Bölüm 3

13.8K 660 148
                                    

Aşkta kimsenin kimseden farkı yok…

"Sadece biri daha iyi yalan söyler, Biri daha iyi oynar oyununu. Hepsi bu."

Hermione şaşkın gözlerle Ron’a baktı. Draco’da şaşkın gözlerle Pansy’e bakıyordu. McGonagall onları neden çağırıyor olabilirdi ki? Hermione çocuğa “Pekâlâ” anlamında başını salladı. Çocuk gözlerini kırpıştırarak hızlı adımlarla mahzenlerden yukarıya doğru çıktı.

Harry’le merdivenlere kadar çıktılar. Sessizce ortak saolona gitti Harry. Ron ve Hermione ise genel konulardan konuşarak McGonagall’ın odasına gittiler. Etraf düzenliydi ve Dumbledore’un odasından daha az ilginç olduğu kesindi. Yani garip aletler ve küllerinden yeni doğan Anka kuşları yoktu.

İçeri girdiklerinde Snape’inde orda olduğunu fark ettiler. Konuşmuyorlardı. Draco ve Pansy’i bekledikleri belliydi. Rahatsız edici derecede sessiz geçen 5 dakikanın ardından kapıda belli belirsiz bir tıklama sesi duyuldu. Draco ve Pansy içeri meraklı gözlerle girdiler. İçerde Snape’i görünce biraz daha rahatlamışlardı. 

McGonagall Draco ve Pansy’nin de yerlerine geçmelerini bekledi ve her zamanki ciddi tavrıyla konuşmaya başladı “Bildiğiniz gibi bu sene Sınıf Başkanları sizsiniz. Artan karanlık güçler yüzünden veliler endişeli. Çocuklarının güvende olmasını istiyorlar. Bu yüzden okulda belirli kararlar aldık. Bütün binaların sınıf başkanları 2’şer grup olarak Her gece 9’dan sonra 10’a kadar koridorları gezecekler ve denetleyecekler. İlk hafta bu görevi Slytherin ve Gryffindor binaları yapacak. Sonraki hafta ise bu görevi Hufflepuff ve Ravenclaw yapacak. Her hafta değişerek devam edecek.”

Konuşmayı sessizce dinleyen Snape’in yüzünde alaycı bir gülümseme belirdi ve sessizliğini bozarak açıklama tonunda konuşmaya başladı “Üst katta Mr. Weasley ve Mr. Malfoy devriye gezecek. Alt katta profesörler olacak. En alt katta da Mss. Granger ve Mss. Parkinson.”

McGonagall’ın gözleri onlar üzerinde dolaştı. Draco huysuz huysuz kıpırdandı. Rahat ve sıcak yatağında uyuyor olacağı saatleri koridorlarda denetleme yaparak geçireceği için mutsuz gibiydi. McGonagall bunu fark etti ve gözlerini kısarak “Umarım anlaşılmıştır.”dedi. 

Ron ve Hermione kısık bir sesle “Evet profesör.” dediler aynı anda. Pansy’de kafasıyla onayladı. Draco’yla beraber odadan çıktılar. Arkalarından da Hermione ve Ron çıktı.

Nöbetleri hemen o geceydi. Ron da bu işten memnun görünmüyordu. Draco Hogwarts’ta ki en sevdiği kişi değildi. Aynı şey Hermione için de geçerliydi. Pansy insanı bakışlarıyla bile kendinden soğutabilecek nitelikte bir kızdı. 

Ortak Salonda döndüklerinde Harry Neville ve Ginny’in yanında oturuyordu ve çok sıkıldığını belli eden bir yüz ifadesi vardı. Onları görünce birden ayağa fırladı ve ne konuştuklarını sormak için şöminenim yanına doğru sürükledi. 

Ron kısaca McGonagall’ın dediklerini anlattı. Ona göre bu devriye gezme meselesi pek önemli değildi ama Hermione oldukça heyecan duymuştu. Biraz da endişelenmişti. Her gece sadece Draco’nun 2 kat aşağısında olacaktı ve Gryffindor kulesine giderken çok kısa bir sürede olsa onu görebilecekti. Aslında onu her gün görüyordu ama yinede bu daha farklıydı sanki. Daha özel… Etrafta meraklı gözlerini üzerlerinde gezdiren ya da diğer derse yetişmek için koşuşturan bedenler olmayacaktı. Kesinlikle daha huzurlu.

Akşam yemeği oldukça eğlenceliydi. Cadılar Bayramı yaklaşıyordu ve bunun heyecanı tüm okulu kaplamıştı. Dumbledore sürekli gülümsüyor bu ruhu yayıyordu. Sürekli somurtan Snape’in bile yüzünde huzursuz ya da olumsuz bir ifade yoktu. Her şey uyumlu görünüyordu.

Gryffindor binası yaklaşan Qudditch maçları hakkında kıyaslama yapıyordu. Gryffindor’lar kupayı almalılardı. 

Slytherin’ler ise binalarının özelliklerini sergiliyor alaylı bakışlarla etrafı süzüyor soğuk kahkahalar atıyordu. Maçı yeneceklerinden emin oldukları için takımlarından kimse bunu düşünmüyordu. Slytherin özgüveni diğer şeylerden farklı bir şekilde onlara kendilerini üstün hissetmelerine neden oluyordu.

Saat 8’i geçtiğinde herkes kendi binasına çekildi. Günün ağırlığı üzerlerine çökmüştü. Ron biraz dinleneceğini söyleyip Harry’le beraber yatakhaneye gitti. Hermione ise şöminenin yanındaki bir koltuğa oturup Temel Büyüler’i açtı. 

Ama seslerden pek bir şey anlamıyordu. Ertesi gün cumartesiydi ve Hogsmeade’e ilk kez gidecek olan üçler oldukça heyecanlıydı. Sürekli orda neler olabileceğini ve şekerlerin harika olacağı konusundaki görüşlerini dile getiriyorlardı. Hermione’nin aklına onların ilk Hogsmeade günleri aklına geldi. Harry gelememişti. Hermione onun gelmesini çok istemişti ama Hogwarts’ta kalmasının onun açısından daha güvenli olacağını bildiği için karışmamıştı. Zaten McGonagall izin vermediği sürece ne yapabilirlerdi ki? Harry’nin veli izni olmadan Hogsmeade gelmesi imkânsız görünüyordu. Tabi ortaya bir Görünmezlik Pelerini ve Çapulcu Haritası çıkmadan önce...

Saat dokuza beş vardı. Hermione tam Ron’u çağırmak için erkekler yatakhanesine gidiyordu ki genç adam gözlerini ovuşturarak Ortak Salona geldi. Ron hala uyku sersemiydi. Bu yüzden konuşmadan denetleme yapacakları koridorlara doğru gittiler. İkisi de biraz heyecanlıydı..

Back to Black - DramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin