendisini göstererek Chanyeol'e söylemişti. Kızın pembe eteği güzeldi, kız da güzeldi. Baekhyun ona, daha tam olarak ne olduğunu bilmediği bir duygu ile bakındı. Kıskançlık? Elbette. Küçük kıskanıyordu çünkü kızın eteği de kendisi de çok güzeldi ve hyunguyla konuşuyordu.
"Kardeşim değil, ve adı Baekhyun." Chanyeol geçiştirerek yürümeye devam etti, tabiri caizse huysuz çocuğun tekiydi. Kimseyle konuşma gereksinimi duymazdı, en azından karşı cinsten.
"İstersen yanımıza bırakabilirsin, sen oynarken göz kulak oluruz."
Gerçekten de Baekhyun'a göz kulak olacak birileri lazımdı. Chanyeol aldığı teklifi hemen mantıklı bulmuşken, küçüğün bu durumu hoş karşılamayacağını biliyordu. Ona güzelce izah etmeliydi bu yüzden yanına eğildi. Baekhyun büyüğün yakışıklı yüzünü sevgiyle izlerken, beline dolanan kollar ile gülümsemişti. Hyungu ona sarılıyor muydu?
"Ben oynarken sana arkadaşlarım baksınlar mı güzelim? Sadece yanlarında otur, onlarla konuşmana falan gerek yok." Aldığı teklif hiç hoşuna gitmeyen küçük başını sallayarak kabul etmişti zira, Chanyeol'ün onu ikna etmek için kullandığı güzelim kelimesi tuhaf bir biçimde hoşuna gitmişti. Anlamlandıramamıştı ama sanki şey gibiydi, hyunguna aitmiş gibi.
Wendy Baekhyun'a gülümseyerek elini uzattığında, küçük olan onun elini tutmayarak önünden yürümeye başladı. Nereye gideceklerini bilmediği için arada dönüyor ve eteğini çok güzel bulduğu kızın peşinden gelip gelmediğine bakıyordu. Sonunda kız ona "Baekhyun burada oturuyoruz." Dediğinde, dört tane kızın oturuyor olduğu yere doğru yürümeye başladılar.
"Chanyeol'ün kuzeni sanırım." Wendy fikrini diğerlerine belirtirken Baekhyun'u gösterdi. "Onu epey seviyor gibiydi." Baekhyun kızın Chanyeol'den bahsettiğini bildiği için güldü ve sahaya baktı. Hyungu da sahanın ortasından ona bakıyordu. Kollarını iki yana açarak, olan tüm sesiyle bağırdı. "YAŞASIN YEOL HYUNG!"
Chanyeol duymuştu elbette, sırıttı ve kızların iyi bakmasını istediği Baekhyun gibi kollarını iki yana açarak "YAŞASIN BAEKHYUN!" diye bağırdı. Genelde bu tarz sevecen tavırlar sergilemeyen oğlanı hep havalı bellemiş kızların bir kısmı, onun böyle hoş bir şeyi kime yaptığını merak ederek baktığı yere bakmışlardı. Küçüğün yanındaki kızlar da şaşırmışlardı. Park Chanyeol bu çocuğu seviyor olmalıydı.
Baekhyun yerinde zıplayarak hyungunun adını tekrarlamaya devam etti. Maç boyunca Chanyeol'den gözünü bir an olsun ayırmamış ve onun epey havalı hamlelerine çığlık çığlığa tezahürat etmişti. Chanyeol de boş bulduğu her anda ona bakmıştı. Sonunda maç bittiğinde, uzun oğlan dağılmış saçlarını savurarak, terlemiş alnını açmaya çalıştı. Spor çantasını bıraktığı yerden kapmış, ondan hoşlanan kızların kalbini hoplatacak şekilde elindeki basketbol topunu sahaya fırlatarak küçüğün yanına doğru ilerlemeye başlamıştı.
Baekhyun kendisine doğru yürüyen hyungu ile mutluluktan zıplamaya başladı. Bugün epey zıplamış ve bağırmış olduğu için yorulmuştu ama yine de durmuyordu. Yanındaki kızların sesini değil kendi sesini duymalıydı hyungu. Ama neden?
Bilmiyordu, öyleydi işte.
Sonunda küçüğün yanına varan oğlan çevredeki kızlardan gelen 'Çok iyiydin' cümlelerini bir an olsun sallamayıp ona gülümsedi. Maç boyunca hiç yorulmadan adını bağırmıştı, inanılır gibi değildi.
"ÇOK FİMAKALISIN HYUNG!" Tek hamlede bedeninin büyüğün üzerine doğru atarak bağırmıştı. Hyungu çok havalıydı.
Chanyeol kollarını heyecanlı küçüğe dolarken güldü. "Sen daha fimakalısın Baekhyun, ama eve gitme vakti." Birbirlerinden ayrıldıklarında Baekhyun kıkırdayarak büyüğün elini tuttu ve zıplayarak yürüme moduna girdi. Tam da o sırada Chanyeol, Baekhyun bedenini çekiştirdiği için önüne düşmüş olan saçlarını eliyle geriye attı ve Wendy'e dönerek teşekkür etti. Ondan epey hoşlanan kız, ilk defa kendisine minnettarmış gibi bakan oğlana gülümsemişti. Chanyeol de gülümseyerek kızların hepsine iyi günler diledi.
Bu bir ilkti, daha önce Chanyeol'ün iyi gün dileklerine hiç nail olmamışlardı. Demek ki neydi? Bu ufaklık onun için önemliydi.
Önemliydi elbette, eve gülüşerek dönen ikili bile farkında değildi belki ama birbirine tutunmuş eller bir daha ayrılmayacaktı, ayrılsa bile geri gelecekti elbette.