2 じ1

378 45 2
                                    

Jiyong'un ileri matematik ile derdi yoktu ama bu kadını sevmiyordu. Sesi çok tizdi ve verdiği aralarda sevgilisi ile samimiyetsiz iğrenç konuşmalar yapıyordu. Ve erkek arkadaşı ile konuştukları şeylerin çoğunun günah olduğunu biliyordu.

Jiyong ders bitince masadan kalktı bacaklarını esnetti. Pantolondan çıkan gömleğini tekrar soktuktan sonra kapıya doğru ilerledi. Karnı acıkmıştı ve bir bardak süt hiç fena olmazdı. Merdivenleri yavaş yavaş inerken evdeki anormalliği yavaş yavaş hissediyordu herkes neredeydi? Hizmetli nunalarının hiçbiri ortalıkta yoktu. Jiyong adımlarını hızlandırarak mutfağa girdi ama yine kimse yoktu. Dolaba yaklaştı süt şişesini aldıktan sonra bardakların olduğu dolaba ulaşmak için parmaklarının ucunda yükseldi zorda olsa bir bardağı almıştı. İki eliyle sütü doldurduktan sonra yavaş adımlarla koridora geri çıktı.

Cidden herkes neredeydi? "Anne" diye seslense de geri cevap alamayınca merdivenlere yönelip odasına çıktı, bardağından yudum aldıktan sonra masaya bıraktı çalışma odasına gidip kitaplarını getirdi. Yapacak daha iyi bir işi olmadığından ödevlerini yapacaktı. Zaten sonra keman dersi başlardı. Sonra tarih ve sonra da İncil okuyup uyurdu. Düzeni buydu. Tatilleri hep böyle geçiyordu. Bazen at biniyordu. Boyu yetmese de tenis ve ekstrem dersleri alıyordu. İlerideki üniversite hayatına etkisi olacak sporları annesi seçiyordu Jiyong da onu yapıyordu. Eğer annesi onları seçmeseydi Jiyong ne yapardı bilmiyordu çünkü hayalleri olmayan bir çocuktu. Annesi ne dediyse onu yapmıştı şu ana kadar. Bunun doğruluğuna olan inancı vardı. 9 yaşındaki inanılmaz gereksiz olgunluğu ile bilinen bir çocuktu.Herkes onun hakkında babasına yakışan bir çocuk. Tam da Kore'nin en iyi rahibine yakışan bir çocuk. K grubun ve Güney kilisesinin biricik değerli varisi olarak büyümek böyle bir şeydi. Herkesin imrenerek baktığı bir çocuktu Jiyong belki bir kukla demek daha doğru olurdu. Jiyong ileride CEO ve Rahiplik kıyafetlerini taşımak için hazırlanan bir kuklaydı sadece.

Kitaplarını aldıktan sonra odasına geri gelen Jiyong sütünü içip ödevlerini de büyük bir hızla bitirdi. Ödevi erken bittiğinden İncil'ini şimdi okuyabilirdi. İncil'ini alıp yatağa bağdaş kurmuştu ki kapının kolundan gelen ses ile kapıya döndü. Kapını kolu hareket ediyordu ama açılmıyordu. Acaba yine hizmetli nunası tepsi getirdiği yemek tepsisi yüzünden mi kapıyı açamıyordu? Jiyong kurduğu bağdaşını bozup kapıya doğru yaklaştı ve kulpu çevirmesi ile önüne düşen küçük bedene baktı beyaz bir sweat giyen küçük bedene bakıyordu. Hayal görme ihtimali yoktu değil mi? Evde kendisinden başka bir çocuk mu vardı? Ellerini yerden kaldırmadan başını kaldıran çocuğun gözleri Jiyong ile buluşunca Jiyong ilk önce ne yapacağını bilemedi önündeki bedenin iri gözlerine ne kadar baktı bilmiyordu ama o iri gözler dolmaya başlayınca eğilip onu yerden kaldırdı o zaman ağzındaki emziği görmüştü. Emzik kullanacak kadar küçük bir bebek? Hemde Jiyong'un evinden küçük çocuk Jiyong'u bacaklarını ittirerek geri ittikten sonra kendinin yaklaşık bir otuz katı büyüklüğünde olan kapıyı kapattı. Jiyong ses çıkarmadan onu izliyordu. Bir kaç kez yerinde zıpladıktan sonra bir eliyle emziği çıkarıp
-Gel- geli-

-Ben mi?

-Geli

-Anlamıyorum seni.

Jiyong karşısındaki bebeği izlerken tüm bebekler bu kadar sevimli mi diye düşündü. Hayır, kiliseye vaftiz edilmek için getirilen bebekler bu kadar sevimli değildi.

Kendi kendine zıplayıp etrafında döndü emziğini geri ağzına soktuktan sonra koşarak masaya yaklaşıp masanın altına emekleyerek girdi. Jiyong da onu takip ederek masanın önünde yere eğildi. Masanın altına girip küçük kollarını bacaklarına dolayan minik bedene baktı o da Jiyong'a bakıyordu. Büyük sevimli gözleri ile... Biraz sonra hizmetçi nunalarının sesini duyunca oturduğu yerden kalktı. Ve yatağına geri oturdu bu açıdan onun küçük bacaklarını görebiliyordu.

Lucifer | Akuma | Nyongtory Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin