12 り5

219 26 7
                                    

Seungri sigara dumanından bulut oluşmuş bardan çıkarken müziğin yüksekliği giderek azalıyordu. Dışarı çıktığında serin havayla başının ağrısı biraz azalırken eve yürüyerek mi gitmeli yoksa taksiye mi binmeli diye düşünerek ana caddeye doğru yürüyordu. Ara sokakların kirli duvarlarını izleyerek yürürken ana yol görüş açısına girmişti ki ana yola çıkan aranın hemen önünde duran siyah mercedes dikkatini çekmişti... Biraz daha ilerledikten sonra arabanın kapısı açılmıştı Seungri arabanın kendisini beklediğini anladığında adımlarını durdurdu etrafına bakındı başka kimse yok gibiydi, sağı ve solu yüksek bina olduğundan tek seçenek geldiği yoldan kaçmaktı, Seungri arkasını dönüp koşmaya başlayacağı anda duyduğu ses ile olduğu yerde kaldı. Ne koşabiliyordu, ne de arkasındaki sesin sahibine dönebiliyordu...
-Ri!...
Seungri sesini bile özlemişti. En son sesini duymak için aradığında o olduğunu anladığından gizliden aramayı bırakmıştı. En son o zaman duyduğu sesi biraz daha konuşması için yalvaracak kadar duymak istiyordu ama Jiyong devam etmemişti sadece "Ri" demişti. Seungri Jiyong konuşmaya devam etmediğinden ona dönecek cesareti hiç bulamıyordu kendinde. Sonuçta aramalarını açmayıp, onu görmeye hiç gitmemişti. Sebebi tamamen Seungri'nin kendisiydi. Seungri değişmişti ve Jiyong bunu sevmeyecekti, Seungri bundan korktuğu için Jiyong'u aramalarını açmamıştı veya onu görmeye gitse bile sadece uzaktan okuldan çıkıp kiliseye girene kadar takip etmişti. Onu görmeye gitse bile ona gözükecek cesareti bulamamıştı.
Seungri cesaretini toplamak için saymaya başlayacağı sırada karşıdan gelen gölgeleri fark etmişti. Uzun gölgeler koşarak Seungri'ye yaklaşırken Seungri'nin tek düşündüğü şey arkasındaki adamdı. Jiyong'a onun yüzünden bir şey olursa kendisini asla affedemezdi. Seungri peşindeki adamların kim olduğunu veya neden onu takip ettiklerini bilmiyordu. İç güdüsel olarak onlardan kaçıyordu. Aylardır. Başlarda bu kadar ürkütücü gelmiyorlardı ama onlardan birini yakından gördükten sonra işler değişmişti. Bunlar ilaç, silah veya başka bir iş için yollanan adamlardan değillerdi.
Seungri bu kez Jiyong' a dönerek koşmaya başladı.
-Anahtarı bana ver! Arabaya bin!
-Ne demek anahtarı ver? Kullanacak yaşta değilsin!
-Evet sen kullanmaya başladığında tam o yaştaydın değil mi?
Seungri anlamsız tartışmaya Jiyong'un kafasını eliyle koruyarak arabaya bindirirken son vermişti.
Jiyong'un ne ara elinden aldığını anlamadığı anahtarlarla sürücü koltuğuna yerleşti. Birden gazladığın da Jiyong kemerini takmak için döndüğü sırada arabanın arkasından koşan adamları gördü kemeri takmadan Seungri'ye dönerken saçma bir zamanda Seungri'den açıklama beklediğinin farkındaydı.
-Neler oluyor Ri?
-Sonra konuşalım.
Seungri ürkütücü derecede sakin bir tonda söylediğinde Jiyong onu dinleyip susmuştu.
Seungri takip edilmediklerinden emin olmak için sıkça aynadan arkayı kontrol ediyordu. Direksiyonu daha çok sıkarak dört yolda sağa kırdığında takip edilmediklerinden emin olarak ayağını gazdan biraz kaldırdı. Hızlı gitmenin de dikkat çekeceğini biliyordu.
-Şimdi sonra oldu mu?
-Hyung... Ne soracaksan cevabını bilmiyorum.
-Demek hyung? Yani hyungun olduğumu hatırlıyorsun?
-Bunu mu konuşacağız?
-Başka şeylerden konuşmak mı istersin mesela kimden ve neden kaçtığımız gibi?
-Hiçbirinden konuşmayalım olmaz mı?
-Ri! Beni deli ediyorsun! Dört yıl boyunca bir kez olsun beni görmeye gelmedin! Bir kez bile! Hiç Aramadın! Benim telefonlarımı açmadın! Neler oluyor Ri? Bana anlat, her şeyi... Bana cevap ver Ri!
-Tuttuğun adamlar anlatmadı mı her şeyi?
-Sen... Sen bunu nereden biliyorsun?
-Aptal değilim Jiyong.
Jiyong Seungri'nin adıyla anda seslendiğinde arabaya dolan soğukluğu hissetmişti.
-Peki sebebi?
-Neyin sebebi?
-Bu hale gelmenin. Böyle bir yolu seçmenin... Sebebini merak ediyorum.
Seungri kısa ama etkili bir kahkaha attıktan sonra
-Herkes iyi insanlar olacak diye bir şey yok değil mi peder? Cehennem de yanacak birileride lazım.
-Saçmalama Ri! Bir sebebi olmalı!
-Sebebi yok Jiyong. İster inan ister inanma. Ben böyle bir insanım. Hareketlerimin arkasında bir trajedi saklamıyorum.
-Hayır Ri bir şeyler var ve bunu öğreneceğim.
-Olmayan bir şeyleri mi öğreneceksin? Jiyong başka işin yok mu? Ne bileyim git günah çıkar, ayin yap şirket yönet... Daha çok yararına olur.
-Ri!
Jiyong Seungri'nin adıyla seslenmesine rağmen ona Ri demeyi inatla bırakmıyordu. Sanki bırakırsa bir şeyler kopacaktı. Geri alamayacağı bir şeyler...
-Bak Jiyong, sana bunu bir kez söyleyeceğim... Benden uzak dur.
Seungri bunu söylerken ani bir frenle arabayı kaldırımın yanına park etti.
Ben senin hatırladığın küçük Seungri değilim. Ve yeni beni tanımak istemezsin. Bu yüzden... Bırak eskide kalalım-
-Seni çok özledim Ri.
Seungri lafını bölen kelimelerle Jiyong'a döndü içinde bir şeyler eziliyordu. Bu içinde acı bir aroma bırakırken bu hissin geçmesi için Jiyong'a bakmamayı deniyordu. Ama yüzüne bu kadar yakından bakmayalı o kadar zaman geçmişti ki...
Seungri bir şeyler söylemek istiyordu ama yapamıyordu sadece Jiyong'un yüzüne bakıyordu. Tek yapabildiği buydu.
Jiyong Seungri'den cevap alamadığı için kendini daha kötü hissetmeye başlamıştı. Onu deli gibi özlemişti ama bunu ona bu şekilde söylemek planları arasında yoktu. Hatta belki o bunu Jiyong'a söyler diye tahmin ve arzuları vardı.
Seungri gözlerini Jiyong'dan alamaya çalışırken bir yandan da içindeki o hisle savaşmaya çalışıyordu. Jiyong'un gözünden inen damla ile Seungri artık kendini çırıl çıplak soğuk yağmurun altında kalmış gibi hissetmeye başlamıştı. Tüm vücudu ürperirken zorla nefes alıyordu.
-Be-Benim gitmem lazım.
Seungri başka bir şey söylemeden arabadan çıkıp kapıyı kapattıktan sonra kulaklarında atan kalbini umursamadan arabayı park ettiği yerin yanındaki ağaçlık alana koşarak girdi. Vücudunda daha önce hissetmediği anlam veremediği şeyler olurken, alnından akan ter damlasını hissetti. Üşüyordu ama aynı anda terliyor muydu? Bu hiç iyi değildi. Hele gördüğü halüsinasyonlar hiç iyi değildi.
Başı döndüğünden ağaçların arasına diz çöktü. Ellerini kalbine koydu yavaşlatmak istiyordu ama elinde olan bir şey değildi bu. Zorlukla yutkunurken kafasını kaldırdı. Etrafında dönen tüyler rüyasında gördüğüyle aynıydı. Barda aldığı ilaç sandığından etkili olmalıydı. Seungri zorlukla kafasını kaldırdığında kendisine yaklaşan beyaz giyimli adamlar dikkatini çekmişti. Görüşü puslu olduğundan emin olamıyordu.
Seungri başına giren ağrıyla dengesini kaybederken ellerinden destek alarak dizleri üzerinde oturur pozisyona gelmişti.
Gözünün önüne halüsinasyonlar gelirken Seungri sadece nefes almaya çalışıyordu çünkü bu git gide zorlaşıyordu.

Babasının kucağındaydı yanan bir evi izliyordu

Etrafındaki beyaz kıyafetli insanların ona doğru gelişini izledi yine babasının kollarındaydı

Yukarıdan bir şehri izliyordu babasının kollarında.

Babasının yanında uyurken babasının arkasından çıkan beyaz kanatları izliyordu...

Babasının kanatlarının arkasındaki çirkin yaratıkları izliyordu.

Babasının kollarına verilişini izliyordu.

Seungri ellerini yerden çekmeden nefes almayı denedi. Başını sağa sola sallayıp gözünün önündeki görüntüyü dağıtmaya çalıştı. Gördüğü şeylerin halüsinasyonlar olduğunu tabi ki de biliyordu.

Bu kez güzel taşlarla süslü kıyafetlerin içindeydi.

Güzel bahçelerin içinde yürüyordu.

Gücü avuçlarında hissediyordu.

Kimsenin yaklaşamadığı dağa rahatça girip çıkıyordu.

Etrafındaki varlıklar önünde saygıyla eğiliyordu.

Biri hariç...

İçini kaplayan kıskançlık duyduğu sesle daha da alevlendi. "Onun önünde eğil."

Eğilmedi.

Ayağının altından kayan bir şeyler hissetti.

Düşüyordu.

Uyan Lucifer...

Lucifer | Akuma | Nyongtory Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin