Bölüm 3

26 6 4
                                    

Emily

Çok yorgun bir şekilde yataktan kalkarak mutfağa yöneldiğimde kızların  kahvaltı hazırlamakta olduğunu gördüm. 

"Bir an önce kahvaltımızı yapıp çıkmalıyız. Hadi kızlar acele edin." diyen Melody'e aynı anda;

"Tamaaam"diye yanıt verdik. Hızlıca kahvaltımı bitirip odama yöneldim. Üzerime bir şeyler geçirdikten sonra,

"Kızlar! ben hazırım." dediğimde ,

"Bende!"

"Tamam, geliyorum!" diyen kızlarla kapıdan çıkarak arabaya bindik.Şehirdeki en büyük alışveriş merkezine gidiyorduk. Arabadan inip alışverişmerkezinin girişine en yakın mağazaya girdik. Tabi işimiz sadece bir mağazayla bitmedi o kadar çok mağazaya girdik ki yorulmamak elimde değildi. Kızlarla bir yere oturup kahve molası verdik.Her şeyin tamamlandığından emin olduktan sonra alışveriş merkezinden çıktık. Alışveriş çok uzun sürmüş olacak ki hava kararmıştı. Saate baktığımda akşam yemeğine 2 saat kaldığını gördüm ve kızları uyardım. Aceleyle arabaya koştuk her zamanki gibi Al aramızda en iyi ve en hızlı araba kullanan olduğu için direksiyona geçti. Al sayesinde çabucak eve gelmiştik. Hemen yeni aldığım elbiseyi,takıları ve ayakkabıları giyinip saçımı yapmaya başladımki ne göreyim, olamaz yemeğe 40 dakika kalmıştı! Bir an önce evden çıkmalıydık yoksa oraya uçarak gitmemiz gerekecekti. Ama birden şoförümüzün Al olduğunu hatırladım. Onun bizi yetiştireceğinden emindim. Bu yüzden biraz daha rahatladım.

"Kızlar! Hazır mısınız?" 

"Ben hazırım Mel!" Küpemi de takıp hazırlığımı bitirdim ve odamdan çıkarak;

"Bende!" diye Alison'a katıldım. 

Alison

Hızlıca evden çıktık ve direk arabaya gittik acaba kimdi bu Andrew'in çok özel arkadaşı? Belki ünlü biridir bilmiyorum ama umarım ünlüdür. Çünkü Andrew sayesinde biz de onların dünyasında olacağız ve hepsiyle iyi anlaşmayı çok isterim. Bir saniye biz nereye gidiceğiz? Ve ben dalmış arabayı nereye sürüyorum?

"Kızlar hangi restorana gideceğimizi bilen var mı?"

"Aaa şey evet ben biliyorum"

"Keşke yola çıkmadan söyleseydin bunu Mel"

"Üzgünüm heyecandan unutmuşum" dedi , yol tarifini açtı ve restorana doğru sürmeye başladım.

"Em suratın neden böyle."

"Nasılmış ki?"

"Korkmuş gibi"

"Kim ben mi ne alaka hem korkmuş değilim ben ama sen çok kahkaha atıyorsun."dedi. Mel'se ona anlamamış gözlerle bakarken Em onu bir anda gıdıklamaya başladı.

"Tamam yeter artık - Em!! Dur!"

"Hey siz ikiniz yüzünden şimdi kaza yapacağım" sonunda Em durduğunda yola devam ettim. Araba kullanmayı cidden çok seviyorum ve gerçekten iyi kullanıyorum. Aklım hala Andrew'in yanında kimin geleceğinde. Acaba Taylor Swift mi gelir? Ahhh keşke, onu çok severim ya da Selena Gomez belki Ariana Grande. Hayali bile güzel Taylor Swift'le tanışmanın.

Sonunda varmıştık, arabayı park ettim ve arabadan indik Vay canına! burası çok güzel bir yer. Altın kaplama duvarlar göz kamaştırıyor,tavandaki avize ışıldıyordu. Asansöre doğru ilerledik ve hemen yanımızda duran görevliye Andrew Lee'nin davetlisi olduğumuzu ve kaçıncı kata çıkmamız gerektiğini sorduk. 2.kata gelip asansörden indiğimizde karşılıklı iki tane kapıyla karşılaştık. Acaba hangi kapı diye düşünürken birden yanımıza başka  bir görevli gelip  Andrew Lee'nin davetlisi olup olmadığımızı sordu. Evet yanıtını alınca bizi sağ taraftaki kapıya yönlendirdi. İçeriye girdiğimizde çok şaşırdık çünkü burası restoranttan ayrı bir yer olacak ki toplantı masasının etrafında dizilmiş sandalyeler,deri bir koltuk ve siyah beyaz çizgili duvarlar vardı. Tam baş köşeye oturmuş olan Andrew bizi görünce ayağa kalkıp yanımıza geldi. Merhabalaştıktan sonra masaya oturduk ve konuşmaya başkadık.

"Evet kızlar,sizi buraya menajeriniz olmak istediğim için çağırdım."dediğin de bir birimize şaşkın şaşkın bakmaya başladık. O kadar şaşırmıştım ki Mel eliyle çenemi iterek ağzımı kapatmaya çalışıyordu.Tabi Andrew bu sırada konuşmaya devam ediyordu. Tam kendime geldim derken bir sonraki şaşırtıcı haberle yine kendimi kaybettim. Andrew aynen şöyle diyordu:

"...Sizi buraya çağırmamın diğer bir sebebi ise çok yakın arkadaşım olan William'la  tanıştırmaktı. Gecikeceğini söylemişti. Birazdan gelir. " Öyle şaşırmıştık ki ne diyeceğimizi bilelememiş sadece başımızı sallayabilmiştik.Çünkü son bi kaç gündür olanlar hiç de normal gelmiyordu. En azından ben öyle düşünüyordum. 

Birden kapı tıklatıldı ve içeriye bir adam girdi. Kesin William budur diye düşünüyordumki adam,

"William Jones'un arabası geldi. Kendileri birazdan burada olur." diyince William'ı iyice merak etmiştim.

Melody

İçeriye güneş gözlüklü,bordo ve siyahın mükemmel uyumuyla tasarlanmış takım elbiseli çok şık bir beyefendi geldi. İşte bizim meşur William gelmişti.  Andrew'le beraraber ayağa kalkarak merhabalaştık. William oturur oturmaz Andrew konuya girdi.

"İşte size bahsettiğim arkadaşım William Jones. Kendisinin çok ünlü bir müzik şirketi var. Artık sizin menajeriniz olduğuma göre kafede şarkı söylemek yerine profesyonel bir müzik şirketiyle çalışmanızı sağlamak benim görevim." 

"Bizim için ne kadar çok şey yaptınız, size minnettarız."

"Gerçekten çok teşşekkür ederiz."

" Size borcumuzu nasıl öderiz. Ne kadar teşekkür etsek az." gibi daha bir çok şey söylüyorduk. Andrew ise hala görevinin bu olduğunu ve önemli olmadığını söylüyordu. William çalışmamız için gelebileceğimiz saat ve günlerin bir listesini verdi. Ayrıca bir de kat numarası verdi ve numarasını görünce o kadar şaşırdımki ağzımın açıldığının farkına varır varmaz hemen kapattım. Kat numarası 70'ti. Bunu görünce birden kendimi alamayıp biraz da boş bulunarak,

"Binanız kaç katlı acaba? Gökdelen falan mı? Her katta kimin olduğunu nerden biliyorsunuz ? Bunun bir listesi var mı?" diye adamı soru yağmuruna tutmuştum. Kızlar bana bakıyordu. Sanırım şimdiden rezil olmuştum. Ama daha çok erken diye içimden geçirirken William'ın sesiyle birden  irkildim.

"Bina 120 katlı ve evet bir gökdelen. Ayrıca dediğin gibi bir listem var." dedi çok cool bir şekilde. Anladım anlamında başımı salladım.









serendipitousWhere stories live. Discover now