"H-Hyung. ."Telefonun sahibi kanayan burnuma peçete bastırırken olduğum durumu anlatmalı ve beni almalarını istemeliydim.
"Neredesin? Araba sesleri geliyor, ailenin yanında olman gerekmiyor mu? Jungkook neredesin sesin neden kötü geliyor!"
Telefonda sinirden kuduran adama ne diyecektim bilmiyordum çünkü babamı bana benzeteceğinden adım kadar emindim.
"Yoongi hyung, evin alt caddesindeyim.. annemlerin evinin alt caddesi. Gelebilir misin?"
Telefondan sesler kesilince çoktan yola koyulduğunu anladım.
"O ağzını siktiğimin yaptı bunu dimi?" dedi dışlerini sıkarak. Sinirliydi ve o sinirle elindeki pamuğu dudağıma sert bastırıyor, canımı yakıyordu.
"Canımı yaktığını farkında mısın hyung?"
Taehyung ile beni almaya gelmişlerdi, arabayı Taehyung kullanıyordu çünkü Yoongi yine sinirden dellenmiş haldeydi. Dudaklarının arasından fısıltı ile küfürler çıkarıyor, diğer yandan da yeni bir pamuk koparmaya çalışıyordu.
Elleri ve çenesi titriyordu ve boynundaki damarı deli gibi belli oluyordu. Sinirden gözü görmüyor diyeceğim ancak görmek zorunda, aksi taktirde bana kimse pansuman yapamayacak.
Nefreti ve öfkeyi bir kenara atmış güzel anıları düşünmeye çalışıyordum ama sızlayan burnum ve ara sıra kesilen nefesim beslediğim koca kini önüme sunuyordu. Hyunglarımın üzülmesi daha da canını yakıyordu. Yoongi, elindeki pamuğu kadifeyi okşarcasına nazik nazik yüzüme dokunduruyor, sakin kalmaya çalışıyordu. Bu anın tadını çıkarmalıydım belkide. Yoongi hyungla beraber geçirdiğim her an güzel, eğlenceli oluyor. Evet şuan bile, çünkü yanımda o var. Beyaz, buza benzeyen ten rengi ve soğuk kalınlığı onu ne kadar sert olarak gösterse de, öyle bile olsa bana karşı her zaman merhametli oldu.
Hoseok, Yoongi, Taehyung gibi kardeşlere sahipken elinde olsa bir kaşık suda boğacak olan bir baba kimin umurunda olurdu ki?
"Hoseok, buz ve krem getirir misin?"
Taehyung, baş ucuma oturup gözüme gelen saçları geriye atmaya, şişen burnuma bakıyordu. Odaklı bir şekilde bakarken gözleri parlamaya başladı. Onu böyle görmeyi sevmiyordum. Gözünün parladığını ;gözünün dolduğunu görmek istemiyordum. Bana Jimin'i hatırlatıyor parlayan gözler. Hiçbiri onunki gibi parlamasa da, anımsatıyordu işte..
"Sana gülmek yakışıyor Taehyung." Tebessümü, biraz acı besliyordu. Bana, benim halime, görmediğim sevgiye.
Taehyung, hislerini belli etmeyen biri idi. Hislerini bir tek Hoseok'a karşı açıyordu. O da, hislerinin sahibi o olduğu için..
Gökyüzüne diktiğim gözlerimle buluşan kurup ışıkları bana birini hatırlatıyor ; ufaktan göğsüme giren ağrı kafamdaki düşüncelerin çığlıklarını çoğaltıyordu. Eskisi kadar yanmasan da canım, gözlerim parlıyor bazen.
Alışmak bu oluyor herhalde.
Selam, uzun zamandır bölüm yazmıyordum. Birdahaki bölümde final vereceğim. Şimdilik görüşürüz :')