-6-

173 125 19
                                        

"Hiç beklentimiz kalmamış dosttan bile."
-

|Okumadan önce multimedya'da Irmağa ait gif koydum. Müziğe de kaydırıp bakabilirsiniz.|

~

Bu soğukta nedensizce doğup gözüme batan güneşi elimle kapatarak uyandım. Işığı hiç sevmezdim. Yaz aylarını da. Her zaman soğuğu sevdim bugüne kadar. Bende bir garibim işte. Yavaşça doğrularak ayağa kalktım. Sabaha kadar yürümüş en sonunda kendimi toprağın üzerine atmış uyuyakalmıştım. Böceklerden iğrenirdim ve köpeklere de alerjim vardı ama o yorgunlukla aklıma bile gelmemişti.

Önümden geçen arabayı görünce elimle durdurup içerisinde ki kadına baktım.

"Beni anayola atsanız yeter. Gelebilir miyim?"

"Atla hadi!"

Gençten bir kadındı. Arabaya binince onu incelemeye başladım. Siyah kalem etek üzerine siyah gömlek giymiş ve sarı saçlarını at kuyruğu şeklinde bağlamıştı. Emniyet kemerini takmış dikkatli ve son derece düzgün sürüyordu arabasını. Ehliyetini eline alalı çok zaman olmamış gibi duruyordu. Hız yapmadan kaplumbağa gibi ilerliyorduk.

"Yolda mı kaldın?"

"Onun gibi bir şey."

Hafifçe tebessüm ederek dışarıyı izleyip bir süre sonra ona döndüm.

"Önemli bir yere mi gidiyorsunuz?"

"Konserim var bu akşam."

"Sanatçısınız yani. Ne güzel."

"İzlemek ister misin?"

"Çok isterdim ama üzerim çamur içinde."

"Akşam dokuzda konser."

"Ayarlamaya çalışırım."

Yavaş gitmekten sıkılmış olacak ki oflayıp gaza bastı. Bir problem var gibiydi. Sormazsam ya içimde kalacaktı ya da şuracıkta çatlayacaktım.

"Bir problem mi var?"

"Tramva gibi bir şey."

"Anlatmak ister misin?"

"Beş hafta önce annemi trafik kazasında kaybettik. Süren şoför fazla alkol ve hızdan dolayı annemi bizden aldı. Acı bir olay tabi o kadar kolay atlatamıyorsun. Bende şimdi hız yaparken iki kez düşünüyorum. Burası dağlık bir yol ama insan yine de korkuyor."

"Böyle şeyler herkesin hayatında var. Merak etme. Kadere inanır mısın?"

"O konular karmakarışık."

"Ben inanırım. Bence eğer senin kaderinde varsa sen onu değiştiremezsin. Hani olacağı varmış derler ya. Aynen o hesap."

"Sohbetin gerçekten çok güzel. Uzun zamandır böyle biriyle karşılaşmadım."

"Teşekkür ederim. Bende aynı şekilde."

Anayola geldiğimizde numarasını alıp ona ulaşacağımı söyleyip arabadan inmiştim. Anayola çıkınca bir kaç arabayla iki saat kadar bir yol sonrası evime gelebilmiştim.

Elbisem çamur , ayaklarım kan içerisinde evimin kapısında durup kapıya iki kez vurdum. O kadar yorgundum ki.. Kapıyı annem açtı.

"Sen mi geldin?"

"Evet de. Sarılmayacak mısın?"

"Niye sarılmam mı gerekiyor?"

"Anne ben-"

Elinde tabletine bakarken sözümü kesip işaret parmağını kaldırdı.

"Şuan çok önemli bir toplantı için verileri topluyorum. Beni rahatsız etme. Hem senin ayaklarına ne oldu? Üstün başına ne oldu? Git temizlen hemen. Bu arada Irmak bana onlarda kaldığını söyledi haber vermeden arkadaşında kalmak ne demek onun da hesabını ayrı alacağım."

Dedikten sonra kapıyı geçmem için açık bırakıp içeri dogru gitti. Kalakalmıştım kapıda. İnsan bir hafta kadar da olsa özler bi boynuna sarılır kızının. Bu kadar umursamaz olamaz ki bir insan. Duygularını aldırmış kadın. Irmak sağolsun kaçırıldım da diyemiyorum. E peki Irmak bütün bunları biliyorsa neden bana yardım etmedi? Ne işler dönüyor bir türlü anlayamıyordum!

İçeri girdikten sonra kütüphaneye girip uzun dolabı açtım. Altta duran kasanın şifresini girip açtım. Bu kasa eve aitti. Hepimiz şifresini biliyorduk. İçinden yedeklenmiş telefonlardan birini alıp kasayı kapattım ve odama çıktım. Irmağı arayıp üzerimdekileri çıkarmaya başladım. Hoparlörü açtığım sırada telefonu da açtı.

"Irmak yarım saat içinde bize gelebilir misin?"

"Nehir ben-

"Kes sesini ve yarım saat içerisinde burada ol."

Telefonu yüzüne kapatır kapatmaz duşa girdim.

-

Konsere gitmek için hazırdım. Konserine gideceğim kadının henüz ismini bilmesem de yeni telefonuma kaydettiğim ikinci isim o olmuştu. Sanatçı diye kaydetmiştim. Sanatla uğraşan insanlara her zaman saygı duymuşumdur.

Kapı zili evi coştururken evin hizmetlisi kapıyı açmıştı. Irmak korkak bakışlarla karşımda bana bakıyordu. Topuklu ayakkabılarımı çıkarıp elime aldım. Diğer elimle de Irmağın kolundan sertçe kavrayıp diğer odaya sürükledim.

"Nehir kolumu acıtıyorsun!"

Kolunu bıraktığım sırada yere düşünce ona sinirle bağırmaya başladım.

"Kimsin sen? Benim o saf can yoldaşım , sır arkadaşım Irmak mı? Yoksa koynumda beslediğim bir tür yılan mı? Doruğun ölmesiyle de bir alakan var! Güçhan'ın beni kaçırıp işkence ettirmesinden de! Sen ne tür bir manyaksın Irmak!"

Yerde bağdaş kurarak oturmuş ağlıyordu. Kafayı yemek üzerindeydim. En güvendiğim insanla böyle bir şey yaşamak bana o kadar ağır geliyordu ki. Zaten ruh sağlığım iyi değildi. Üstüne bir de bununla uğraşıyordum.

"Irmak ya her şeyi şimdi ötersin ya da sabaha kadar misafirim ederim seni. Ama ne misafir!"

"Tamam anlatıcam!"

Göz yaşlarını koluyla silip ayağa kalktı ve sandalye çekip oturdu. Nefes alıp bana baktı.

"Bence sana her zaman ki yalanlarından anlatmasına izin vermemelisin ablacım."

Kardeşim elinde bir zarfla yanıma gelip elime zarfı tutuşturmuştu.

"Derin bu ne şimdi?"

"Sana daha fazla yalan söylemesine göz yumamayız abla."

Derin yanında küçük kardeşim Damla'yla gelmişti. Damla kapıda bizi izlerken zarfı açtım. Irmak ve Doruğun arabada çekilmiş fotoğrafları ve sağ alt köşede de tarih vardı.

"Irmak?"

"Bak her şeyi-

"Ama bu tarih Doruğun öldüğü gün?"

-

İMTİHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin