3じ2

304 38 4
                                    

Jiyong fen bilimleri dersinden çıktıktan sonra adımlarını hızla odasına yöneltmişti. Kapıyı açar açmaz burnuna dolan kokuyu içine çekti elinde olsa tüm havayı içine çekerdi öyle güzel kokuyordu ama bu imkansızdı.
Jiyong masasının yanında yerde kitapları ile oynayan Seungri'yi bir süre kapının önünden izledi. Sonra adımlarını yanına yöneltti onu gören Seungri hemen ellerini çırptı ve emziğini daha sert emmeye başladı. Jiyong normalde 4 yaşındaki çocukların emzik emmediğini öğrenmişti ve 4 yaşındaki çocukların Seungri'den daha fazla konuştuklarını da biliyordu. Seungri deki tuhaflığı hizmetli nunalarına sorunca
"Bazen çocuklar emzikten o kadar kolay vazgeçemezler hem Seungri olduğundan daha küçük görünüyor, emzikte onu çok daha sevimli gösteriyor biraz daha emmesine izin vermeliyiz. Ve konuşma konusunda da Seungri çok yalnız büyümüş yani konuşmaya geç başlamış ve pek fazla kelime bilmiyor." Cevabını almıştı. Ama cevaplar saçmaydı. Emziği fazla kullanması ileride ağız yapısını bozabilirdi. Ve daha fazla konuşmalıydı artık bir bebek değildi. Kelimeleri bilmiyorsa öğrenebilirdi, zekasında bir sorunu yoktu sonuçta.
Yanına oturunca emziği ağzından yavaşça çekti.
-Artık bunu bırakmalısın.
Seungri başta ne demek istediğini anlamadıysa da sonradan Jiyong emziğini arkasına saklayınca ağlamaya başladı. Emziğini istiyordu.
Jiyong emziği vermemekte kararlıydı artık bırakmasının zamanı gelmişti. Ama ona susması için karşılığında bir şey vermeliydi. Ne verebilirdi? Jiyong ağlayan Seungri'ye baktı ona bir şey vermeliydi susması ve emzik istememesi için, abur cubur ona emziği uzun süre unutturmazdı. Başka bir şey bulmalıydı. Gözünü etrafta dolaştırırken gözü çekmeceye takıldı, ağlayan Seungri'yi arkasında bırakarak çekmeceyi açtı içindeki ahşap kutuyu açarak içindeki ucu kırılmış haç kolyesini aldı. Bu Jiyong'un ilk kolyesiydi, ve onu çok seviyordu. Şu an taktığı çook büyük bir kilisenin baş rahibinin hediyesi olan çok pahalı bir haçtı.
Jiyong kırık hacı alıp Seungri'nin boynuna geçirince Seungri gözlerini silerek içini çekti ve Jiyong'un boynuna taktığı şeye bakmaya başladı. Ne olduğunu bilmiyordu ama onu boynunda istemiyordu. Seungri tam tekrar bağırarak ağlamaya başlayacağı zaman Jiyong kendi boynundaki hacı avuçlarına alarak gözlerini kapattı ve
"Tanrım lütfen ona yardımcı ol emziği bırakabilsin... Lütfen Tanrım..."
Git gide kısılan sesi ile Jiyong'u izledikten sonra boynundaki haca baktı Jiyong bu şeyi takmasını istiyor gibiydi. Seungri sevmemişti ama Jiyong bunu takmasını çok istiyor gibiydi. Bunun için neredeyse ağlayacak gibi mırıldanıyordu. Kimle konuşuyordu bilmiyordu ama Jiyong istediyse bunu yapacaktı.
Jiyong gözlerini açınca ona merakla bakan Seungri'yi gördü. Ağlamıyordu veya emziğine ulaşmaya çalışmıyordu. Tanrı hemen duasını kabul etmiş olmalıydı. Emziğini Seungri'nin ulaşamayacağı bir çekmecenin en dibine koydu Seungri'ye döndüğünde kırık gümüş haç ile oynadığını gördü. Yanına gidip alnını öptükten sonra
-O artık senin ve seni koruyacak, onu hiç yanından ayırma tamam mı?
Seungri bir Jiyong'a bir de haca baktı, bu şeyi cidden sevmemişti ama Jiyong mutlu olacaksa gülümseyecekse bu oyuncağı boynuna asa bilirdi.
Bak bundan bende de var. O yüzden sende çıkarmamalısın.
Jiyong kapının açılması ile kapıya döndü ilk defa gördüğü adamı dikkatlice inceledi, normalin üzerinde bir boyu vardı ve etrafa biraz çekinerek bakıyordu. Gözleri Seungri'yi bulduğunda direk boynunda ki haca odaklandı, ve yüzünde Jiyong'un anlamayacağı bir gülümseme oluştu, nedense bu Jiyong'u sinir etmişti. Adam yanına yaklaşıp Seungri'nin yanına eğilince Seungri direk boynuna atlamıştı. Jiyong yine tuhaf hissediyordu. Neden sarılmıştı ki? Onunda babası vardı ama o hiç sarılmazdı ne gerek vardı?
-Siz küçük bey olmalısınız.
-Evet benim.
-Bende Seungri'nin babası. Ve babanızın şöförüyüm. Imm bu hacı Seungri'nin boynuna siz mi taktınız?
-Evet. Bunun karşılığında Seungri emziği bıraktı.
-Ne!? Pardon sesim biraz yükseldi ama Seungri emziği mi bıraktı?
-Evet. Yani daha yeni ama bence sözünü tutacak.
Adam merakla etrafa bakındı bir şey aradığı çok belliydi. Jiyong da onunla birlikte baktı ama bir şey göremedi.
-Anladım, bu çok güzel bir haç.
-Benim ilk hacımdı bu yüzden değerli ve ben onu Seungri'ye verdim. Tanrı onu korusun.
Adam Jiyong'un bu sözlerine gülmemek hatta kahkaha atmamak için dudaklarını birbirine bastırdı. Ne gündü ama.
-Çok teşekkür ederiz.
-Neden gülüyorsunuz?
Adam birden ciddileşerek Seungri'yi kucağına aldı ve ayağa kalktı.
-Hayır gülmüyorum. Siz çok iyi bir rahip olacaksınız küçük bey.
Jiyong adama bakmakla yetinince adam Seungri ile dışarı çıktı kapıyı arkasından çekti.
Bu adamda normal olmayan bir şeyler vardı, hem neden Seungri'yi götürmüştü ki? Jiyong daha yeni gelmişti ve onunla hiç oynayamamıştı.

~
~
~
~

Seungri emziği bırakmıştı. Evdeki herkes Jiyong'un bunu nasıl başardığına şaşırıyordu. Ama o kadar da zor olmamıştı, emziği alıp bir haç vermişti ve duası kabul olmuştu.

Son günlerde Seungri hep dışarıdaydı aşıları için. Jiyong'un da babası ile gitmesi gereken ayinler olduğundan görüşemiyorlardı. Jiyong onu çok özlemişti. Elindeki emziğe biraz daha baktıktan sonra onu haç kutusuna geri koyup çekmecesini kapattı. Gidip odanın ışığını kapattıktan sonra yatağa girmişti. Seungri'yi bugün de göremediği için üzgündü ama yarın kahvaltıda görmeyi umuyordu. Unuttuğu duasını hemen ettikten sonra gözlerini kapattı.

Aldığı koku ile gözlerini yavaşça açtı Jiyong hemen karşısında Seungri'yi görmeyi hiç beklemiyordu. Seungri tam karşısındaydı. Sevimli gözleri ile Jiyong'a bakıyordu Jiyong gözlerini ondan alamıyordu çok meleksi duruyordu diye düşünürken son anda başının yanından gözüken beyazlığı farketti, yerinden geri doğru çekilince Seungri'nin arkasındaki beyaz kanatları tam anlamıyla görebilmişti, bembeyaz ve çok güzeldiler... Seungri Jiyong'a biraz daha yaklaşıp onu uzanması için çekti, Jiyong ne olduğunu anlamaya çalışmayı bırakmıştı, bu hayatında gördüğü en mükemmel şeydi. Seungri elini Jiyong'un yüzünde dolaştırmaya başlayınca Jiyong yavaşça gözlerini kapattı.

Gözlerini tekrar açtığında odasının tavanı ile bakışıyordu. Rüya mıydı? Hayatında gördüğü en mükemmel rüya olabilirdi. Gerçekte de güzeldi ama kanatları çok yakışmıştı rüyasında gerçekten melek gibiydi hatta Seungri o kadar güzeldi ki melekler bile kıskanırdı. Jiyong yataktan çıkacağı anda alnındaki damlaların aşağıya aktığını hissetti oysaki hava o kadar sıcak değildi ve Jiyong hiç sıcaklamamıştı, damlaları sildikten sonra yatağından çıktı,
Bu gün Seungri ile kahvaltı yapabilecekti. Onu çok özlemişti.

Lucifer | Akuma | Nyongtory Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin