Oy ve yorumları unutmayın.
İyi okumalar;BÖLÜM-11 RÜYA? KABUS!
(Bir göz yaşı umutlarla can bulmuştu o gün.)
"Ne demek herşey yalan dı ya? Sen ne dediğinin farkında mısın? Kalbimi çok fazla kırdın sen Rüzgar Ayvaz! Hemde çok fazla! Ve inan sende tam buradan" işaret parmağımı tam kalbinin üstüne koydum. "Tam buradan, beni kırdığın yerden defalarca kırılacaksın!"
Ağlamıycaktım, asla ama asla bu aptal adamın karşısında ağlamıycaktım. Ağlamak ilk defa çaresiz bir davranış olarak görünüyordu gözüme. "Bekle." Dedi elimden tutarken. Sanki tuttuğu yere kor düşmüş gibi, hemen elimi çektim ellerinin arasından. "Sakın Rüzgar Ayvaz! Sakın, bir daha bana dokunmayı deneme! Benim aldığım nefesler bile haram artık sana!" Söylediğim son sözlerle dona kalmıştı. Gözümden düşen bir damla yaşa aldırmadan arkamı döndüm, tam giderken hıçkırık sesi duydum. Hayır bu ses benim değildi Rüzgar'ın sesiydi.
Ne yaparsa yapsın kalbim boşluğunu onunla doldurmuştu, şimdi karşımda ağlaması tam bir fiyasko. Ama dedim ya kalbim boşluğunu onunla doldurdu diye... Dayanamadım ağlamasına. Ne olur ki? Bir kere sarılsam? İlerlediğim yolu koşarak geri döndüm ve eskiden güvendiğim kolların arasına bıraktım kendimi. AURAydı bu. Kalbim yine eksikliğini doldurmuştu ve kocaman bir aura ya yol açmıştı.
"Üzgünüm güzel adam. Fakat senin güzelliğin bana fazla geldi. Baksana uçuruma! Sesim bile yankı yapmıyor bu kadar kıymetsizim ben." Anlamsızca gözlerime bakıyordu ben ise tam da arkasında duran uçuruma...
"Üzgünüm..." Dedim ve kollarından sıyrılıp uçuruma doğru koştum.Dur demesini o kadar istedim ki. O sadece baktı. Ne dur dedi, ne peşimden gelmedi. "Üzgünüm bayım kalbimi çürütmüşsünüz, ve ben bu çürüklerle daha fazla yaşayamıyorum,. Çok fazla ağrı yapıyor." Uçurumun tam dibindeyken durdum ve son kez baktım gözlerine. Ama o aşkla bakan gözlerinde en ufak bir anlam yoktu. Bende o anlamsız bakışlar altında bıraktım kendimi. Uçurumun dibindeki dipsiz mavilerin arasına.
Ölüm. Evet evet tam anlamıyla ölümün soğuk pençelerini ensesinde hissetmişti genç kız. Korkuyla yatağında oturur pozisyona geldi. Elleri titreye titreye hemen telefona gitti ve o ihtiyacı olan sesi aradı.
Ahizeden cızırtılı gelen ses kızı daha da çaresizliğe sürüklüyordu. "Ne olur aç, ne olur. Buna ihtiyacım var şuan." Diye fısıldarken bağımlısı olduğu uykulu sesi duydu. "Güzelim?" Ahizeden gelen kelimeler ile tutamadı göz yaşlarını. Konuşamıyordu o an. Sanki göz yaşları sicim sicim boşalmak için yeminliydi. "Arsu ses versene!"
Rüzgâr çok endişlenmişti. Sevdiği kız onu aramış konuşmuyordu ve en önemlisi o ağlıyordu! "Bekle tamam mı! Bekle gelicem hemen!" Telefonu kapatmadan pantolonunu giyinip üzerine t-shirt geçirdi. Bunları o kadar hızlı yapmıştı ki, kendisi bile inanamadı bu hızına. Sessiz adımlarla kolidorda ilerlerken babasının ne kadar kızacağını bilse de mecbur olduğunu hatırlattı kendisine ve arabanın anahtarlarını aldı sehpanın üzerinden. Hızlı ve sessiz adımlarla evden çıkıp hemen arabaya atladı. Motoru çalıştırmıştı tekerler asfaltı ağlatırcasına ses yapıyordu. "Güzelim." Diye fısıldadı hâlâ açık olan telefona doğru. Cevap beklemiyordu ama karşıdan bir "hı?" Nidası geldi. Bu cevabı Rüzgar'ın gülümsemesi ne neden olurken tekrar hıçkırdığını duydu. "Siktir." Dişlerini birbirine bastırdı. "Bak Arsu sakin ol ben geliyorum." Cevap alamamıştı. Gaza abandı, arabayı daha hızlı sürmeye başladı "Arsu!" Diye haykırdı. Ama bu haykırışların sebebi kaybetme korkusuydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AURA
Romance"Git." Dedim omuzlarından itiklerden. "Defol! Git buradan! Gitsene! Git dedim sana git! Defol!" Kollarımdan tutup kendisine çekti beni. İzin verdim. Aptal gibi beni kıran bu adamın bana sarılmasına izin verdim. Beni kendisinden uzaklaştırdı ve "beni...