Bazen sadee yalnız kalmaya ihtiyacı olur insanın. Kendinle başbaşa kalmak seni rahatlatır. Bazı şeyleri düşünmen gerekir. Bazı şeyleri anlamaya çalışman gerekir. Ama önünde engeller vardır seni ikidebir boşluğa iten. Ayağa kalkmaya çalışırsın ama biri seni karanlığa sürükler...
***
Odamda yatağa yayılmış kulaklığımla müzik dinliyordum. Sonra birden ödev yapmam gerektiği aklıma geldi ve kitaplarımı hazırlayıp masanın başına oturdum. Bu soruda neydi böyle? kaç kere okumuştum? Cidden böyle olmuyordu? Aklım dün olanlardaydı. Ne yapmıştımki ben? Zelo benden neyi beklemezdi? Burnuma gerçekten pis kokular geliyordu. Biraz daha durduktan sonra bu piss kokunun tuvalletten geldiğini farkettim.. öğgghh iğren..!!! " Heyy ne yedin sen böyle?" dedim tuvaletten yavaşça çıkan Lea'ya. " Bağırsaklarımın iyi durumda olduğunu düşünmüyorum" dedi ve odasına girip kapıyı sessizce kapattı. Yarın okula gitmek istemiyordumm.. Ama ben hiçbirşey yapmamıştımki? Neden böyle hissediyorudum..?
***Yine sıramda oturmuş telefonumdan anime seyrediyorken yanıma siyah saçlı, gözleri oldukça açık kahverengi olan bir kız gedi." Heyy merhaba ben Alex!! Sende Ann olmalısın? Hakkında çok şey duydum. Üzgünü hissediyorsundur?" hakkımda ne duymuş olabilirdiki? Neden kötü hissediyimki derken Myung Soo nun yine bana o soğuk zafer bakışını attığını gördüm." Neden üzgün hissedeyimki? Hkkımda ne duydun?" " Aaa!! gerçekten bilmiyormusun? Myunn...gg.." derken içeriye öğretmen girdi ve derse başladık. Ders matematikti.. Aishhh..!! en nefret ettiğim ders.ss. Öğretmen bayan Park tahtaya oldukça uzun x li y li bir soru yazdı ve sınıfa döndü. " eee bu basit soruyu yapamayacak biri yoktur heralde" Basit soru mu? Cidden bu öğretmen ne diyordu böyle? Sınıfta uzun bir sessizlik oldu ve herkes birbirine bakmaya başladı. " o zamann bende listeden kaldıracağımm öyleyse." Olamaz, olamaz olamazz... Bu tür işlerde hiç şansım yoktur. Bundan nefret ediyorum. Bayan park listeye uzunca bir süre göz gezdirdiktikten sonra " evet Ann, tahtaya gel bakalım" Nefret ediyorum dememişmiydim. Herzaman matematik derslerinde rezil olurum ama bu sefer dahada kötü olacaktı çünkü soru hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Kendimi zorlayrak sıranda yavaşça kalktım ve tahtaya doğru yavaş bir şekilde yürümeye başladım. Eime tebeşiri aldım ve tahtaya döndüm. Soruya bakmaya başladım. Evet sadece bakıyordum ve herkes de sessizce benim ne yapacağımı bekleyerek bana bakıyordu. Bayan park bana baktı ve " evet Ann, başlamayacakmısın? seni bekliyoruz." o anda şu öğretmen bozuntusuna öyle bir yumruk atmak istedimki, ama kendimi tutum sadece boşta kalan elimle yaptığım yumruğumu sıktım. En sonunda gerçekten ne yapacağımı bilemeyerek başımı öne eğdim ve sınıfa doğru döndüm. ve bayan Park her zamanki gibi başladı. " Eğer böyle devam edeceksen okumanın anlamı yok. Sadece sıranın arkasında oturup bütün gün durmak bi işe yaramazz ". diye bağırıdı . o an ölmek için neler vermezdim. Hayatımda ilk defa bu kadar utanmıştım. Ve gözlerim dolmaya başlamıştı. Bundan nefret ediyordum.. Gerçekten neferettt ediyorummm...!!! Sınıfın önünde ağlayamazdım. Tam sınıftan koşarak çıkmaya hazırlanırken Zelo ayağa kalktı ve " Bayan Park Ann, in heyecandan böyle davrandığını düşünüyorum" dedi. Bunarı söylerken Bayan Park'a değil benim gözlerimin içine bakıyordu. Ceketinin önünü düzeltti ve " soruyu ben yaparım ve Ann' i de matematik dersine artık ben çalıştıra ilirim" dedi. ve tahtaya doğru gelip yanımda durdu. Bayan park gözlüğünü çıkardı ve " güzel fikir Zelo. Sen hep takdir ettiğim başarılı bir öğrencisin. Bundan sonra Ann' in sorumluluğu sende " dedi ve sonra tenefüs zili çaldı. Payan Park o ince topuklu ayakkabılarının yerde çıkarttığı seslerle birlikte sınıftan çıktı ve herkes tenefüse koştu. Başım hala eğikti ve Zelo hala yanımda duruyordu.Myung Soo yerinden kalktı ve Zelo' ya kaş göz işareti yaptı. Zelo elindeki not kağıdını bana uzattı ve " yarın saat 13:30" da bize gel orada çalışırız dedi ve Myung Soo ile birlikte sınıfın kapısından çıkıp okulda koridorlarında kayboldu. Elimdeki Nota baktım Adresi ve telefon numarası yazıyorduç Sınıftan tek ben kalmıştım. Hayatımda hiç bu kadar aşağılandığımı hatırlamıyordum. Zelo neyapmaya çalışıyordu? Aklı sıra bana ders vermeye ve acı çektirmeye çalışıyordu. Ama niçin? Nedennn..? Bunları düşünürken "" NEDEN?" kısmını söylerken sesli bir şekilde bağırarak söylediğimi farkettim. Sonra sınıfta tek olduğum aklıma geldi ve bunun için şükrettim. İkinci bir aşağılanmaya izin veremezdim. Ciddennn...!!!
***
Yolda yürürken ayaklarımın beni geri geri götürmek istediğini biliyordum. Gerçekten Zelo'nun evine faan gitmek istemiyordum. Altimd mini krem bir etek, onun üstündede eteğin içine koyulmuş sıfır kollu toz pembe, yakalarında gül desenleri olan bir gömlek vardı. Yürümeye devam ediyordum. En sonunda beyaz ihtişamlı, kocam çiçeklerle süsülü , ortasında oldukça büyük süs havuzu olan bir evin ( ev demelimiydim bilmiyorum, burası aynı bir saraya benziyordu.) önünde durdum. Derin bir nefes aldım ve bahçe kapısının önüne geldim. Birden karşıma Göbekli bir ajussi çıktı. " Heyy.., küçük bayan nereye gittiğinizi sanıyorsunuz?" " Şeyy.. ben..nn" daha lafımı bitirmemiştimki " Üngünüm bayan yabancılar içeriye girmez" dedi. Bir an afalladım. Am sonra buna sevindim. Zelo'nun yanına gitmem gerekmeyecekti. Tan arkamı dönüp gitmeye hazırlanıyorken., Bahçe kapısının diğer tarafından " Huhuu..!! Ann, gelmiyormusun?" Sevincimi yarıda bıraktım bir an gözlerimi kapatıp kendimi sıktım ve sonra arkamı dönüp Zelo' ya baktım. Zelo bekçi kulübesindeki ajussi ye birşeyle söyledi ve sonra yanıma gelip bahçe kapsını açtı. Elinde havalı bir kaykay vardı. Gri bir karpli giyiyorsu ve üzerinde krem renginde üzerinde farklı renlerle farkılı yazılarla yazılı boş bir tişört vardı. Ve bu sevimli yüzü bana bakıyordu. " 3 dakika geç kaldın" Sanki birden yüzündeki o sevimlilik kaybolmuş ukala bir çocuğun yüz ifadesi gelmişti. Zelo önden yürümeye başladı ve o büyük şaheser evin kocaman kapısnı yavaşça açtı. Kocaman bir koridordan geçtikten sonra oldukça büyük bir salona girdik. Salondaki yemek masası benim odam kadardı. ( abartmıyorum) Masaya oturmak için yürümeye hazırlanırken koltukta bacak bacak üstüe atmış birinn oturduğunu gördüm. Olamazdı bu olmamalıydı. Bu soğuk prens gerçekten yakışıklı gözüken bir şeytandı.