Bazen demeyeceğim çünkü şuan örnek verileceğim şey sık sık yapılması gereken birşey, her konuda.
Bir insan duyu sürahiden içiyorsa 'pis bu, kim bilir daha nasıl pislikleri var' demeyin. Nereden biliyorsunuz ölüme bir adım kadar yakınken suya ihtiyaç duymadığını?
Somurtan bir insanın neden somurttuğunu nereden bileceksiniz? Hangi hakla 'suratsız, huysuz' diyebiliyorsunuz?
Biri küfür ediyorsa 'terbiyesiz, neye ediyorsun' demeyin mesela, nereden biliyorsunuz onun bu hayata sövmediğini?Toplumda ön yargı denen bu basit kurmaca şey;karşı taraftan bakılınca, kurban tarafından bakılınca pek de basit değil. Sizin ağzınızdan kolayca döktüğünüz kelimeler insanların kendi içlerine kapanmasına, bunalıma girmesine neden oluyor hatta çoğu zaman.
Birisi size 'senin yüzünden bu haldeyim, senin yüzünden kendim gibi olamıyorum, senin yüzünden istediğim gibi yaşayamıyorum, senin gibiler yüzünden artık yaşamak istemiyorum' dese, nasıl hissederdiniz? Muhtemelen size haykıran kişiden daha da paramparça olursunuz çünkü bir insanı üzdüğünüzün tokat gibi yüzünüze vurulması basit birşey değildir.Ama herkes istediği kişi hakkında istediği şeyi düşünüyor, istediğini diyor, olaylara istediği taraftan bakıyor ve istediği gibi kalıba sokuyor insanları; istediği gibi biçimlendiriyorsunuz insanları. Ve sizin bu 'istedikleriniz' yüzünden çoğu insan, kendi içinde ölüyor.
Olaylar da iki taraflıdır, size yanlış gelen şey aslında ne olursa olsun karşı taraftan bakılınca, 'her zaman' böyledir diyemem ama genelde böyledir. Herkes kendine göre haklıdır. Sizin kendi yaşadığınız zorluk size birşeyi yanlış gösteriyor, onun size yanlış geldiğini davranış da kendi yaşadığı zorluktan dolayı. Ama ne olursa olsun, yapılan her şeyin bir nedeni vardır. Mantıklı bile olmasa vardır. Kim hata yapmak ister? Kim birini üzmek ister? Aslında böyle düşüncelere neden olan şey de empati kuramamaktır. O yüzden sık sık, her konuda kurulmalı bu empati denilen şey.
Her olayın iki tarafı olduğunu bildiğimden dolayı ne Park Jimin'e ne de Hoseok'a kızabiliyordum. Olayları düzeltebilecek olan da biziz. Bizim bizden başka kimsemiz yok.
¦¦¦¦¦
Karşımda, elindeki kesiğe rağmen gıkını çıkarmayan Taehyung'a baktım. Canı o kadar yanmış ki bu artık hiçbirşey.
Fiziksel acının çoğu zaman duygusal acıyı dindirdiğini duydum. Bedendeki acı, hisleri bir an olsun unutmanıza ve o yarayla ilgilenmenize neden Olur'muş.'
Ne kadar bu dünyadan gına da gelse kendi canımı yakacak bir cesaret bulamadım.Düşüncelerimi öldürürüm genelde.
"Nasıl bir insan bu kadar dikkatsiz olabilir?" mırıldandığım kelime ile uzaktan sezdiğim sigara kokusunu ciğerlerimin en küçük hücresine kadar çektim. Yoongi sargı bezi getirmişti.
Kucağıma sargı bezi i fırlattıktan sonra göz bağlantısı kurmadan cam kenarına geçip sigarasını tokatladı biraz, külünü düşürdü. Ona bakarken elimin ayarını biraz fazla kaçırmış olacağım ki karşımdaki beyefendinin canı yandı sonunda. "Sürme şu şeyden" diye mırıldandı. Tentürdiyot, kalem kadar açılan yarasını yakmış olacak ki sonunda canının acısını anladı.
Hoseok'u gördüğünde düşünemediğinden emin dahi olsam tepkisiz kalmasına pek anlam veremedim. Ya sarılır ya da gülerdi, her tartıştıkları zaman Hoseok kendini suçluyor ve onun canını yaktığını düşünüp ondan daha da uzaklaşıyordu. Tae ise genelde yaklaşmaya da çalışsa, olduğu yerden daha da uzaklaşamayacağı için, daha çok korktuğu için tepki verirdi. Kaybetmek istemiyordu ama ona zarar vereceğini, üzebileceğini düşünüp yaklaşamıyordu da.
Yoongi hyungun bir lafı vardır ; "Herkesin derdi kendini siker."
Çok doğru bir laf olduğuna bir kez daha kanaat getirdim. Gerçekten de böyle. Herkesin derdi, kendi tarafından bakınca gerçekten de ağır. Size basit gelen şey başkasını öldürür, bilemezsiniz. İşte yine araya empati giriyor. Her türlü kurulmalı bu bağ.