14

23 6 1
                                        

-Bir Hafta Sonra-

"Nehir diyorum ki hep beraber senin iyileşmenin şerefine bir yemek mi yesek? Yarın akşam."

"Farketmez de ortam nasıl olacak?"

"Aile ortamı ya."

"Burcu bir şey sorucam."

"Sor tatlım."

"Ya da boşver ya."

"Nehir benimle her şeyini paylaşabilirsin biliyorsun değil mi?"

"Güçhan nerede?"

Ciddi ifadesini yüzüne indirip bilmediğini söyleyerek sustu. Yarım saat daha oturup çantasını aldı ve gitti. Onun bu hali içimde olan şüpheyi arttırmış ve beni korkutmuştu. Kardeşinin yerini bilmiyorsa ben nasıl bulabilirdim ki?

Çoğu şeyi hatırlıyordum artık. Mustafa'ya kadar.. Muhtemelen üzerime adam salan kişi de o idi. Ama elimde bir kanıt olmaması beni sinirlendiriyordu. Belki de hâlâ tehlikedeyim. Kim bilebilir ki?

Bu kadar şeyi yaşamışken bana kötü bir şekilde yaklaşıp hayatıma giren adam bir anda tüm kalbimin sahibi olmuştu. Bilip bilmeden alıvermiştim onu kalbime. Tanımadan etmeden..

Kötü bir şekilde yaklaştığını bana kimse anlatmamıştı. Hatırladığım halde sustum. Ama şimdi görüyorum ki o adam pişman olmuş ve bana iyi bir şekilde yaklaşmış. Ben de onu kaçırmışım.

Sanki bir haftadır değil de bir senedir yok hayatımda. Sanki bir hafta önce gördüğüm yüzü yok aklımda..

"Nehir."

"Ne var anne?"

"Biliyorum bana kızgınsın ama tatlım ne hatırladığını bana söylemelisin."

"Bana iyilik mi yapmak istiyorsun?"

"Sana iyi bir şekilde yaklaşmak istiyorum."

"O zaman bana Güçhan'ı getir."

-

Ayaklarımın üzerinde durma vakti gelmişti. Güçlü olmanın ve hayatın attığı çelmelerle başa çıkmanın zamanı. Ne kadar hırslansam da bir yanım bir anda çökebilecek duyguya sahip. Bunu bilmek ise beni delirtiyor.

Çiçekçiden kırmızı gülleri aldıktan sonra mezarlığa girdim. Biraz ilerideydi. Babam..

Mezar taşının yanına geldikten sonra kenarına oturuverdim. Gülleri toprağa serip yabani otları söküp atmaya başladım. Susuyordum çünkü kelimeler artık anlamını yitiriyordu.

''Geldim ve evet. İlk defa ağlamıyorum ve susuyorum. Çünkü kalbim çok kırıldı. Sen anlarsın zaten niye söylüyorsam.. Annem şimdi iyi anneyi oynuyor. Hafızamın yerine geldiğini hiç kabullenmeyerek rol yapmaya devam ediyor. Kırmak istemiyorum ama gerçeği gördükçe onun bu yalanları.. Gerçekten tam bir sahtekâr.!''

Gözlerim gözyaşlarımı bir halatla içeri çekiyor adeta akmamasını için çaba sarf ediyordu. Uzun bir yutkunuştan sonra tekrar mezar taşına baktım.

''Sen ne olursa olsun benim babamsın. En önemlisi de manevi babamsın. Bu her şeyden önemli değil mi? Evet aramızda bir kan bağı olmayabilir. Ama bu kesinlikle senin suçun değil babacım. Ben hep senin ufak kızın olarak kalacağım..''

Toprağına ufak bir buse bıraktıktan hemen sonra mezarlıktan uzaklaştım. Boş ve karanlık sokakta yürümeye başladım. En son boş sokakta yürüdüğümde kaçırıldığımı hatırladım. Tatlı bir tebessüm geldi yüzüme. Sanki aşık olmuş gibi. Sahiden aşık?.

Bir dakika.!

Kaçırılmak mı? Aklıma çiftlik evi gelmişti. Belki de Güçhan oradaydı. Denemekten zarar gelmezdi. Taksi durağına kadar koştum. Taksiye bindikten sonra yolu tarif ettim. O kadar heyecanlıydım ki. Sanki en sevdiğim ses sanatçısıyla tanışmak gibi. Ya da sahiden bir aşkı yaşıyormuş gibi..

Çiftlik evinin önünde adamlar vardı. Heyecanım artıyordu. Adamlar kapının önünde ise muhtemelen Güçhan'da içeridedir. Koşarak kapıya gittiğim sırada yerlerde bayılmış adamlar gördüm. İçeri girmeye yeltendim ki ayakta duranlardan biri kolumdan tutup giremeyeceğimi söyledi.

''Ne oluyor? Güçhan iyi mi?''

Heyecanım yerini paniğe bırakmıştı. Adam ciddiyetini bozmadan beni savururcasına yere fırlattı. Güçhan'ın adamı olsa bana böyle davranmazdı. Panik ise yerini korkuya bırakıp tüm duygularımın benden uzaklaşmasını sağlıyordu. Geri geri yerde sürünerek ayağa kalktım. Diz kapağımdan akan kan umurumda değildi. Belki de umurumdaydı. Canım acıyordu. Kapının açılmasıyla karşıma Mustafa çıktı. Korku tüm bedenimi sarmışken arkadaş olarak şaşkınlığımı yüzüme takmıştı. Ağzım açık bir şekilde ona bakıyordum. Bana doğru yavaş adımlarla gelerek sağ elini yanağıma uzattı ve okşadı. Elini çektikten sonra yanağıma bir buse kondurdu.

''Aramızda ki tüm engelleri kaldırdım. Artık gidebiliriz. Ben seni evden almayı planlıyordum ama. Madem bize sürpriz yaptın. Sevindirdin beni. Hadi gel.''

Dedi elini uzatarak. Tüm engellerden kastı neydi gerçekten? Eline baktıkça midem bulanıyordu. Kendimi yavaştan toparlayarak açık olan ağzımı kapattım ve ona Güçhan'ı sordum.

''Öldürdüm onu. Ha bir de ablasını. Beni senden almaya kalktı güzelim.''

Tüm dünya başıma yıkılmıştı. Tek arkadaşımı ve sevdiğim adamı kaybetmiştim. O duygusal yanım kendini belli etmeye başlarken bir yanım onu durdurdu ve Mustafa'ya sarıldı. Şaşırmış olacak ki ellerini belime koymak için bekledi. Daha ellerini belime koymadan belinde ki iki silahı alıp uzaklaştım ondan.

''Al adamlarını defol git.''

''İndir o silahları.''

''Tehdit etmeme gerek yok değil mi?''

''Tatlım ben zaten burada ki işimi bitirdim. Ama tamam gidiyoruz. En yakında seni almaya geri geleceğim.''

Adamlarını toplayıp arabaya binip gittikten sonra bu kadar kolay gitmesini anlayamadım. Koşa koşa içeri girdikten sonra duvarda ki kan lekelerini görünce ağlamaya ve çığlık atmaya başladım. İkisi yan yana yatıyorlardı yerde. Göğüsleriden ateş edilmişti belli ki. Boynumda ki fularla Burcu'ya tampon yaparken üzerimde ne varsa ikisine birden tampon yapmaya başladım. Yerde duran Burcu'nun telefonunu elime aldığımda mesajları açıktı. Bana konum gönderecek iken ateş edilmişti muhtemelen. Ambulansı ararken göz yaşlarımı silmeye vakit yoktu. Burnumu çekerek konuşmaya başladım ve onları buraya çağırdım.

-

Yine bir hastahane koridoru.. Az önce evladı ölen bir annenin çığlıklarıyla karşı karşıya geldim. Hayatım nasıl bu kadar değişmişti? Okul bile okumuyordum evet ben Nehir Sipahi. Bir deliye tutunmuş hayatımın üzerinden geçiyordum. Belki de son iyi günlerimi yaşamıştım o yok iken. Belki de son kötü günlerimi. Ama o ameliyathaneden ikisi de çıksın. İşte o zaman çok büyük hesap soracağım..

-

Saatler sonra açılan kapıdan bir doktor ve bir kaç hemşire çıktı. Doktora yaklaşıp neler olduğunu sorduğumda verdiği cevap üzerinde yıkıldım.

''Burcu hanım iyi bir kaç saate odaya alırız ama Güçhan bey.. Nehir hanım , Güçhan bey'i kaybettik.''

Ben zaten sevdiklerimi her zaman kaybetmişimdir. Bu sefer öyle olmaz sandım ama yalan söyledim kendime. Yine aynı kapı aynı pencere. Güneş ise arkadan doğuyor..

-

İMTİHANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin