"BYUN BAEKHYUN DERHÂL BURAYA GEL!" Annesinin ciddi tonlamasından ve tek tek telafuz ettiği kelimelerden hiç korkmayan oğlan kısa bacakları ile evin koridorundan kaçışını sürdürdü. Üzerinde babasının büyük beyaz tişörtünden başka bir şey yokken kıkırdayarak adımlıyordu. Evinin salonuna girdiğinde hep saklandığı büyük koltuğu gözüne kestirerek arkasına baktı. Henüz kimse peşine düşmemişti, saklanacaktı. Annesinin en sevdiği renk olan gül kurusu koltuğun arkasına sessiz ve küçük adımlarla ilerleyerek oturdu.
Başını kaldırmış koltuğun üst kısmına bakarken göğsü inip kalkıyordu, nefes nefese kalmıştı zira annesiyle uzun bir kovalamaca yapmıştı. Sorun şuydu ki; annesi ona havanın soğuk olduğunu söyleyerek kalın bir takım giydirmeye çalışıyordu, o ise gizli ajan yerinin sıcak olduğunu söyleyip babasının beyaz tişörtüyle kalmak istiyordu. Annesi kabul etmeyince kaçmıştı, saçları falan dağılmış, beyaz yanakları eğlenceli kovalamacadan pembeleşmişti.
"BYUN BAEKHYUN!" Daha da yakından gelen kızgın seslenişten şimdi biraz ürkmüşken nefesini de tutmuştu. Annesi salona gelmişti, adımlıyordu, her seferinde daha da yakına doğru.
Güzel oğlan, sanki onu gizlediğine inanıyormuş gibi elleriyle gözlerini kapatmış az sonra onu bulacak olan kadını beklemeye başlamıştı. Sonra kapı çaldı, ellerini hemen gözlerinde çeken küçük heyecanla yerinden çıkarken bağırmıştı. "CHANYEOL HYUNG GELDİ."
Annesi aniden ortaya düşen oğluna dalmışken küçük beden hızlı adımlarla evinin kapısına koştu ve kulpu indirdi. Ama Byun Baekhyun'un olduğu bir evde kapıyı kilitlememek aptallık olurdu, çünkü kapı ne zaman çalarsa çalsın o en çok kimin gelmesini istiyorsa, o geldi diye bağırıp kapıya koşardı. Gelen insanlar bekledikleri olmasa bile yılmıyordu. Gelen her misafir onun için bir heyecandı.
Genç anne gülümseyerek başını sallarken kapının yanına gelmiş ve delikten bakmıştı.
İlginçti ama bu sefer tutturmuştu Baekhyun, gel dediği hyungu onun için gelmişti. Annesi üzerini giydirmek için ciddi mücadeleler verdiği oğluna dönerek ufak bir yalan söyledi, "Deden gelmiş."
Baekhyun'un gözleri saniyesine açılırken kırmızı dudaklarını korkuyla aralayarak ellerini yanaklarına bastırdı. "OLAMAS-.." Koridordan odasına doğru koşmaya başlamışken tepkisini sürdürüyor, 'A' ları uzata uzata bağırıyordu. "OLAMAAAS."
Sesli bir biçimde gülen kadın hemen gözden kaybolan oğlu ile kapıyı açtı. "Hoşgeldin Chanyeol." Gelen oğlanı içeri davet etmişken saçlarını da sevmişti. O da oğlu gibi güzel ve sevilesi bir çocuktu. "Baekhyun odasında."
Üzerinde şık kabanı çıkaran Chanyeol, güzel kadına uzatırken gülümsemişti. Sonra da adımlarını çok iyi bildiği odaya yöneltti, Baekhyun odasındaydı demek.
Araladığı kapıdan içeri bakınca kimseyi görememişti, annesi onun burada olduğunu söylemese yok diye geri dönerdi. Ama buradaydı, odanın içine tam olarak girerek kapıyı kapattı. Hiç ses yoktu, durumdaki tuhaflığı kavramışken gözüne bir şey ilişti. Baekhyun'un yatağının bir metre kadar ilerisinde bir sandalye vardı ve yatakla onun üzerine bir battaniye örtülmüştü.
Oyun oynamak için yapılmış üstü kapalı küçük bir alandı, orada mıydı? Bilemeyerek ilerledi, küçüğe oranla uzun olan bacaklarıyla kısa sürede yanına vardığında eğilmişti. Battaniyenin kapattığı küçük girişi kavradığında içerideki küçük beden bulunduğunu düşünüp geri kaçmıştı. Sırtını çarptığında basit bir 'ah' döküldü dudaklarından.
Chanyeol duyduğu sesten sonra Baekhyun'u bulduğuna emin olmuşken gülümsüyordu. Neden hiç ses çıkarmamış ve burada olduğuna dair bir belirti vermemişti ki? Battaniyenin kapı olarak kullanılan kısmını hızla kaldırarak hafifçe üste katladı. Kapısı açılmıştı küçük sığınağın.