Bölüm 8

10.6K 614 298
                                    

Bu bölüme 18 vote 48 yorum istiyorum :) Medyayı unutmayın bebekler , tam kopmalık :)) Hepinize iyi okumalar...

***********

Bu kalabalığın içinde yapayalnız hissetmektense

Dünyanın bir ucunda tek başınayım

Benim belki de gizli bir bildiğim var

Elbette ağlarım benim can kırıklarım var…

 

Hermione refleks halinde arkasına döndü ve ismini söyleyen kişinin kim olduğuna baktı. Loş ışıkta pek seçilmese de gelenin kim olduğunu fark etti. Kızıl saçları kimliğini ele veriyordu. Hermione’yle aynı boylarda, kızıl saçları omuzlarına kadar gelen ve kahverengi gözleri Hogwarts’ın karanlık koridorlarında bile belli bir şekilde parlayan Ginny Weasley’di.  Derin bir nefes aldı; ürkmüştü. Sonra saatin bu kadar geç olmasına rağmen Ginny’nin böyle sessizce koridorlarda ne yaptığını merak etti. Kafasını yavaşça salladı ve soru soran bir sesle “Hey Weasley” dedi ve gülüştüler. Hermione Ginny’nin yanına gelmesini bekledi. Ginny yarım bir gülümsemeyle geldi ve Hermione’nin belli etmese de burada ne aradığını merak ettiğini fark etti. “Uyku tutmadı. Biliyorum gecenin bir yarısı burada böyle sessizce dolaşmak doğru değil ama belki Mrytle’la takılabilirim diye düşündü.” Hermione’nin anlamsız bakışını görünce sırıttı ve “Biliyorum biliyorum Mrytle’ın da ölü bile olsa duyguları var. Her neyse önemli değil hem bak seni de görmüş oldum. Fena değil ha? Hem sen burada ne arıyorsun?” Hermione içini çekti ve o da Ginny’e güven vermek istercesine gülümsedi “Evet şey sanırım beni de uyku tutmamış gibi görünüyor. Ama burada durmak yerine Ortak Salona dönmemiz daha iyi olacakmış gibi duruyor.” Dedi ve iki genç kız yavaş adımlarla Şişman Bayan’ı uykusundan uyandırıp Ortak Salona girdi.

 Ginny yorgun bir halde şöminenin yanında ki koltuğa kendini bıraktı. Kızıl saçlarına vuran ateş onu daha da çekici bir hale getiriyordu. Hermione temkinli bir şekilde gülümsedi ve kız içgüdülerine güvenerek bir soru sordu “Bir sorun yok değil mi?” Genç kız koltuğa yasladığı kafasını kaldırdı ve sorunun kendisine yöneltildiğine emin olmak istercesine Hermione’nin yüzüne baktı. Sonra aniden kafasını yanan şömineye çevirdi ve erin olmayan bir sesle “Şey sanırım var yani demek istediğim bir sorun var. Ve ben ne yapabileceğimi bilmiyorum.” Hermione biraz daha dik oturdu “Eminim çözmene yardımcı olabilirim. Tahminlerden gitmek en doğrusu olabilir.” Dedi ve olumlu ya da olumsuz bir cevap almak için Ginny’e baktı. Ginny olumlu anlamda başını salladığında destek verircesine bir sesle “Konu şey olabilir mi? ; erkekler?” Genç kız utangaçça güldü ve “Evet onlar.” Hermione konuyu anladığında gözlerini kıstı ve iyi bir tahminde bulundu “Peki bu erkekler grubunun içindeki sorunun ismi Harry olabilir mi?” Ginny’nin kahverengi gözlerini tekrar ateşe doğru çevirdi. “Bana yıllardır ilgi göstermiyor ve bir anda bilemiyorum sanki aramızda bir şeyler oluşmaya başladı. Rahatsız edici şekilde her şey iyi gidiyor ama bu şekilde olmaması gerekiyor. Sanki ona bir aşk iksiri vermişim gibi bana çekilmeye başladı. Anlamadığım şey neden bir anda? Neden onca yıl içerisinde değil. Ve bence bunu kendine bile itiraf edemedi. Gerçekten bilemiyorum.”

Hermione bir an şaşırdı. Ginny tam anlamıyla Harry tarif ediyordu ama sorun bu değildi. Sanki aynı şeyleri Ron ve kendisi için ifade ediyordu. Sanki bir anda her şey değişmişti. Yaşları, hayata bakış açıları, Ron’un kendisine ifade ettikleri ve kendisinin Ron’a ifade ettiği her şey bir anda değişmişti. İyi bir dosttan daha önemli bir yerlere geliyordu Ron onun için. Büyümek zor şeydi gerçekten…

Daldığı düşüncelerden onu Ginny’nin derin nefesi çıkardı. O da gözlerini ateşe dikti. “Anlıyorum ve bence bu biraz daha… Büyümemizden kaynaklanıyor olabilir.” Ginny üzüntüyle kafasını salladı. Hermione genç kızı biraz daha yatıştırmak amacıyla “Ama istersen Harry’le konuşabilirim.” Ginny yerinden hızlıca doğruldu ve “Bunu gerçekten yapar mısın?” Hermione mutlulukla buruk bir şekilde gülümsedi ve ‘Tabi ki’ anlamında kafasını salladı. Genç kız mutlulukla Hermione’ye sarılınca doğru bir karar verdiğini anladı.

Biraz daha konuştuktan sonra Gryffindor kızlar yatakhanesine gittiler. İkisi de fazla uyuyamadı ama onları bekleyen büyük ve yorucu bir gün vardı.  Ginny’nin aksine Hermione’nin platonik aşkıyla yüzleşmesi de gerekiyordu o gece. İki kat daha zor diye düşündü Hermione yatağında dönüp dururken.

            Rüya görmeden birkaç saat boyunca uyudu. Kalktığında hala biraz uykusu olduğunu hissediyordu ama girmesi gereken dersler vardı. Kahvaltıya Ron ve Harry’le birlikte indi. Harry’le konuşmak istiyordu ama Ron’un yanında bu konuyu konuşması nelere yol açar Tanrı bilirdi. İlk önce dürterek  ’konuşmamız gerek’ işaretleri vermeye çalıştı ama Harry bir şey anlamıyordu.

            Hermione gerçekten sinirlenmeye başlamıştı. En sonunda kütüphaneye gitmeye karar verdiğini söyleyerek kalktı ve çaktırmadan Harry’nin kolunu dürttü. Genç adam hızla kafasını kaldırdı ve en sonunda anladım anlamında kafasını salladı. Hermione çıktı ve beklemeye başladı. İyi ki Harry hemen gelmemişti yoksa Ron bir şeyler anlardı. Arkasında birkaç adım sesi duyunca Harry’nin geldiğini sanarak arkasını döndü ama gelen Gryffindor binasından Cormac McLaggen’dı. Genç kıza buruk bir şekilde gülümsedi. Hermione bir şey anlamadı ama kabalık olmasın diye genç adamın gülümsemesine karşılık verdi. McLaggen’ın yanına gelmesini beklemiyordu ama genç adam hızlı adımlarla onun yanına gelince şaşırdı.

            Cormac sanki Hermione’yi tek bulmayı bekliyordu ya da zaten öyleydi. McLaggen Hermione’nin beklemediği bir hızla konuşmaya başladı. “Şey merhaba Granger.” Dedi. Hermione huysuz bir sesle “Efendim McLaggen?” diyerek onu başından savmaya çalıştı. Genç adam bir an düşünür gibi yaptı ve sonra sadece birkaç kişinin olduğu koridorda neredeyse bağırdı. “Benimle çıkar mısın?”

Back to Black - DramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin