Kararı verip, yola çıktıktan sonra pişman olma gibi bi huyum var. Bu seferde öyle oldu. Tanımadığım kişilerle bir yere gidiyorum. Zelo yanımda olabilir ama bu yetmez.Arabadan indim ve grubun arkasından yürümeye başladım. Bir kafeye gelmiştik. Okyanusa bakan güzel bir kafeydi. Herkes masaya oturdu ve bende oturdum.Karşıma Myung Soo denilen şu çocuk oturuyordu. Siparişlerimizi verdikten sonra beklemeye başladık. " Karnım açlıktan zil çalıyor" dedi Zelo ve gülümsedi. " Burada herkesin midesi açlıktan zil çalıyor" dedi Myung Soo o soğuk bakışlarıyla. Zelo sadece ona anlamsız gözler ile bakmakla yetindi. Sadece izliyordum. ""SADECE İZLİYORDUM"" bu kadar utangaç olmak zorundamıydım. Aslında bu kadar utangaç değilimdir, hatta ben utangaç değilimdir. Sadece bu ortam beni biraz germişti. Siparişlerimiz geldikten sonra, açlıktan ölmek üzere olan midemin dolmaya başladığını farkedince keyfim yerine geldi.
***
Yemek sırasında bağırsağımın iyi durumda olmadığını farkettim.Hem Myung Soo' nun yemek sırasında bana bakışlarından rahatsız olmuştum. " Ben lavaboya gidiyorum" "Peki, çabuk dön" dedi Zelo.Masadan kalkıp onların görüş alanlarından uzaklaşınca rahatlamıştım. İşimi bitirmiş elimi yıkıyordum. Masaya geri dönüp Myung Soo' yu görmeyi istemiyordum. Aishh cidden bu çocuğun derdi neydi ? O soğuk bakışların arkasında ne vardı? ve neden bu kadar soğuktu? Bunları düşünürken artık ona "Soğuk Prens" demeye karar verdim. Lavobo kafenin kuytu bir köşesindeydi. Lavobodan çıktım ve tam gitmeye hazırlanırken biri beni duvara yapıştırdı. " Güzel bacakların varmış.."
***
" Ne yapmaya çalışıyorsun Myun Soo.!!?" Bırak beni hemennn..!!!!!!" " Dışarıdan bu kadar asi gözükmüyosun Ann.. şaşırdım doğrusu" dedi ve pis pis sırıttı. Affalamıştım. Onu kendimden uzaklaştırmaya çalışıyordum ama o kollarıyla bana duvarda bir kafes kurmuştu sanki. " Yapma Ann, sadece biraz eğlenicez" " Eğlenmek istiyorsan git başka kızlarla eğlenn ve bırak beni seni uyarıyorum bırak beni yoksa çok kötü olucakk..!!" " Vayy tehdit hee.. ne yapabilirsinki? sen sadece basit bir kızsın" " Basit bir kızım hee?? peki bunu sen istedin" dedim ve en hassas bölgesine çok sert bir tekme attım. O acıdan kıvranırken ben olanların şokunu atlatmaya çalışıyordum. Ne yapmıştı o öyle? bunu neden yapmıştı? Oysaki benden nefret ediyor gibi konuşmuştu. " Bunu sana ödeticem Ann, sen kimsinki bana bunu yapma cesaretini gösteriyosunn..!!! ? ÖLMEK Mİ İSTİYORSUN? " diye bağırdı. " Ne?Ölmek mi istiyorum? evet senin gibiler yüzünden ölmek istiyorum. Asıl sen kimsinki bana bunu yapma cesaretini gösterebiliyorsun? " bunları söylerken gözümden düşen yaşlara engel olamamıştım. Evet ben ağlıyordum. Ağlıyordum. Hemde aptal, ukala ve salak birinin önünde. Myung Soo sadece durdu ve hiç bir şey söylemedi. Koşarak oradan uzalaşmaya başladım . Çantamı masadan alıp kafeneden çıkarken " Heyy. Ann nereye gidiyorsun? Durr..!!" Arkamdan gelecekken Myung Soo geldi ve onu durdurdu . Bakakalmıştı.
***
Koşuyordum, koşuyordum ve koşuyordum..!! Bana bunu yapmaya çalışan biriyle aynı masaya oturamazdım. Sahilde ayakkabımın içine kumlar girerken koşuyordum. Rüzgar saçlarımı uçuşturuyordu ve kum taneleri saçlarımın arasından kayboluyordu. Koşarken bir kez daha sezgilerimin bana doğruları söylediğine karar verdim.
NOT: Lütfen yorum yapın .. ileriki bölümler için önerilerinizi bekliyorum..^^ teşekkürler