4 り1

317 38 7
                                    

Seungri sıkılarak sabahtan beri kendisini izleyen rahibelere baktı, cidden burası bunun yeri veya zamanı mıydı? Tamam boyu birazcık uzun olabilirdi ama ortaokullu olduğu gerçeğini değiştirmezdi. Hatta bir sene de erken başlamıştı, bu kızların derdi neydi? Ve bu rahibelerin hepsi lise mezunu olmalıydı. Jiyong'u içeride beklemediğine pişman değildi çünkü kiliseleri hiçbir zaman sevmemişti küçükkende Jiyong onu ne zaman götürse hep kaçardı. Jiyong şu ayinlere katılmak zorunda mıydı bilmiyordu. Ama katılmasını hiç istemiyordu. Bir CEO olmak Jiyong'a kesinlikle daha çok yakışırdı. Ortaokulda yarın başlayacağı için Jiyong ile kıyafet almaya gitmeliydi ama Jiyong asla çıkmıyordu kiliseden, Seungri oflayarak oturduğu yerden kalktı, yanına doğru koşan çocuklara aldırış etmeden ağaçlara doğru yürümeye başladı...
-Seungri!
-Hyung...
Seungri arkasını döndüğü anda ona sarılan Jiyong ile ilk önce hareket edemesede ardından kollarını hemen Jiyong'a doladı, Jiyong burnuna dolan mükemmel güzel kokuyu daha çok içine çektikten sonra
-Yine içeri girmedin Seungri...
-Sevmiyorum hyung, kiliseleri sevmiyorum.
-Neden peki? Asla anlamıyorum Ri, neden sevmiyorsun?
-Bilmiyorum.
Seungri bakışlarını Jiyong'un gözlerinden çekti, şu an çok delici bakıyordu cevap istiyordu ama sorusuna bir cevabı yoktu.
-Ama Tanrı seni çok seviyor Ri.
Seungri gülmeye başlayınca Jiyong duruşunu dikleştirdi ve gülmediğini belli etmek için birkaç kez öksürdü.
-Şimdi de Tanrının adına mı konuşmaya başladın?
-Biz bunu hep yapıyoruz Ri!
-Hayır hyung siz İncil'i ezberden okuyorsunuz.
-İncil de tanrının sözleri Ri.
-Hyung İncil de ben Seungri'yi seviyorum mu demiş?
-Hayır ama seni seviyor Ri sevmese-
-Hiç sanmıyorum hyung hadi gidelim.
Seungri Jiyong'un lüks porshesine doğru yürümeye başladı, yanlış duymadınız Jiyong lüks bir porsheye biniyordu çünkü tek işi kilise de rahiplik değildi. Kore'nin en büyük şirketlerinden birinin varisi olmak güç gösterisini gerektiriyordu. Henüz lise öğrencisi olan birinin trafiğe çıkması ayrı bir konuydu...
Arabaya bindikten sonra Jiyong'un uyarısı ve ısrarları yüzünden kemerini taktı. Kuralları cidden hiç sevmiyordu.
-Ri, en azından pazar ayinlerine gelsen? Babam çok üzülüyor.
-Baban? Baban benim için mi üzülüyor?
-Evet, biliyorsun seni çocuğu gibi görüyor...
-Babanın üzülmesi gereken farklı şeyler yok mu hyung?
-Mesela?
-Ne bileyim dünyadaki açlık, okula gidemeyen çocuklar, kaybedilen hisse senetleri, yapılamayan yatırımlar... Falan filan.
-Dalga mı geçiyorsun Ri?
-Yoo. Neden öyle geldi?
-Ri sen küçükken hiç böyle değildin.
-Nasıl yani?
-Daha sevimli daha haya-
-Başlama hyung! Lütfen, tüm gün hizmetli nunalar aynı şeyleri diyor zaten!
-Ha biliyorsun yani?
Kırmızı ışıkta durunca bakışlarını Ri ye çevirdi. Ri de ona dönmüştü.
-Beni artık sevmiyor musun hyung?
Jiyong beklemediği soru karşısında anlık afallamştı ve kalp atışlarının hızlanmasına anlam vermiyordu.
-Seni seviyorum Ri, sen benim kardeşim gibisin.
-Bunu her gün kilisede herkese söylüyorsun hyung!
Ri kollarını önünde çaprazlayıp dudaklarını büzerek önüne döndü. Jiyong bu görüntüyü hizmetli nunaları görse tüm dediklerini geri alırlardı diye düşündü. O hala çok sevimliydi ve böyle olması gayet normaldi, o henüz on bir yaşındaydı ve ergenlik denilen dönemdeydi, tamam belki Jiyong da o dönemdeydi belki ama hiçkimse henüz ona ergen dememişti. Olgun olduğunun farkındaydı... Sadece söz konusu Seungri olunca işler biraz değişiyordu o kadar.

-Oldu değil mi hyung? Hadi alıp çıkalım.
-Pantolonun sence de dar değil mi? Biliyorsun sevmesen de bizim ailemizi temsil ediyorsun, biraz daha dikkatli olsak olmaz mı?
-Hayır hyung gayet güzel... Ve sizi temsil etmek?
-Babamın vaftiz baban olduğunu biliyorsun değil mi? Sen de oğlu sayılırsın yani...
-Biliyorum hatırlatmasan da olur ve, o zaman baya kardeşin var hyung. Birisi böyle olsa da sıkıntı olmaz.
-İnsanlarla kardeş olmakla ne sorunun var Ri?
-İnsanları sevmiyorum hyung!
-Ri, sende insansın.
-Kimse bana insan olmak istiyor musun demedi.
-Off Ri bunu sonra konuşalım, tamam bunlar olsun.
-Şunları çıkaralım da gidelim.
Seungri ve Jiyong kıyafetleri aldıktan sonra arabaya giderken hiç konuşmadılar. Arabaya bindikten sonra uzun sessizliği ilk bozan Jiyong oldu
-Bundan sonra birlikte gidip birlikte dönücez okuldan tamam mı?
-Yakın mı ki?
-Evet hemen alt kat ortaokul.
-Fazla yakınmış.
-Neden? Yaramazlık mı yapacaksın?
-Belki?
-Anlaşalım Ri, kavga istemiyorum.
-Söz veremem hyung.
-Bak Ri geçen sefer neredeyse okuldan atılıyordun, hem sen o çocuğun kolunu nasıl kırdın?
-Zor olmadı.
-Çocuk senin üç katındı Ri.
-Abartma hyung.Hayır değildi. Hem o kaşındı hyung. Ben bir şey yapmadım.
-Sahi o çocuk ne yapmıştı?
-Hımmm o çocuk orta sondu ve ne yaptığını bilmek ister misin cidden?
-Evet Bay Lee mümkünse.
-Çocuk beni öpmeye çalıştı bende kolunu kırdım.
Ani frenle Ri öne doğru sıçrarken Jiyong içindeki hise anlam vermeye çalışıyordu. Şu an sinirden kuduruyordu ama buna anlam veremiyordu. Arabanın camlarını sonuna kadar açtıktan sonra nefes almaya çalıştı, ama alamıyordu içinde ki his içini daha çok darlarken sinirden direksiyonu daha çok sıktı, elleri acıyacak kadar sıktı, hala nefes alamıyordu.
Ri hyunguna bakarak ne olduğunu anlamaya çalışıyordu ama ne olduğunu hala anlayamamıştı.
  Hyung iyi misin?
-Değilim Ri! Neden söylemedin!
-Söylesem ne yapacaktın? Bir rahip gelip ergenin tekini mi dövecekti? Ben kendi işimi kendim hallederim hyung, sen bunları dert etme.
-Ne demek dert etme Ri?!
-Etme hyung neden ediyorsun? Hem neden seni ilgilendiriyor?
-Ben senin abinim Ri!
-Bak hyungumsun tamam ama cidden senlik bir durum yoktu.
-Ne zaman benlik durum oluyor? Hangi durumlar benlik yani?
-Imm şu okuldan kaçma tam senlikti veya okuldaki tüm televizyonlarda müdürün okuldaki bekar hocalarla kırıştırdığı videoları açmıştım o da senlikti,  bir de duvara çizdiğim şaheser tamamen senlikti... Ama o zamanda senin yaşın tutmuyordu hyung.
-Peki neden bu öpme meselesi benlik değil?
-Çünkü ben kendim hallettim. Ve altı üstü bana aşık küçük bir çocuk. Büyütmeye gerek yok.
-Sen çok büyüksün değil mi Ri?
-On bir yaşı az mı görüyorsun hyung? Hem ben olgun bi insanım.
-Hadi ama, dört yaşına kadar emzikle dolaştın sen!.
-Komik mi hyung? He? Emzik sevmek günah mı rahip bey?
Jiyong zaten gülüyorken rahip beyi duyunca kahkahalarını tutmayı bırakmıştı, karnına ağrılar girmeye başlarken kahkahasını kesmeye çalışıyordu. Göz ucuyla Seungri'ye baktığında o da Jiyong'a bakarak gülümsüyordu. Jiyong ondan başka birinin yanında kahkaha attığını hatırlamıyordu. Seungri özeldi bunu biliyordu ama büyüdükçe daha da özelleşiyordu.
Tamam hyung tamam anladım ben, bir gün emzik sevgim yüzünden günah çıkartmaya gelirim tamam anladım.
Tam yeni susmuşken tekrar kahkahalara boğulan Jiyong Seungri'nin bunu nasıl başardığını çok merak ediyordu. Henüz küçük olduğundan çok tartışmıyorlardı ama ne zaman ona kızacak olsa konuşmanın sonu hep Jiyong'un kahkahaları ile bitiyordu. Bu Seungri'yi daha eşsiz yapıyordu. Seungri bir kardeşten daha fazlasıydı bunu biliyordu. Ama ondaki farklılığı hala çözememişti. Neden bu kadar özeldi?

Lucifer | Akuma | Nyongtory Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin