♠️BÖLÜM-20-♠️

54 3 10
                                    

İnanmak başarmanın yarısıdır derler ya, gerçekten öyle. O inandı oradan kalkacağına, ben inandım yeniden benimle birlikte olacağına. İnandık ve o başardı, biz yeniden birlikte olmayı başardık...

Sahiden herşey o kadar garip ki. Şuan okulda, sırada oturmuş ders dinliyor olmam gerekirdi belki de, ben şuan sevdiğim çocuğun yanındayım. Belki bir çoğu kişiye garip gelen yanı da ailemle birlikte burada olmadı. Ama benim ailem, Rüzgar'ı o kadar benimsemişti ki, gerçekten ailemizin bir üyesi gibi. 

'Aptal kız, çocuk seni bıraktı gitti sen hala Rüzgar diyorsun.'

"Ah hadi ama senin bir yerlere kaçtığını düşünmüştüm iç ses."

'Ha ha ne de komik. Arsu Türkiye'ye döndüğün zaman Giray ile karşılaşacaksın, bunu ikimiz de biliyoruz. Peki o zaman ne yapacaksın?'

Gerçekten Giray vardı. Evet o vardı ama uzun bir süredir de ortalıklarda yoktu. Onu en son gördüğümde Rüzgar'ın bu halde olduğunu öğrenmiştim. Ondan sonrasında ise hayatımdan tamamen çıkıp gitti mi yoksa sadece kısa bir süreliğine ortadan mı kayboldu, hiç bir fikrim yok. Tek istediğim artık mutlu olmak.

Rüzgar uyanmıştı, yani o ameliyattan sağ sağlim çıkıp yeniden aramıza dönmüştü. Normal odaya aldılar onu, hatta Necla teyze, annem, babam, Melike, Milen ve Sedat amca şuan yanındalar. Alaz benim yanımdaydı, o kadar korktum ki oraya girmekten ya beni hatırlamazsa diye. Alaz'da benim yanımda durmak istemişti, canım arkadaşım daima yanımda olmuştu. Melike ve Milen'de yanımda durmak istedi fakat Alaz onları yollamıştı yanımızdan.

"Korkuyorsun, biliyorum ama sen demez miydin bize hep, korkarsan başına gelir onun için korkmayın diyen. Güzelim korkma bak Allah'ın izni ile uyandı, bizi de seni de hatırlayacak." Kafamı omzuna yaslarken; "Ama Alaz ya hatırlamazsa? O zaman ne yaparım ben ha?" Sesim titremişti ama hayır ağlamak yoktu.

"Gülüm ne olur sanki unutsa? Bizde tekrar hatırlatırız." Gülümseyerek Rüzgar'ın yattığı odanın kapısına baktım. Şimdi aramızda sadece bir duvar var. Aklıma o soğuk yoğun bakım ünitesinde camın önünde bekleyişim gelince ürpermiştim. "Hadi Alaz gidip Rüzgar'ı görelim artık, özledim sevgilimi ben." Alaz kocaman bir gülümseme sunup "hay hay efenim hemen." Dedi ve elini bana uzattı. Bir saniye bile tereddüt etmeden elini tuttum ve hızlı adımlarla aramızda engel olan o kapıya gittik.

Artık hasret son yüreğim...

Kapıyı elimden geldiğince yavaş bir şekilde açmıştım. Kapının kulbu ellerimin arasından kayıp giderken direkt karşımda belirmişti. Herkes etrafında onunla konuşmaya çalışırken, o susmuş boş boş duvara bakıyordu. Kapı tamamen açılınca bakışları kapıya döndü.

Sanki kalbim kafesten çıkmaya çalışan bir kuş gibi çırpınıyordu.

Gözleri beni bulunca, gülmesini bekledim. Gülmesini, elini uzatıp gel demesini bekledim ama o sadece boş bir şekilde gözlerime bakıyordu. Göğsümde çırpınan o kuş Rüzgar'ın "Bu da kim?" Diyip annesine bakması ile hareketleri durmuştu. Kalbim durmuştu sanki.

"Ben... Ben yapamıycam Alaz!" Hızla arkamı dönüp önüme gelen Alaz'ı itip koşarak uzaklaştım o odadan.

Biz kazanmamıştık, o kazanmıştı, ben ve duygularım yenilmiştik.

AURA Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin