"Baekhyun, hyungun geldi kapıyı aç."
Annesinden duyduğu şeylerle epey bir heyecanlanmış olsa da, küsmüş gibi davranmak istiyordu ve omuz silkti. "Kapıyı Baekişler açmaz, Sun Yeon anneler açar."
Annesi onun bu tavrına şaşırmıştı ama çok üzerinde durmadan kapıya ilerleyerek onu açtı. Chanyeol güzel kadına gülümsemişti. "Merhaba efendim."
"Sana da merhaba Chanyeol."
Gelen oğlanı içeri aldıktan sonra kapıyı kapattı ve Chanyeol Baekhyun'un odasına giderken, az önce mutfakta olan oğluna seslendi. "Hyungun odaya geçiyor, sen de git Baekhyun."
Baekhyun suratını asmış bir halde mutfaktan çıkarak, önünde birleştirdiği kollarıyla koridorda ilerlemeye başladı. 'Odama geçmeyeceğim' dahi demiyordu. Chanyeol'ün gelmiş olmasına her seferinde bir öncekinden daha çok seviniyor olmasına rağmen, şimdi kızgınmış gibi davranmak zorundaydı.
Aralık kapısından içeri girerek, hiç etrafa bakmadan yatağına doğru ilerledi. Koltukta oturan Chanyeol onu görünce gülümsemişti.
"Merhaba Baekhyun."
Baekhyun onun olduğu tarafı yeni fark ederek, yüzünü hyunguna çevirdi. Kızgın ifadesi Chanyeol'e bir şeyler fark ettirmişti ama saçı tepesinden palmiye şeklinde toplu olduğu için ciddiye alınacak gibi değildi. Ayrıca tişörtünde de 'tek boynuzlu atlar gerçektir' yazıyordu.
"Küs müyüz?"
Duyduğu soruya sadece omuz silken Baekhyun, onu hiç umursamıyormuş gibi davranmaya çalışıyordu. Chanyeol o çabayı aşacağına inanıyordu elbette.
"Şimdi sana sarılmak istersem, yapmama izim vermeyecek misin?"
Baekhyun'un omuz silkişi bir öncekinden daha uzun süre sonra olmuştu. Hyunguyla sarılmayı hayal ettiği içindi ve yüzü istemsizce daha şirin bir hale gelmişti.
"Peki" dedi Chanyeol. "Seni sırtımda gezdirmek istersem, yine izin vermeyecek misin?"
Baekhyun bu sefer boncuk haline getirdiği gözleriyle hyunguna bakarak, ondan daha önce böyle bir teklifi hiç almadığını hatırladı. Neredeyse kollarını çözecekken, hızla vazgeçmiş ve omuz silkmişti. Hyungu Sünger Bob'un yalan olduğunu söylemişti.
Chanyeol oturduğu yerden kalkarak, getirmiş olduğu kitabını da aldı ve Baekhyun'un yanına gelerek oturdu. Küçük olan başını çevirip ona bakmamıştı ama ne yapacağını merak ediyordu.
Chanyeol başını kitabına eğerek, hüzünlü bir tonda konuştu. "Peki ya öpsem, tam şurandan."
Baekhyun hızla, onun nereyi gösterdiğini görmek için başını çevirdi. Ne yazık ki hyungu bir yeri göstermiyordu, amacı sadece Baekhyun'un ilgisini çekmekti ve başarılı da olmuştu.
"Neresinden öpeceksin?" Baekhyun konuştuğunda, Chanyeol dudağının üzerindeki minik bene bakıyordu. Pembe dudakların üzerinde çok güzel konumlanmış olması bir şekilde ilgisini çekmişti.
Baekhyun gözlerini kocaman açarak gülümsedi ve ellerini havaya kaldırdı. "Beni dudağımdan mı öpeceksin hyung?!"
Onun böyle bir şeyi sadece bakışlarından çıkardığını anlayan Chanyeol, heyecanlanış şekline gülmüştü.
"Tamam hadi öp hyung, tıpkı annemle babam gibi oluruz."
Bir anda büyüğün üzerine atlayan Baekhyun, onu geri düşürmüştü. Ne olduğunu henüz kavrayamayan Chanyeol, küçüğün üzerindeki bedeninden refleks icabı kurtulmaya çalıştı ve onu altında bırakacak bir hamlede bulundu.
Şimdi Baekhyun Chanyeol'ün altında duruyordu. Hyungunun ani hareketi hoşuna gittiği için sesli bir biçimde güldükten sonra eliyle gözlerini kapatmıştı. "Şimdi öpecek misin beni?"
"Baekhyun sana seni öpeceğim demedim."
Küçük oğlan duyduğu şeyle büyük bir hayal kırıklığı yaşayarak ellerini gözlerinden çekti. "Öpeceğim demiştin Hyung."
Chanyeol dediği şeyi anımsayarak olumsuz anlamda kafa salladı. "Dudağından öpeceğim demedim ama."
Baekhyun ona daha sert bakmak istese de, beceremiyor ve hayalkırıklığıyla bakıyordu. Hyungunu minik elleriyle göğsünden ittirirken konuşmuştu. "Git evimizden seni istemiyorum."
Büyük oğlan diğerini istemsizce çok üzdüğünü fark ettiğinde, nasıl bu duruma geldiklerini ve Baekhyun'un bu öpme işini neden ilerlettiğini anlamıyordu.
"Git seni istemiyorum dedim." Baekhyun dolan gözlerini koluyla kapattı. Chanyeol onun açık kahverengilerinin nasıl dolu olduğunu, kapatmadan gördüğü için şaşkındı. Ayrıca kötü de hissetmişti. Onu ağlatıyor muydu şimdi?
"Baekhyun?"
Küçük oğlan cevap vermek yerine, gözlerini daha çok kapatmıştı. Hyungunun onu öpmesini istiyordu ama hyungu bunu yapmayacağını söylemişti.
"Ne yaptım ki şimdi ben, neden ağlıyorsun?"
Her şeye hemen kırılma potansiyeli olan hassas oğlan, bir türlü bu halini kabul etmek istemediğinden, hızla kolunu gözlerinden çekmiş ve henüz sadece dolmuş olan güzel kahverengilerini sergilemişti. "Ağlamıyorum ben bir kere, gözüme top kaçtı."
"Demek gözüne top kaçtı." Chanyeol istemsizce güldüğünde, küçük olan kaşlarını çatmıştı.
Neredeyse tam olarak ağlayacak kadar sinirli ve hüzünlü hissediyorken, Chanyeol üzerine eğilerek dudağının üzerindeki bene küçücük bir öpücük bıraktı.
Uzun olan bile yaptığı ani hareketi algılayıp şaşırmıştı. Bir an için onun şirin haline tav olduğunu fark etti ve uzatmadan geri çekildi.
Baekhyun dudağının biraz üzerinden aldığı öpücükle, bir an için donup kalmış olsa da hemen kendine gelerek gülmeye başlamıştı.
Yatakta yüz üstü dönerek, ardından yeniden sırt üstü dönmüş ve neden böyle hissettiğini bilmese de, epey sıcaklamış olan yanaklarına elini bastırmıştı. Ancak Chanyeol onun bu hareketlerini anlamlandırmaktan çok uzaktı.
"Baekhyun ne yapıyorsun?"
Hyungunun sorusuyla yatakta doğrulan Baekhyun, yüzünü yana doğru eğerek tüm güzelliğiyle gülümsedi. Uzun oğlan onun pembeleşmiş yanaklarında, beyaz teninde ve az önce biraz üzerini öptüğü pembe dudaklarında göz gezdirdi. Onun bu kadar şirin ve güzel olmasının mantıksız olduğunu düşünüyordu çünkü o kendisi gibi bir erkekti. Nasıl böyle hoş olabiliyordu ki?
"Hyung!" diye bağırdı Baekhyun. "Bir kere kucağına oturabilir miyim? Babam annemi öptükten sonra, annem de babamın kucağına oturuyor."
Chanyeol duyduğu şeyin ilk etkisini üzerinden atamamışken, Baekhyun ona doğru atılmış ve bir çırpıda kucağına çıkmıştı. Bacaklarını hyungunun iki yanına sarkıtarak, minik ellerini göğsüne dayadı.
Yaşıyor olduğu şeyleri yeni fark eden Chanyeol, şaşkınlıktan açtığı gözleriyle kucağında oturan Baekhyun'a bakmıştı.
Baekhyun ellerini hyungunun gövdesine dolayarak ona kendince kocaman ama minik bedeniyle ufacık bir kucak sundu. Başını uzun olanın göğsüne yasladığından kalp atışlarını duyabiliyordu. Chanyeol'ün hızlanmış olan kalbini duyduğunda gülümsedi.
"İçeride bir trammolin var." dedi "Birileri zıplıyor hyung."