"Sonra büyükanne kurdu yiyor ve bitiyor hyung."
Chanyeol Baekhyun'a kırmızı başlıklı kızı okuyordu fakat küçük olan, kurdun büyükanneyi yediği sahnede onu durdurmuş, daha ileri gitmesine izin vermemişti. Annesi bu masalı zaten biliyor olduğunu söylemesine rağmen o ısrar etmiş ve hyunguna okutturmuştu. Şimdiyse bildiği masalı olmasını istediği gibi çeviriyordu.
"Aslına bakarsan büyükanne kurdu yiyemez." Chanyeol söylemek zorunda hissetmişti.
"YER HYUNG! BÜYÜKANNE KOCAMAN TIPKI DEDEM GİBİ."
Uzun olan onun benzetmesine gülüyorken, Baekhyun sessizce mırıldandı. "Belki bir gün dedemi kurt yer."
Baekhyun bazen acımasızlaşıyordu. Chanyeol buna şahit olduğu için gözlerini iriltti ve ona baktı. "Bu kadar kötü olma Baekhyun."
"Hyung." Küçük olan sanki devasa bir pamuk şeker görmüş gibi cezbedilmiş bir tonla seslendiğinde, Chanyeol bu ses tonunun ve küçüğün sevgiyle dolu bakışlarının nedenini merak ederek gözlerini kırpıştırmıştı.
Baekhyun zaten yanıbaşında olan hyungunun yüzüne minik ellerini sardı ve ona biraz daha yaklaştı. Hyungunun kocaman gözleri tam gözlerine bakıyordu. Sevgi dolu ifadesini bozmadan büyük olana sokuldu ve burnunu diğerinin burnuna sürttü.
"Sen çok güzelsin, kocaman gözlerin var tıpkı bambininkiler gibi."
"Bambi?" Chanyeol bilmediği için sorar nitelikte tekrar etmişti. Ama bu demek değildi ki küçüğün iltifatlarını ve yüzüne olan yakınlığını hiçe sayıyor.
"Bambi bir ceylam hyung. Senin gibi gözleri var bak böyle kocaman kocaman."
Baekhyun gözlerini daha fazla açmaya çalışarak hyunguna baktı. Kendi gözleri de hyungununkiler gibi parlıyor muydu merak ediyordu.
"Onlara parıltı mı döküyorsun?"
Chanyeol küçük olanın, parlayan gözlerinden söz ettiğini anlamamıştı elbette. "Neylere parıltı döküyorum?"
Küçük olan, hyunguna hâlâ çok yakın durduğundan, mutlu hissetmiş ve aşırı mutluluğunun heyecanı ile onu yanağından öpmüştü. Ardından geri çekilmedi fakat konuşmak adına dudaklarını hyungunun yanağından ayırdı.
"Gözlerine hyung. Parlıyorlar."
Chanyeol utanmıştı. Aynı zamanda çok fazla da heyecanlanmıştı ve kalbi maçtan çıktığı zamanki gibi çarpıyordu.
"Hayır dökmüyorum."
"O zaman içlerine yıldızlar kaçmış."
Uzun olan gözlerine nasıl yıldızların kaçtığını düşünemeyecek kadar farklı hissediyordu. Bu farklı tabirine sığdırdığı duygular çok fazlayken, bunlardan bir kaçı; heyecan, mutluluk, utanç ve kararsızlıktı. Ne yapması gerektiğini ya da ne düşüneceğini bilmiyordu mesela.
Baekhyun köşeye sıkıştırdığı hyungunun elinden okuma kitabını aldı ve beraber pasta yedikten sonra Chanyeol'ün annesine gitmiş olan annesinin de olmamasının verdiği rahatlıkla, diğerinin kucağına oturdu. Annesi olsa ondan çekinir ve hyunguna bu kadar sırnaşamazdı.
Chanyeol bu sıcak temasla gözlerini iriltmişti.
"HYUNG SEN ÇOK GÜZELSİN TIPKI BİR YUNİKORN KADAR GÜZELSİN AMA HEM DE YALIŞIKLISIN!"
Baekhyun heyecanla söyleyerek ona yaklaşmış ve, gözlerine olan zaafının bir anda dürtülmüş olmasından dolayı onu öpmüştü.
Dudağından.
Chanyeol kucağındaki oğlanın her yeni saniye daha da başını döndürmesine alışamıyordu. Her seferinden bir öncekinden daha fazla afallıyordu. Baekhyun da bunu şirin bularak onu daha fazla şaşırtıyordu.
"Teşekkür ederim." Söyleyecek daha iyi bir şey bulamamıştı. Küçük olan ona sürekli iltifatta bulunuyordu.
"Sen de çok güzelsin."
Baekhyun duyduğu iltifatla gözlerini kısarak güldü ve utanmadan kucağına tırmanmış olduğu hyungunun yüzüne yaklaştı. Chanyeol onun bir şey yapacağını anlamıştı. Bir şeye niyetlenmiş duruyordu diğeri.
Baekhyun küçük elleriyle yeniden Chanyeol'ün yüzünü kavradı ve yüzünü hyungunun yüzüne daha fazla yaklaştırdı. Diğeri donmuş bir ifadeyle onu izliyorken, dudaklarını birbirine değdirmişti.
Chanyeol bugün tekrar tekrar yaşanan temasla gözlerini istemsizce yeniden irilttiğinde, Baekhyun bunu görmüş ve gözlerini kısarak gülümsemişken, dudaklarını hyungunun dudaklarından çekmemişti.
Uzun olanın hareketsiz kaldığı anlarda Baekhyun dudaklarını hyungunun dudakları üzerinde hareket ettirdi ve ona küçük öpücükler sunmaya başladı. Sanki yanağını öpüyormuş gibi yumuşak dudaklara öpücükler bırakıyordu.
Sonunda olayı idrak eden Chanyeol, küçük olanın çilekten farksız tadını ve sıcaklığını dudaklarında hissettiğinde kendine engel olmadı. İstese de Baekhyun'un bu kadar başını döndürmesinin ardından olamazdı.
Küçüğü belinden tuttu ve dudaklarına öpücükler sunan dudakları kendininkilerle durdurdu. Diğerinin alt dudağını kendi dudakları arasında yumuşakça bırakmış ve emmişti. O bunu yapmayı bir filmde görmüştü. O zaman hoşuna giden bu şey şimdi aklını alacak kadar güzeldi.
Baekhyun hyungunun tam olarak ne yaptığını anlamamıştı çünkü öpüşmenin neye benzediğini bilmiyordu. Onun tek bildiği, babasının dudaklarını annesininkilere bastırmasının bir sevgi belirtiyor olmasıydı. Üstelik bunu hyungunda yaptığında çok hoşuna gidiyordu.
Chanyeol hâlâ yumuşakça Baekhyun'un alt dudağını emiyorken, daha fazla uzatmaması gerektiğini fark etti ve tepkisiz küçükten endişeyle uzaklaştı. Kendini kaybetmişti ama suçlusu Baekhyun'du. Hiç çekinmeden kendisine sokuluyor, sonra Chanyeol'de tuhaf yan etkiler bırakıyordu.
Uzun olan diğerinin tepkisinden korkuyor olduğu için sessizce bekliyordu. Gözleri kısa bir an Baekhyun'un ıslanmış ve pembeden hallice duran dudaklarına kaydı. Hâlâ aklı oradaydı fakat Baekhyun tek kelime etmiyordu.
Sonunda küçük olanın yüz hatları yumuşakça kıpırdandı ve kocaman bir gülümsemeyi diğerine bahşetti. Chanyeol kalbi duracak sanmıştı. Hem korkudan, hem heyecandan, hem de diğerinin kusursuz gülümsemesinden dolayı.
Baekhyun kıkırdayarak hyungunun az önce emdiği alt dudağına elini değdirdi.
"Hyung ben lolipop muyum?"