*Bölüm 4

44 6 4
                                    

Düzenli bölümler atamıyorum. Ama bunu bir düzene koymaya çalışacağım...
Hadi okumaya geçin canlarım.

💫💦💫💦💫💦
Yankı Bade Soyaner

Kuş olmak istersin bazen. Özgürce dolaşmak ve istediğin yere gidebilmek istersin. Kelebekler de uçabilir ama en uzun 2 gün ve ya istisnalar 3 gün.
Yaşamak isterler ama kanatları onu taşıyamaz.

Duygular vardır, bir de duygusuzluk vardır. Sevgi vardır, bir de sevgisizlik vardır.
Mutluluk vardır, bir de mutsuzluk...
Üçü de aynı şey midir sizce? Değildir bence...

Sabah kalktığımda okul formamı giydim. Mutfağa gidip atıştırmalık birşeyler hazırladım. Çantamı koluma taktım ve montumu giydim. Sokağa çıkınca Yağmur'u gördüm. Ben hızlı hızlı yürürken arkamdan bağırınca anca duyup görebilmiştim. Çünkü aklım o kadar dünkü olaylardaydı ki...
"Ah merhaba! Duyamadım seni aklıma bir şeyler takıldı. Onu düşünüyordum."
"Hangi yakışıklıyı düşünüyordun kız. Doğru söyle! Tabii gittin koleje taş gibi erkekler. Hayat sana güzel valla. Yağmur kim ki zaten anca okula gitsin, eve gelsin, okula gitsin, eve gelsin. Hepsi bu."
"Ohooo kızım ne senaryosu kurdun be öyle seni bir yere senarist olarak versek ancak bu kadar olmazdı."
"Neyse neyse bakma sen bana hadi görüşürüz."
Sıkıca sarıldıktan sonra okullarımıza gitmeye başladık. Ege'yi bulmam lazım. İnşallah okula gelmiştir. 11-A sınıfının önüne gelince kapıdan baktım ama ne Egehan'ı ne de Ulaş'ı görebildim. Omuzlarım düşerek geriye dönecekken Ulaşla karşılaştım. Ardında da Ege vardı. Ege kolundan tutup aşağıdaki bahçeye indirmeye başladım.
"Yankı noluyor yaa? Keşke bana da söylesen "
"Konuşmamız lazım. Bana açıklaman gereken şeyler var.''
"Ne açıklayacağım sana?" dedi tek kaşını kaldırarak.
"Aşağı bahçeye inelim, öğrenirsin."
"Tamam bırak kolumu bari ben kendim de gidebiliyorum."
"Hadi canım. Şaka yapma."
Ama o ana kadar hâla kolunu tuttuğumu unutmuştum. Kolunu bıraktım ve merdivenleri inmeye devam ettik.
Bu ne ya insan asansör de mi koymaz. Acaba en üst kattaki öğrenciler nasıl inebiliyor aşağıya kadar.
Bahçeye indiğimizde bankalardan birine oturduk.
"İndik bakalım söyle ne açıklayacakmışım sana?"
"Bana annemi nereden tanıdığını anlatabilirsin mesela. Ya da beni gördüğünde direkt aklına neden ona benzettiğini. İstediğin yerden başla.
"Bunu öğrenmek hakkın ama gerçekten öğrenmek istiyor musun?"
"Evet, hadi anlatmaya başla."
"Tamam. Bunu bilmeye hakkın olduğunu düşünüyorum. Ben de sana anlatsam mı anlatmasam mı diye düşünüyordum.
Benim annem öldükten bir yıl sonra babam evlenmek istediğini söyledi. Bu hayata tek başına geçiremezmiş. Annemi yasını bile doğru düzgün tutmadı anlayacağın. Ben ilk başta karşı çıktım evlenmesine. Tabi o zamanlar 5 yaşında falanım. Çok ağlamıştım günlerce odadan çıkmadığımı hatırlıyorum. Neyse babam olacak olan o adam odama geldi birgün 'bak benim canım oğlum sen benim mutlu olmamı istemez misin ?' demişti. Ben de o zamanlar küçüğüm ya. Beni kandırmıştı. Yok bilmem ne çok iyi biriymiş, yok bana annelik yapacakmış da güya. Sonra o kadınla evlenmişti. Yani senin ANNENLE."
"Ne yani sen Selim Çetiner'in oğlu musun?"
''E yani soyisimlerimiz aynı olunca maalesef oluyor baba."
Çok şaşırmıştım. Çünkü Egehan ismini söylediğinde o adamın ismi bile aklıma gelmemişti. Ege bunları anlatınca kafama dank etmişti. Ama bir dakika bir karışıklık vardı.
"Ben Selim Çetiner'in bekar ve çocuğunun olmadığını biliyordum. Bana öyle söylemişlerdi. Demek ki annemi de kandırmıştı o adam."
"İçi rahattı artık. Çünkü biliyor onu bulamayacağımı. Neyse devam edeyim mi?"
"Evet devam et de 'onu bulamayacağını biliyor' derken neredeydin ki?"
"Beni yetimhaneye bırakmıştı. Babamın beni yetimhaneye bıraktığına şok olmuştum. Bunu ondan asla beklemezdim. Ama yapacağını yapmıştı. Bana hep 'senin annen öldü ama ben varım aslan oğlum' derdi. Beni oraya bırakırken çok yalvarmıştım 'benim bilmediğim, tanımadığım yere bırakma' diye. Bana beni birgün gelip geri alacağını söyledi. Ben hergün onu o küçücük pencereden onun gelmesini bekledim."
Egehan'ın gözleri doldu dolacaktı. Çünkü bilirdim annesizliği, babasızlığı. O günlerini hatırlayıp bir de üstüne anlatırsa o anları tekrar yaşıyor gibi olurdu. Anlardım onu. Çünkü ben annemi, babamı her gün, her saat, her saniye özlerdim. Hala da özlüyorum. Annenin kokusunu bile hatırlamıyorum. Babamınkisini de... O kokuyu hiç tatmadım bile. Sahi baba kokusu nasıl olur ki? Annemin fotoğrafları olmasa gülüşünü, yüzünü unutmuştum şimdiye. Ya da 'prensesim' diyen sesini unuttum. Bunları tekrar hatırlayınca gözlerimden yaşlar süzülmeye başladı. Egehan da anladı ki annemi özlediğimi sormamıştı birşey. O da annesini çok özlemişti. Hissederdim. Ben sessiz sessiz ağlarken zil çalmıştı. "Artık kalkalım mı Yankı? Hem zaten zil çaldı. Sende bir kötü oldun. Devamını sonra anlatırım. Tuvalete git, elini yüzünü yıka. İyi gelir. Hadi!"
Yukarı beraber çıkarken ikimizde konuşmadık. Sadece ayrılırken 'iyi dersler, kendine iyi bak' demişti.
Tuvaletten çıktıktan sonra sınıfa yürümeye başladım. Sırama oturup dersin ne olduğuyla bile ilgilenmeyip kollarımı sıraya koyup, kafamı da üstüne koydum.

~°~°~°~

Uyumuştum. Farkında değildim. Kafamı kaldırdığımda sınıf bomboştu. Ya öğle yemeğiydi, ya da okul çıkışıydı. Saate baktığımda 12:37'ydi. Yani öğle yemeği. Ayağa kalkıp gerindikten sonra dışarı çıkıp kantine doğru yürümeye başladım.
Kantine gelince bir tost ve bir ayran alıp masalardan birine oturdum. Aklımda Egehan ve anlattıkları vardı. Egehan'ın babasının neden bize yalan söylediğine anlam verememiştim. Ve oğluna da. Hem yetimhaneye bırakıp hem de onu onca zaman sonra geri aldıktan sonra hiç görünmeden gitmesine ne demeli?
"Yankıı! Yankıı! Sana diyorum. Duymuyor musun beni?"
"Ha ? Sen mi geldin? Dalmışım yaa."
"Dikkat et de boğulma!"
"Ha-ha ne komiksin sen öyle!"
"Eee benim anlattıklarından sonra bir daha görmedim seni. Okuldan gittin sandım."
"Uyuya kalmışım. Gece bir türlü uyuyamadım da."
"Neden ki? Tabii böyle yakışıklı bir üvey abim olsa ben de uyuyamazdım."
"Bir ben dün senin üvey abim olduğunu bile bilmiyordum. İki neden uyuyamazdın? Sen gay mısın yoksa? Üç ise çok egoistsin."
"Hayır ben bir gay değilim sadece gerçekleri söyledim."
"He he tamam."
"Neyse. Senin sevgilin falan yok değil mi?"
"Yok da. Sen fazla mı kaptırdın kendini ne bu abiciliğe?"
"Hayır. Sadece sordum. Soramaz mıyım?"
"Sorursun. Yok benim sevgilim. Hiç olmadı yani. Senin peki?"
"En son bir hafta önce vardı. Ondan da ayrıldım. Kızı zaten hiç sevmiyordum."
"Ne yani kızın duygularıyla mı oynadın?"
"Yoo kız da beni sevmiyordu. Çıkar ilişkisiydi bu."
"E peki ne kazandınız sonunda?"
"Boşver. Ben bile unuttum."
"Neyse hadi bahçeye çıkalım.
Normal konulardan konuşa konuşa bahçeye çıktık. Bir banka oturduktan sonra bahçede olan insanlar bize bakmaya başladılar. Tabii ya Egehan okulun popüler çocuklarından biriydi ve bende daha dün rezil olmuş biriydim. Bakmaları normaldi. Hepsi teker teker geri işlerine dönerken biz de konuşmaya devam ettik. Bahçedekilerden içinde 10 kişi olan bir grup koşuşturarak okula doğru koşarken. Diğerleri
-bahçedekiler- de koşmaya başladı.
" Noluyor yaa? Herkes neden okula doğru koşuyor?"
"Yine bir olay oldu galiba"
"Yine derken ve olay derken?"
"Gel şimdi öğreniriz."
Biz de okula girdik ve herkesin toplandığı yere gittik. Ama gördüklerimin bu kadar da olmasını beklemiyordum.

~°~°~°~

Canlarımm yorum ve oylarınızı bekliyorum...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 10, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Asıl OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin