Chanyeol, Baekhyun'ların evinin kapısını çalarken gülümsüyordu. Ufaklığı kısa sürede özlemişti ve mesajlaştıkları sırada, pembe kalmış olan yanaklarından bahsedeni görmek istiyordu.
Kapı çok bekletmeden açıldı fakat Baekhyun'un annesi epey karışık duruyordu. Chanyeol'ün ilk bakışta sezdiği tuhaflık doğruydu elbette. Genç kadın sabahtan beri küçük oğluyla uğraşıyordu ve Baekhyun hastayken fazla yaramazlaşıyordu.
"Hoşgeldin Chanyeol." Gelen oğlanın içeri girmesi adına kapıyı araladı.
"Baekhyun çok hasta, ben de onunla uğraşıyorum." Epey şikâyetçi çıkan cümleden sonra Chanyeol konuşmuştu. "Biliyorum efendim."
"Sana tabletinden yazdı sanırım. İki dakika yanından ayrıldım, gizli gizli tabletini almış. Doktoru teknolojik aletlerden uzak durmasını ve dinlenmesini söyledi."
Chanyeol, içinde kaldığı bunalmış ruh halinde olan kadını ve ard arda olan şikayetlerini dinlerken sıkılıyordu. Küçüğü görmek istiyordu.
Sonunda genç kadın, dağılmış saçlarını toplarken ona izin verdi. "Odasında, ama dikkat et, hastayken çok agresif oluyor."
Chanyeol içten içe bunu zaten fark ettiğini düşünerek gülümsedi ve küçüğün odasına doğru yürümeye başladı.
Kısa süre sonra duyduğu seslerle adımlarını hızlandırmıştı.
"Burada değilse buradadır. Burada da değilse buradadır."
Baekhyun'un kelimeleri tam olarak seçilirken, Chanyeol odaya girdi ve duyduğu patırtıları anlamlandırmaya çalıştı.
"Belki de buradadır."
Küçük olan, üzerine sarılı yorganı çekiştirerek odada dolaşıyordu. Yorganın büyük bir kısmı arkasından sürünüyor olduğu için hareketleri yavaştı. Küçük cüsse, ağır yorganı çok hızlı hareket ettiremiyordu. Fakat daha tuhaf olan, Baekhyun'un odadaki her şeyi yere atıyor oluşuydu.
"Burada da değilse, buradadır."
Chanyeol hayretle dağılmış odada göz gezdirdi ve bir şey aradığından emin olduğu oğlana döndü. Arkası dönük olduğundan kendisini görmüyordu.
"Baekhyun?"
Hyungunun sesiyle biraz olsun dinginleşen oğlan, gülümseyerek ona dönmüş ve yorganını çekiştirerek ilerlemeye başlamıştı.
"HYUNG!"
Chanyeol hâlâ hayretle odada göz gezdirirken, Baekhyun onun yanına ulaştı. Yorganı tutan ellerini bırakamadığında dolayı hyunguna sarılamadı ama kendisine sarılınması için bekledi.
Chanyeol ise sarılma kısmını unutmuş, şaşkınlık yaşıyordu. Büyüğün ilgisinin kendinde olmadığını fark eden Baekhyun kaşlarını çattı ve yere oturdu.
Önünde daha da küçülen şeyle, Chanyeol bakışlarını ondan tarafa indirmişti. Çatılmış kaşlar ve büzülmüş dudaklar epey dikkat çekiciydi.
Uzun olan onun hastayken cidden değiştiğini fark ederek sakin bir tavırla yere oturdu. Şimdi karşı karşıya kalmışlardı.
"Neden odanı dağıttın?"
Yumuşak bir şekilde sormasına rağmen cevap gelmemişti. Baekhyun kızgın bakışlarını sürdürüyordu.
Uzun olan onun bu halini bile aşırı güzel bulduğundan ellerini kaldırdı ve, küçüğün etrafındaki yorganı omuzlarına doğru iyice çekti. Sonra diğerinin yanaklarını yumuşakça avuçlarken gülümsedi.
"Bana kızgın bakma, üzülüyorum."
Baekhyun, yanaklarına dokunan ellerin sahibinden duyduğu şeyi kaldıramadığı anlarda bakışlarını yumuşatmıştı. Kesinlikle hyungunu üzmek istemiyordu.
"Şimdi bana neden odanı dağıttığını söyleyecek misin?"
Eliyle diğerini yanağını okşayan Chanyeol, onda sakinleştirici etki oluşturduğunun farkındaydı. Gülümseyen ifadesini bozmadı ve ateşi olduğu için çok sıcak olan bedene biraz daha yaklaştı. Sorusuna cevap almak istediğinden, onu en son safhasına kadar rahatlatmalıydı.
Yüzünü hafifçe eğdi ve diğerinin yumuşak saçlarının üzerinden, sıcak alnına bir öpücük bıraktı.
Baekhyun hyungundan gelen öpücüklere zaten bayılıyor olduğundan, bir anda cıvıldamıştı.
"Tabletimi arıyordum hyung, annem sakladı."
Chanyeol dudaklarını istemsizce bir kere daha sıcak tene bastırırken, diğerinin tarif edilemez kokusunu soluyordu. İkinci öpücük planında dahi olmadığından şaşkınlıkla geri çekildi. Kendi dikkatini dağıtmak adına konuşmuştu.
"Onu buraya saklamadığına bahse girerim."
Baekhyun'un şu anda son derdi tabletti çünkü zaten onu hyunguyla konuşmak için arıyordu. Kendini aynı gün içinde, aynı yerden iki kere öpen hyunguna, tek kelime etmeden sevgiyle bakıyordu. Gözlerinin içi gülüyordu ve tüm o sinirli halleri bir anda yok olmuştu. Şimdi içi cıvıl cıvıldı, sanki pamuk şeker bulutlarında oturuyor gibi hissediyordu.
Chanyeol de diğerinin bakışlarında yakaladığı güzel hislere kapılıyorken, odanın kapısı aralandı ve içerinin darmadağın halini gören kadın sinirle oğluna baktı.
"BYUN BAEKHYUN! İYİLEŞİNCE BU ODAYI SEN TOPLAYACAKSIN!"
Baekhyun annesini görünce yeniden kaşlarını çatarak hyungunun göğsüne saklanmıştı. Fakat annesinin odaya gelmesinde bir amaç vardı. Az önce Baekhyun'un doktoruyla konuşmuş ve ateşini düşürmek için soğuk suyla kısa bir duş aldırması gerektiğini öğrenmişti.
Oğluna doğru adımlayarak üzerindeki yorganı bir çırpıda attı. Hissettiği soğuklukla küçük olan çığlık atmış ve hyunguna daha çok sokulmuştu.
Genç kadın her ne kadar minik oğluna sinirli olsa da hiç kıyamıyordu. Yine de ateşini düşürmesi gerekiyordu.
"Banyo yapman lazım." diyerek onu kollarıyla kavradı ve hyungundan ayırarak kucağına aldı. Çok da minik olmayan oğlan, annesine vurmaya başladığında, taşınma işlemi epey zorlaşmıştı.
Chanyeol şaşkınlıkla olanları izlerken küçüğün bağırışlarına hiç dayanamıyordu. Baekhyun odadan çıkarken ağlamaya başladığında ise, uzun olan onu kaçırmak ve herkesten saklamak istemişti.
Baekhyun'u kimse ağlatamazdı.