14り7

186 21 5
                                    

-Lucifer... Uyandın sonunda... Taraf seçme vakti Lucifer, umarım bizi seçersin... Malum sevgilin burada çok sıkıldı.

Seungri duydukları ile hareket edemez hale gelmişken sıktığı dişlerinin arasından konuşmaya başladı
-Sen kimsin?
-Ne önemi var? Güzel sevgilin elimde... İnsanlardan nefret eden biri olarak en güzelini seçmen de çok tatlı bir ironi he? Cehennemin efendisi?
-Neyden bahsediyorsun? Ne cehennemi?
-Lucifer için basit taktikler değil mi?
-O zaman şöyle yapalım? Cehenneme gitmek istiyorsun değil mi? Senin için bunu yapacağım sadece olduğun yerde kal...
-Cehenneme yalnız gitmem... Bu güzellikle giderim bunu bil. Ona göre gelip götür bizi.
Seungri sırtını zorlayan şeyi hissedince eliyle masadan destek almak zorunda kaldı, kaç yıldır hissetmiyordu onları? Derisinin yırtılmaya başladığını hissettiği anda sırtında hissettiği el ile yırtılma hissi dinmişti. Arkasını döndüğünde Jungsuk ona olmaz anlamında başını sallıyordu.

Seungri telefonda duyduğu silah sesi ile bakışlarını Jungsuk'dan çekti. Arkada bastırılan bir çığlık sesi vardı. Bir kadına aitti. Seungri olanları idrak etmek için daha çok odaklandı
   Ovv Lucifer bak ne yaptın? Kardeşini öldürdün, ama o cennete gidiyor... Yani senin giremeyeceğin yere. Elinden bir şey gelmez değil mi? Ama bu sürtüğün cehenneme gideceğine eminim. Az adamın altına yatmadı sonuçta.
Seungri arkadaki ağlama sesine odaklanmıştı. Kim olduğunu anlamaya çalışıyordu.
  Cevap versene.
Kim olabilirdi? Arkadaki kadın kim olabilirdi? Hizmetçi nunalarından küçük kardeşi olan birini hatırlamıyordu. Küçük kardeşi olan... Hana?
-Nerdesin?
-Ha şöyle... Söz dinle...
-Nerdesin!?
Ses tonundan ürkerek bir adım gerileyen Jungsuk'un Seungri'nin boynuzlarını fark etmesi çok uzun sürmemişti. İşler hiç iyi yere gitmiyordu. Telefonunu çıkarıp birkaç yere mesaj attıktan sonra telefonu kulağından çeken Seungri'ye döndü.
-Ne yapmayı düşünüyorsun?
-Gidip Hana'yı alacağım.
-Bekle plan yapmalıyız.
-O aciz yaratıklar benim planla saldıracağım kadar güçlü değiller.
-Yüzünü bilmiyorlar Seungri.
-Eğer kendini gösterirsen... Jiyong tehlikeye girer.
Jungsuk konuşurken geri geri yürüyerek balkonun cam kapısını açtı. Seungri orada beliren silüetlerin kim olduğunu anlamadığından  Jungsuk'a geri döndü.
-Ne öneriyorsun?
-Önce arkadaşlarımla tanış?
-Arkadaş? Ne zamandan beri Grogrilerle arkadaşlık ediyorsun?
İçeri giren iki kişi Seungri'nin önünde diz çöktükten sonra ayağa kalkınca Seungri biri  sevimli diğeri ise soğuk adamların yüzüne baktı. Seungri bakışlarını İfadesiz bir şekilde Seungri'yi izleyen iki adamdan çekerek Jungsuk'a çevirdi
-Daesung ve Seunghyun ile tanış. Sana yardım edecekler
-Yardıma ihtiyacım olduğunu söylemedim.
Jungsuk sıkılmış bir şekilde başını yukarı kaldırmıştı. Sevimli gözüken adının Daesung olduğunu öğrendiği adam bir adım öne gelerek
-Yardım değil hizmet efendim.
Seungri adamın tavrını sevmişti. Eski günleri hatırlatıyordu. Cennetin gözdesi olduğu zamanları, Gün Yıldızı olarak anıldığı zamanları.
Biraz sonra çalan kapı ile Jungsuk adımlarını kapıya yönelttiğinde odada başka ses yoktu biraz sonra odaya gelen ve Seungri'nin tanımadığı beş adamala Jungsuk'du
-Sağdan itibaren; Mino, Taehyun, SeungHoon, SeungYoon, Jinwoo
Bu kadar Seung olması Seungri'nin canını sıkmıştı.
-Kim olduğunuzu bilmiyorum ama bu kadar Seung olması can sıkıcı bu yüzden sen sadece Yoon'sun sende Hoon'sun
Arkasındaki ikiliye döndüğünde uzun olanı işaret ederek
Sen ise sadece Hyun'sun.
Bakışları donuk olan adam sert bir tavırla
-Bana sadece TOP diyebilesiniz.
Seungri sesli bir şekilde gülerek diğerlerine döndü
-Düşen biri için çok anlamlı bir isim... Cidden sevdim. Neden benim aklıma gelmedi ki?
Etrafındaki herkes bu espiriye tebessüm ile karşılık verirken sadece birisi buna haykırarak gülmüştü Seungri bakışlarını adının Mino olduğunu öğrendiği adama dönerek gülüşünü sildi. Çocuk çok güzeldi. Yanındakinin Mino'yu dürtmesi ile susan çocuk Seungri'ye bakmadan başını utançla önüne eğmişti. Seungri çocukta bir şeylerin Jiyong'u hatırlattığına yemin edebilirdi. Belki de bu yüzden bu kadar güzel gelmişti. Çocuğu şimdiden çok sevmişti Seungri çocuğu izlerken Jungsuk boğazını temizleyerek dikkatleri üzerinde topladı
-Lucifer ile tanışın. Sana tabii olmak isteyen Nefilimler. Birkaç kişi daha vardı ama.
-Öyle mi?
Seungri telefonu Yoon'a uzatarak.
Bu adresi biliyor musunuz?
-E-evet.
Seungri konuşmaktan çekinen çocuğa baktı. Bu iş hoşuna gitmişti.
-Nere burası?
-Eski bir fabrika, orayı eğitim ve planlanan şeylerin öncesinde hazırlık yapmak için kullanıyorlar.
Bu kez konuşan Taehyun'du
-Siz de gidiyor musunuz eğitime ?
-Eğitim alacak yaşı geçtik biz... Aktif çalışıyoruz.
-Ne iş yaptığınızı sonra soracağım. Şimdi
Seungri elindeki telefondan Hana'nın fotoğrafını açarak çocuklara çevirdi.
-Bu kız şu anda orada... Gidip onu getirin.
-Emredersiniz.
Çocukların hepsi aynı anda başlarını eğdikten sonra evden çıkmak için hazırlanıyorlardı ki
-Yapabilecek misiniz?
-Kolay olacak... Taehyun'un işkence odasına erişimi var.
Seungri kaşları ile dikkat çeken adama baktı. Bir zebani tipi vardı zaten. Onu da sevmişti.
-Ne kadar sürecek?
Bu kez kısa ve sevimli olan Seungri'ye cevap vermişti.
-2 saat.
-Peki çıkabilirsiniz. Hana'ya bir şey olmadığından emin olun.
-Peki efendim.
Seungri onların kapıdan çıkışını izlerken Mino'nun yanından ayrılmasını hiç istemiyordu.

Seungri saate bakmayı bırakmıştı, ne kadar çok bakarsa o kadar yavaş geçiyordu. İçkisini tekrar doldururken odanın içinde sessizce oturan üçlüye baktı. Hepsi telefonları ile ilgileniyordu. Telefonlar her şeyi ele geçirmişti. İnsan, melek, grogri... Seungri tezgahın üzerine oturup telefonunu cebinden çıkardı. Son aramalara girdi. O adamdan önce Jiyong üç kez aramıştı ama açmamıştı. Acaba nerede kalıyordu? Kendi evine çıkmış mıydı yoksa babasının yanında mıydı? Jiyong'un yanında sürekli ulaşabileceği birileri olmalıydı...
Seungri mutfakta zamanın geçmediğini anlayınca içeri gitmeye karar verdi. Sessizce oturan üçlünün yanına geldiğinde hepsi aynı anda başını kaldırıp Seungri'ye baktılar. Seungri bu bakışlardan gergin hissetsede bunu belli etmeden kendini koltuğa attı. Daesung'a dönerek
-Ne iş yapıyorsunuz?
-Ben bir şirkette sekreterim, Seunghy- TOP da Aynı şirkette genel müdür yani ben onun sekreteriyim.
-Hangi şirkette?
-K grubu biliyorsundur.
Seungri saklamadığı gülümsemesiyle daha rahat bir şekilde oturdu
-Demek bir rahip için çalışıyorsunuz? Hayatım komedi dizisi gibi... Teşekkürler baba...
-Pek rahip sayılmaz... Yani yaptığı şeyler...
-Biliyorum anlatmana gerek yok... Peki bu aralar, yeni biri gelmiş olabilir mi? Yani müdür, CEO, Varis?
Seungri'nin son kelimeyi vurgulaması Daesung'un dikkatini çekmişsede anlam vermediğinden üzerinde durmamıştı.
-Ahh evet, geçen gün başkanın oğlu geldi... Yani tanışma yemeği henüz yenmedi ama babasının ofisine onu görmeye geldi. Yani kısmen herkes tanıyor ama resmi bir tanışma olmadı.
-Sizde gördünüz yani?
-Evet.
-Nasıl biri?
-Sevgilisi kaçırılmış birine göre fazla rahat değil misiniz?
-Hana sevgilim değil.
-Ama...?
-Hana sadece arkadaşım. Değer verdiğim bir arkadaşım.
-Demek insanlara değer verebiliyormuşsunuz?
-Neden şaşırdın? On sekiz senedir insan gibi yaşıyorum... Normal değil mi?
-Sonuçta sen Lucifer'sın insanlara değer vermen ne kadar normal olabilir ki?

Seungri sorunun ne kadar mantıklı olduğunu düşünürken çalan kapı ile düşüncelerinden sıyrıldı zaman bu kadar hızlı geçmiş miydi?
Seungri kapıyı açtığında Hana Mino'nun kucağında baygın haldeydi. Açık renk kotu ve tshirtü kan içinde olan kızı Mino'nun kucağından yavaşça aldı ve direk banyoya yöneldi.
Hana'nın kıyafetlerini çıkarıp onu sakince küvetin içine bıraktığında Hana gözlerini araladı.
-Jiwon! Jiwon!
Kızın gözleri Seungri'yi bulduğunda ağlaması şiddetlenirken Seungri ne cevap vereceğini düşünüyordu.
-Şii sakin ol Hana...
-Ri Jiwon'u vurdular Ri... Onu, onu vurdular... Nerede o? Ri yalvarırım kurtar onu...
-Tamam sakin ol ve burada beni bekle...
-O, o ölmedi değil mi? Ri...
Kız küvetin kenarından destek almaya çalışırken bakışlarını yere çevirmiş ağlıyordu.
Seungri banyodan dışarı çıktığında Mino ve Taehyun dışında diğerlerinin geri gelmediğini fark etti.
-Diğerleri nerde?
Mino cevap vermekten çekinirken Taehyun konuşmaya başladı
-Kızın kardeşini hastaneye götürdüler ama... Muhtemelen yaşamayacak...
-Hayır yaşayacak.
-Çok fazla kan kaybetmişti ve...
Seungri yavaşça üzerindeki tshirtü çıkardı ve gözlerini kapatarak sırtındaki yaraları yavaşça hissetmeye başladı. Yaraların yanması şiddetlenirken derinin yırtılma sesiyle birlikte tüm gözler ona dönmüştü.
Herkes büyülenmiş gibi Seungri'yi izlerken Seungri kanadından bir tüy kopardı ve sonra bir anda görkemli ve büyülü kanatlar birden yok oldu. Hiçkimse ne olduğunu anlayamadan olup bitmişti. Odada ki herkesin sanki bir anlık nefesi kesilmiş gibi hızlı soluk almaya başlamıştı.
Seungri elindeki tüyü Daesung'a uzatırken
-Bunu çocuğa yetiştir.
-Ama...
Daesung sanki tüye dokunmaya korkuyor gibiydi.
-O çocuk ölmeyecek Dae... Sadece yaranın üzerine koyman yeterli. Şimdi çabuk.
Dae tüyü aldıktan sonra bir anda yok oldu.
Seungri banyoya doğru yönelirken bir yandan da konuşuyordu
  Banyodan çıktığımda Mino hariç hepiniz gitmiş olun.

Lucifer | Akuma | Nyongtory Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin