Kim pazar günü sabahın altısında kalkar ki? Bugün herkesin uyuma günü ama ben nedense her pazar erken kalkıyorum. Neden bilmiyorum. Tekrar uyumak için hazırlanıyorum ama bir türlü uykum gelmiyor. Bir sağa dönüyorum bir sola yok arkadaş uyku yok bende. Oflayarak üstümdeki ince pikeyi atıp yatağımdan kalktım. Ayaklarıma ayıcıklı panduflarımı geçirip balkona çıktım. Gülümseyerek güzel havayı içime çektim, tam bir yürüyüş havası. Ee yürüyüş yapsam fena olmaz değil mi? İçeriye girdim, banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Yüzümü havlu ile kurulayıp çıktım banyodan. Dolabımın önüne geldim. Rastgele bir şort ve sporcu atletimi aldım. Mevsim yaz, aylardan Ağustos idi ve dışarısı 30°. Tamam biraz abartmış olabilirim. Belki de çok abartmış olabilirim ama yine de dışarısı çok sıcak. Giyinip yatağımın yanındaki komodinin üstünde duran telefonumu ve kulaklığımı aldım. Ne olur ne olmaz diye biraz da para aldım. Siyah uzun saçlarımı at kuyruğu yapıp odadan çıktım. Koridorun sonundaki odaya girdim. Yatakta deli gibi yatan arkadaşım Begüm yine beni güldürdü. Begüm benim lise birinci sınıftan beri arkadaşım. birlikte geçirdiğimiz yedi sene içerisinde kankam, can dostum, kardeşim kısacası o benim her şeyim oldu. Hayatına dair biraz bilgi vermek gerekirse şöyle başlamalıyım. Üç yıl önce annesini kaybetmişti. Sebebi de kanserdi. Babası eşinin ölümüyle kendisini kaybetmişti. Birden alkole vermişti kendisini dertlerini hafiflettiğini söylüyordu ama sonunda alkolik olup çıkmıştı. Begümden uzaklaşmaya başlamıştı onu önemsemiyordu, ilgilenmiyordu. Daha fazla dayanamayan Begüm de çalışıp kendine bir ev tutmak istediğini söylemişti. Bu fikir ilk başta bana kötü gelmişti çünkü biz böyle hayal etmemiştik. İstediğimiz üniversiteye birlikte gidecektik orada birlikte ev tutacaktık. Bir şeyler yapmalıydım hayallerimizi yaşayabilmek için ve o anda aklıma bir fikir geldi. Begüm'ü tek başına ev tutma fikirden vazgeçirip bende yaşamasını söyledim. Annemle babam Begüm'ü öz kızı gibi görüyorlardı. Ona da mantıklı gelmiş olmalıydı ki kısa bir süre düşünüp teklifimi kabul etmişti. Begüm'e yardım ederek ona destek olarak tekrar hayata tutunmasını sağlamıştım. Böylece çok sevdiğim arkadaşımla birlikte yaşamaya başladık. Yaslandığım kapının pervazından ayrılarak yanına gittim, gülümseyip saçlarına öpücük bıraktım ve hemen odadan çıkıp merdivenlerden inmeye başladım. Kapının önüne gelerek spor ayakkabılarımı giyip bağcıklarımı da bağlayıp dışarı çıktım. Bir kere daha gülümsedim. Bugün ne çok gülümsüyorum ben ya? Kulaklığımı ilk önce telefona sonra kulağıma taktım ve en sevdiğim şarkımı açtım.
Ayshe feat. Cem Belevi - Kim Ne Derse Desin
Müziğin ritmine uyup sahile kadar hızlı bir şekilde yürüdüm zaten kimsecikler yoktu ve bu benim için iyi olmuştu. Sahile inmem yarım saat sürmüştü. Tam huzur bulunacak yerdeyim şu an diye düşündüm. Güneş de hafiften doğmaya başlıyordu. Etrafıma baktığımda birkaç kişinin daha koştuğunu gördüm. Derin bir nefes alıp verdim, etrafımdaki insanları aldırmadan müziğe odaklanıp koşmaya başladım.
Ne kadar zamandır koşuyordum bilmiyorum ama çok yorulmuştum. Saate bakmak için cebimdeki telefonumu çıkardım ve saatin 10'a geldiğini gördüm. Ne yani iki saattir koşuyor muydum ben? Çok susamıştım. ''Ee tabi normal kaç saattir koşuyorsun.'' dedi iç sesim. Neyse su almak için ileride duran bir kafeye girdim. Garson yanıma gelerek:
-Hoşgeldiniz dedi. Gülümseyerek:
-Hoşbuldum, ben bir su alabilir miyim? dedim.
Garson da ''tabii'' deyip yanımdan ayrıldı. Garsonu beklerken arkamdan biri ''Alara'' diye seslendi. Kaşlarımı çatarak sesin geldiği tarafa döndüm. Yüzü tanıdık geliyordu ama çıkaramamıştım. Yanıma yaklaştığında hatırladım. Begüm'ün eski sevgilisi Berk'ti seslenen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayris
ChickLitAlara: Karahan Holdingin sahibi Bahadır'ın tek ve öz kızı olan Alara 21 yaşında. Üniversiteye gidiyor. Liseden beri çok sevdiği dostu Begüm'le birlikte yaşıyor. Begüm: 21 yaşında. Üniversiteye gidiyor. Lisede en yakın arkadaşı olan Alara'yla birlikt...