Bölüm 11

10.2K 656 204
                                    

Size kıyamadım 5 voteyi boşverdim yeni bölüm yayınladım.Hepsi sizin için ayağınızı denk alın bir sonraki bölüm için bu kadar merhametli olmam (hepsi yalan kesin sonraki bölümde böyle olacak).Bu bölüme 28 vote istiyorum :) Medyada akıyoruz gençler :)

Saat epey geç olmaya başlamıştı. İkisi de sürekli esnemeye başladı ve ya dışarıya ya da saate bakıyorlardı. Hermione bu sayede iletişim kurmaya başlamıştı. Kolunda saat olmasına rağmen saati Draco’ya soruyordu. Genç adamda onun saatinin olduğunu bildiği halde bu sorulara cevap veriyordu. Bu sayede havadaki gerginlik biraz olsun dağılmıştı. Aslında Hermione Draco’nun kendisinin saati olduğu bildiğini bilseydi saati hiç sormazdı. Ama bunu öğrenmeyeceğe benziyordu.  Gözlerini açık tutmakta zorlandıkları bir anda Profesör McGonagall geldi ve devriyenin bittiğini söyledi ikisi de derin bir nefes aldı. Hermione uykulu gözlerini ovuşturdu ve Ron’u beklemeye başladı. Draco’da kollarını esnetti ve Pansy’i almak için genç kızın devriyesinin olduğu kata doğru ilerlemeye başladı. Tam koridordan çıkıyordu ki Hermione’nin adını söylemesiyle arkasını döndü.

“Evet?” Hermione bunu neden yaptığını bilmiyordu ama sonra içindeki kaygıyı azaltmak için olduğuna emin oldu. “Şey, ben demek istiyordum ki özür dilerim yani o çıkışım için. Öyle demek istemezdim birden söyleyiverdim.” Dedi. Draco bir an uykunun verdiği sersemlikle donuk gözlerle genç kıza baktı. Sonra anladığını belirten bir şekilde kafa salladı ve çoğu kızın aklını başından alabilecek buruk bir şekilde gülümseyerek koridordan çıktı.

Çayırın derinliklerinde gizli bir köşede, Yapraklardan bir pelerin ve ayın ışıkları. Sıkıntılarını unut, dertlerini sepetle, Sabah olduğunda kalmayacak tek kırıntı.

Burası güvenli, burası sıcak, Papatyalar seni kötülüklerden koruyacak. Burada rüyaların tatlı yarın gerçek olacak, Burada sana olan sevgim her daim yaşayacak.

     Hermione bu gülümseyişle sersemlemeyi bekliyordu ama öyle olmadı. Tam aksine bütün uykusu kaçmış ve bir o kadarda dinç hissediyordu. Yavaş adımlarla koridordan çıktı ve kendisine doğru gelmekte olan Ron’a biraz daha yaklaştı ve sessiz bir şekilde ortak salona gittiler. Ron direk olarak erkekler yatakhanesine gitti. Hermione ise onun gitmesini bile beklemeden koltuğuna oturdu. Uykusu geri gelmişti ama o uyumamakta direniyordu. Gözlerini dinlenmek amacıyla kapadı ama sabaha kadar bir daha açamadı. Koltukta uyuya kalmıştı. 

“Granger! Granger uyan.”      Hermione gözlerini yavaşça araladı ve karşısında kendisine endişeyle bakan Cormac McLaggen’ı görünce koltukta uyuduğunu hatırlayıp hızla doğruldu. Başı biraz döndü ve her yeri de hareket etmesini kısıtlayacak şekilde tutulmuştu. Gözlerini hala merakla kendisine bakmakta olan McLaggen’a çevirdi. Genç adamın ondan bir açıklama beklediği belliydi. Oturur pozisyona geçtiğinde sesinin çıkacağına emin olmaya çalışarak

“Şey teşekkürler. Dün biraz geç dönmüşüm ve bir şeyler okuyabileceğimi ummuştum. Uyuya kalmışım.” 

McLaggen başını ‘Anladım’ anlamında salladı ama yüz ifadesini Hermione’nin yanından ayrılmak istemediğini daha fazla belli edemezdi. Genç kız bunu fark edince rahatsız olmuş bir şekilde rahat koltuğundan kalktı. Ama bacakları tutulmuştu. Kızlar yatakhanesine üzerini değiştirmek ve çantasını toplamak için giderken kollarını gerdi. Biraz yardımı dokunmuştu. Eşyalarını aldı ve Büyük Salona indi. Hogwarts öğrencileri hafta içindeki son günün tadını çıkarıyorlardı. Ertesi gün Hogsmeade’ye gideceklerdi. Hepsinin bir hafta sonra sınavı vardı ama bunu görmezden gelmeyi tercih ediyorlarmış gibiydiler. Ron ve Harry’nin antrenmanda olduğunu bilen Hermione yinede boş gözlerle onları aradı. Huzursuzca gözlerini gösterişli kahvaltı masasına dikti. İştah çekici onca şeye rağmen canı hiçbir şey yemek istemiyordu. En sonunda bir bardak balkabağı suyunu yavaşça içmeye başladı. Kafasını istemsizce Slytherin masasına doğru çevirdi. Draco’yu ararken genç adamı kalabalık bir grubun arasında gülerken buldu ama gözlerini çeviremedi. Çünkü Draco’nun kolunun Pansy’nin omzunu sıkıca sardığını kalbi kırılarak izlemek zorunda kaldı. Draco genç kızın bakışını hissetti ve bakışlarını ona sabitledi. Tepkisini ölçmek ister gibiydi. Dün gece aralarında olumlu bir şeyler olmuştu. Ona tekrar dün geceki gibi gülümsediğinde bunun geri dönülmesi mümkün olmayan bir hata olduğunu bilmiyordu genç adam. Hermione onun gülümsediği görünce yarım bir şekilde karşılık verdi. O an tek yapabileceği şeyin bu olduğunu biliyordu. Oturduğu yerden kalkıp koşarak kaçması imkânsız görünüyordu. Tüm okulun dikkatini çekmek istemiyorsa elbette.Dikkatini yanına birinin oturduğunu fark edene kadar bardağına vermeye çalıştı. Gelen kişinin kim olduğunu fark edince iyice huzursuz oldu. McLaggen’la uğraşmak istemiyordu. Konu kapanmıştı ama çocuk iyice üzerine gelip onu huzursuz ediyordu. Bağırıp gitmesini söyleyecekti ama bu büyük bir hata olurdu ve Nazik Granger asla kaba biri değildi.

Back to Black - DramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin