Bölüm 7

10.5K 573 75
                                    

Medyadaki videoyla beraber okuyun hikayeyi :)) Hepinize İyi Okumalar...

Alıştım elvedaya Umursamaz durmaya

Hiç sevgi görmedim ama hala sımsıcak bak ellerim

Kim tutmuş sözünü

Ama hala masmavi bak gökyüzüm

Hermione Ron’a döndü. Elleri terlemişti. Avuçlarını yumruk haline getirdi. Elinde bir şey hissetti. Bu elbisesindeki kurdeleydi. Rüzgar kuvvetli bir şekilde esiyordu. Birden aklında hep bu varmış gibi kurdeleyi rüzgara bıraktı. Kurdele rüzgarda delicesine savruldu. Sonra yavaş yavaş kendine doğru gelen ayak sesleri duydu. Bu Ron’du. Elini Hermione’ye doğru uzattı.

Hermione uykusundan hızla uyandı. Terlemişti. Saat 5'i geçiyordu. Elini başına koydu. Sinirlenmişti. Kafasındaki her şeyi atmak istercesine başını salladı. İşe yaramadığını anlayınca yüzünü yıkamak için banyoya gitti. O sırada gözü aynaya takıldı ve kendini yargılamak istercesine süzdü aynadaki yansımasını.İlk önce saçlarına baktı uzun bir süre. Uzun ve dalgalı bir şekilde omuzlarına kadar dökülüyorlardı. Kumral bir tondaydı. Sonra yüzüne odaklandı. Standart güzellik anlayışından oldukça ilerde biriydi ama o ana kadar kimseden bunu ya da bunun imasını bile duyamamıştı. Sadece Krum'la baloyda gittiğinde Ron ufak çaplı bir sinir krizi geçirmişti o kadar. Çarpık bir gülümseme aynadaki yansımasında belirdi. Gülümsediğinde daha çekicı ve sempatik olduğunu fark etti. Bundan sonra daha çok gülümsemeliydi galiba.

"Peki kim için?" diye mırıldandı. Bu soruyu kendine sorunca güçlü bir ağlama isteği duydu kendinde. Yere yavaşça oturdu. Aslında önemli olan tek soruyu görmek istemiyordu. Kimin için gülümsemeliydi hayata? Kimle gülümsemeliydi? Umutsuzca sevdiği ama karşılık alamadığı Draco mu, yoksa hiçbir duygusundan emin olmayan bir aralar Lavender'la çıkan Ron mu?Gözyaşları yanaklarından inmeye başlayacağını anlayınca gözlerini sıkı sıkı yumdu. Ağlamak istemiyordu. Ne yapabileceğini bilmiyordu. Sonra aklına Harry geldi. Büyük ihtimal onu neşelendirebilecek tek kişiydi. Ne Ron gibi sadece dalga geçerdi ne de diğer kız arkadaşları gibi etrafında pervane olurdu. Sadece zümrüt yeşili gözlerini tatlılıkla kısar ve yanında dururdu. Gereksiz konuşmalar yapmaz onu konuşmaya da zorlamazdı. Birkaç damla gözyaşını siler ve elini omzuna atıp onu kendine çeker ve her şeyin geçeceğini söylerdi. O herhangi birinin sahip olacağı en iyi dosttu. Gülümsedi. Gitme zamanı gelmişti. Yerinde yavaşça doğruldu. Yüzünü yıkadı. Hogwarts'ın büyük geniş ve loş koridorlarında sessiz adımlarla yürümeye başladı. Aklına getirmese de ürkmüştü. Gerçekten sessizdi. Ne buğulu camın arkasında ağaçları ve çimleri savuran rüzgar. Ne de şeffaf , ölmüş bedenlerin dünyaya bıraktıkları bir iz olan hayaletler... Tam Gryffindor binasının bulunduğu koridora gelmişti ki gecenin büyülü sessizliğini bozan bir ses duyuldu."Hey Granger!"

Back to Black - DramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin